Dinler Ve Şiddet: -I- Yahudilik
Bu yazıyı hazırlarken Dinlerin müntesiplerinin uygulamalarından, yani dindarların hayatlarından, pratiklerinden hareket etmeyeceğim. Çünkü bütün dinlerin müntesipleri kendi dinlerinde hoş görülmeyen hatta yasaklanan haksızlıklara, zulümlere başvurmuşlardır. Bu insan unsuru ile alakalı bir durumdur.
Biz bu yazımızda İSLAMOFOBİA senaryosunu yazanların dinlerinde, dini metinlerinde, dinlerinde otorite olanların dilinde şiddet ile ilgilerini irdeleyeceğiz. Yahudilik ve Hıristiyanlık şiddet hakkında neler söylemiş? Hristiyanlık için sevgi dini diyenler acaba hangi delillerle bu kanaate varmış? Musa as “öldürmeyeceksin” emrinin yer aldığı 10 EMİR ile Yahudiliğin temelini kurmuştu, bu 10 EMİR nasıl vahşete dönüştü?.. Bu soruları Hristiyan ve Yahudi kaynaklarından hareketle cevaplayacağız. Bakalım asıl FOBİK kim?
- Yahudilik ve Şiddet:
Tarihleri boyunca şiddetle iç içe olan Yahudilere göre Tanrıya layık olamayınca “Tanrı” kendileri için şiddeti bir yöntem olarak uygun görmüş. İnsanı yaratan, “öldürmeyeceksin” diyen Allah, Yahudiliğin kutsal kaynaklarında adeta soykırım uygulama emirleri veriyor! Bunu biz söylemiyoruz, İsrailoğulları’nın kutsadıkları kitapları, Müslümanlar için de kutsal olan, ama Müslümanların inancına göre tahrif olan kitapları bunu söylüyor. Burada Yahudi kaynaklarını temize çıkarmak bana düşmez, kendileri nasıl kabul ediyorlar ise biz de eleştirimizi o minvalde yapma hakkına sahibiz. Yoksa iki de bir “asıl Tevrat böyle söylemiyor, ama tahrif edilen Tevrat’ta bu var” demek yazımızın amacına uygun düşmez.
Şimdi Yahudi kaynaklarına bakalım, İsrailoğullarının şiddeti nasıl bir “din” haline getirdiklerinin kaynaklarına inelim.
“İsrail’in Allah’ı Rab şöyle diyor: Herkes kılıcını kuşansın ve ordugâhta kapı kapı dolaşsın ve herkes kendi kardeşini ve herkes kendi arkadaşını ve herkes kendi komşusunu öldürsün.” (Çıkış 32: 27-28) Tabi, bu emir gereği binlerce insanın kanı akmıştır hem de en acı/klı yöntemlerle.
Yine Tevrat’a göre Tanrının, “eğer beni dinlemezseniz” diyerek İsrailoğullarını nasıl tehdit ettiğini görelim. Sonra bu tehditten şiddetin nasıl boy attığı ve atacağını siz kararlaştırın.
“… Ve eğer canınız hükümlerimden nefret eder ise size şunu yapacağım: tohumunuzu boş yere ekeceksiniz, onu düşmanınız yiyecek. Sizden yüz çevireceğim… Sizi kovalayan yokken kaçacaksınız.” (Leviler 26: 14-39)
Tevrat[1] “Arz-ı Mev’ud/Va’d edilmiş topraklar” için en katısından şiddet önermiştir. Öyle bir tehdit ki İsrailoğulları şiddetten şiddet beğenmek zorunda bırakılıyor. Bu tehditten sonra çoluk-çocuk, bitki, hayvan herkes ve her şey katliama tabi tutulmuştur.
7 kavimle savaşmayı emreden Tevrat, bu kavimlerle anlaşma yapılamayacağını, bu 7 kavmin canlılarına zerre kadar acımadan hepsini öldürmelerini emrediyor.[2]
Hatta Amelekiler için “Orduların Rabbi şöyle diyor:
Şimdi git Ameleki vur ve onların her şeyini yok et… Onların kadınlarını, ÇOCUKLARINI, EMZİKLİ OLANINI, öküz, eşek, deve ne varsa hepsini öldür.”[3]
Bunu ben Yahudileri ve tahrif olmuş dinlerini yermek amacıyla söylemiyorum, “Tevratları” söylüyor. Yani Kur’an’a göre merhametin kaynağı (Rahman ve Rahim) olan Allah Yahudi/lik kaynaklarına göre –haşa- ceza ve şiddetin kaynağına dönüşerek “EMZİKLİ OLANLARIN hepsini (BÜTÜN BEBEKLERİ A. Ay) öldür” diyor. Bebekleri öldürün diyen Tanrı inancına sahip olan bir topluluk Gazze sahillerinde top oynayan çocukları öldürmekte hiçbir beis görmez.
Yine Tevrat’ta cezai müeyyideler için insanları asarak, boğarak, yakarak, parçalayarak öldürülmeleri emredilmiştir.[4]
Ama insanı dehşete düşüren “İsrail’in Allah’ı Rab şöyle diyor: Herkes kılıcını kuşansın ve ordugâhta kapı kapı dolaşsın ve herkes kendi kardeşini ve herkes kendi arkadaşını ve herkes kendi komşusunu öldürsün” emrinin inananlarda bırakacağı psikolojik bozukluktur. Bu şiddetin gerekliliğine inanan bir kavim hangi şiddeti uygun görmezki?.. Çünkü bu emirden sonra bazıları “gelin biz buradayız, işte komşun, işte arkadaşın, işte kardeşin olarak bekliyoruz, gelin bizi öldürün” demeyecektir. Herkes kılıcını alır kardeş, akraba, komşu, arkadaş demeden birbirini öldürecek. Dünyada bundan daha ağır bir şiddet yoktur ve olamaz. Böyle bir dine inananların şiddetle ilişkisini düşünebiliyor musunuz?
Bundan daha ağır bir durum olabilir mi? Bu ağır durumun insan ruhu, psikolojisi, ahlakı üzerinde yaratacağı etkiyi ölçebilecek bir alet var mı?
Zaten şiddete meyyal olan insanoğlu dininden de şiddet görür ise şiddeti farz derecesinde bir yöntem olarak kabul etmesi kaçınılmazdır.
Yahudi kaynaklarına bakacak olursak hâşâ Allah “bebeklere dahi şiddet uygulayın, öldürün” diyor!
İslamda böyle bir Allah tasavvuru ve inancı olmadığı için hiçbir şekilde velev ki savaş bile olsa masuma, bebeğe, çocuğa el kaldırılmaz. Yahudiler ise kendilerine “Allah tarafından emredilen” bu şiddet ve katliamın gereğini yapmak zorundadır. Biz dinimize nasıl bağlı isek onların da dinlerine bağlı olmalarında bizim kadar hakkı vardır.
Şimdi Yahudiliğin kutsal kaynaklarına baktığımızda hangi dinin şiddetle iç içe olduğunu görmüş olduk. Bunlar, Yahudileri yermek için uydurduğum hikâyeler değil, bizzat kendi kutsal dini metinlerinden alıntıladığım inançlarıdır.
Doğrusunu isterseniz adamlar bugüne dek inançlarının gereğini yerine getirmede kusursuz davrandılar. Filistin’de çocuk, bebek, yaşlı, engelli, ağaç, hayvan demeden “tanrı”larına[5] yakışır terör estirmişler.
Eğer din ve şiddet arasında bir bağ/lantı kurulacak ise bundan daha açık, daha kavi bağ/lantı bulunamaz. Ama Batı/l akl(ı) Yahudilikteki bu şiddet çılgınlığını görmeyip İslam ile şiddeti özdeşleştirip dünya gündemine sunuyor.
İşte bu Yahudilik FOBİA olmuyor, barbar olmuyor ama savaşlarda, kavgalarda ve her halükarda masumların, kadınların, yaşlıların çocukların öldürülmelerini yasaklayan İslam FOBİA oluyor.
İşin acı tarafı ne biliyor musunuz?
Bizim yerli uşaklar da bebek katletmeyi ilahi emir olarak gören katil ve korsan devleti temize çıkarmak için Yahudi deterjanını kullanmaktan yorulmuyor.
[1] Burada Allah’ın ASIL KİTABI TEVRAT’tan ziyade tahrif olmuş Tevrat’tan bahsettiğimizi ifade etmek istiyorum. Ama “tahrif” bizim iddiamız, yoksa Yahudiler “orijinal Tevrat budur” diye inanıp gereğini yapmaktadırlar.
[2] Tesniye 20: 16-17
[3] I. Samuel 15: 2-3
[4] Sayılar 25: 4, Leviler 21: 9.
[5] Tevbe/31