content 1977 Trabzon doğumluyum/evli ve bir çocuk annesiyim. yerel bir gazetede ve İnternet bir edebiyat dergisinde yazılar yazıyorum. k.t.u mezunuyum.
27 Eyl

“Dinimi Bana Bırakın Anladığım Gibi Yaşayayım”

Din anlayışında ki kalıplaşmış figürün, gün geçtikçe daha da vahimleştiğini görmekteyiz. Yanlış eğitim ve öğretim; kadın, erkek din sömürüsü yapılmasına alıştık ki, artık din deyince tartışacak bir konu varmış gibi, tutarsız davranıyorlar.

“Kanadı kırık bir hikayenin

Kabile karşı ağlayışı sığındı sayfalarıma.

Çevirdikçe nemlenen, kapatmaya kıyılmayan

Öykülerin tükeneceği günü bekliyorum,

Küf tutan hayatın kollarında.” AYSUN GÜL

Müdahaleci bir eğitim aktarımı, anlatanda ki vurgun dil silahı ve tekamül eden tarih, yeniden bir adım önümüzde yürüyor. Akılcı bir dinin insanları olarak, sorumsuz bir anlayışla korkunç bir fütursuzluk içinde, etrafımızda ki karanlığı bir türlü yıkmayı beceremedik. Oysaki yaşanan hazır bilgileri kullanmak, öylesine basit ki. Hazır bilgileri bile işimize geldiği gibi sürü hezimetiyle, aklımızla yeyip bitirdik ve toprak attık üzerine. Anlamsız bir süreç içinde yürüyüşümüz, bir kısır döngüyle değişmeden devam ediyor.

Din, inanma ihtiyacı duyan insanın içinde, doğuştan gelen bir özlem. Kalbi vuslatın inanışla sonuçlanan noktası. Herşeyin yaratılış hikayesinde sevgiden devletlerin olduğunu unutmamak gerek. Hasta anlayışla sonuca ulaşamayacak bir inanışla, dengesiz eylemlerle varılan yer, kıyameti olur beşeri zihniyetin.

Yusuf’un zindanlarını, esaret zindanlarına çeviren akıllar, tasvir ettikleri cahili görüşlerini yansıtırken, tasavvufi duruştan sıyrılarak, dilde kılıç düşmüşler yollara. Yaklaşım yani anlatım, gerçek üstü sözlerin, perde çektiği gösterişle bütünleşen, hissiz duruşlar sergileyen, sonradan görme anlayışla yıkıntılar altında, kalmaya mahkum edilmiştir.  Ne söylediği bilinmeyen, ne söylediğini bilmeyen! akıl dışı haksızlıklarla dine verdiği zararın, farkına bile varamaz böylesi zihniyetler.

Kavramlara sıkışan inancın

Gövdesinde ağır bir ızdırap

Hüzün mevsiminden gelip

Yağmur olan gözlerine.

Dünsel düşlerinde

Bugünsel hiçlerinde kıyametini bekleyen.” AYSUN GÜL

Kavram kargaşalarıyla yaşamaktan, utanmadık ve usanmadık. Boş laf ebeliğiyle yıllardır yaşadığımız asrı, kökünden söküp atmak istedikçe, batmaktan kurtulamaz hale geldik. Yeter dediğimiz ve baştan başladığımız zamanın kollarında, zamana asılı kalan cümleleri bir türlü idam sehpasına, oturtmaktan kurtaramadık. Zavallı olan bizler miyiz? yoksa cümlelere kefen giydiren diller mi? onu bir türlü çözemedik zaten. Aslında farklı konuştuğumuzu sandığımız her yerde, yaşadıklarımızdan aldığımız derse verdiğimiz karakteristik değişimdir, bizleri ayıran.

İnanmak ve kavram bir tümcedir, benin dilimde de, elimde de. Kalbimde ve aklımda bedenselleştirdiğim bu ikili, yolumu seçmeme yardımcı olmuştur her zaman. Zamansızlığımın cevabını, kavramlara verdiğim anlamlarda bulmuşumdur. O kavramlara verdiğim anlam, tecrübelerimle yüklediğim inanma gücümle varlığıma tat katmışımdır. Evet, inanmak vardır. İnanmak düşünmektir. Düşündüğü gibi yaşamaktır. Yaşadığı gibi yol çizmektir. Doğruların ve yanlışların çıplak halidir inanmak. İnsan bedenlerinde farklılıklar, kavramlara yüklediğimiz anlamlarda ki ince çizgiler, farklı inanışlara sebep olmuştur.

Dünden bugüne bizlerin, İslam dinine yüklediği anlam üzerine, yaşadığım tecrübeler içeriğinde yazmak istiyorum. Yanlış anlaşılacağım yerler olacaktır, bunu hissedebiliyorum! lakin bunları da sizlerle paylaşma gereği duyuyorum. Din nedir? İslam nedir? İnsan nedir? ve İslam’ın insana, İslam’a inanan insanın İslam’a yaklaşımı nedir? bunlarla başlamak istiyorum, kelimelerimin beni götüreceği yere doğru.

“Can telaşeleri hezimette, sonuca varmak,

İnanmak,

İnanmak ve sadece inanmak kaldı

Can telaşelerine.” AYSUN GÜL

Din: yaratılan varlıkların huzura ulaşmak adına, ulaşılmaz olana sevgilerini sunmak için harcadıkları çabalar bütünüdür. Anne karnında bir bebeğin her davranışı bilmeden ve istem dışı her hareketi onu dine hazırlar. Alemlerin yaratılması esnasında, sevgi çemberiyle oluşan sureti ihsan, hazırlıkları tamamlananın sureti insana, armağan edildiği gibi. Kendinden güçlü olana ihtiyaç duyan insanoğlu, inanma ihtiyacını farklı şekillerde ortaya koymuştur. Varlık yoklukla savaşmıştır, zamanın gölgesinde.

Din deyince sadece İslam akla gelmemeli hemen, din inanma ihtiyacından doğan bir sürecin adıdır. Bunun adı ne olursa olsun, kalbi tasvir ve akli taassup belirlemiştir, şeklini. Yüreklerde ki sevgi devletinin tapınma ihtiyacıdır, din. Sevgiyle yoğrulan bir inanışın her öğünlük tokluk gideren, kalbi hazinesidir. Aslında din kavramı açmakla cümleleri çoğaltmakla varacağımız, en son cümle yine inanma kavramıyla bitecektir. Cahilliğin kırılan yüzüne bir tokattır diyerek, din anlayışını sevgiyle, insanla anlamak gerektiğine inanıyorum.

“Kan karası gözlerinde ak bir iz sürümü

Eceli gelmiş kendiliğinden Azrail’e teslim,

Duaların dilde terlediği ansızlık

Ana ihtiyaç duyulan anda tamsızlık

Tanımsızlık batini bir anımsızlık suçüstü ağlıyor” AYSUN GÜL

İslam nedir? Hepimiz İslam’ın Allah’ın dini olduğunu biliyor ve mutmain kalplerle inanıyoruz. Peygamberin tebliğ ettiği ve tüm alemleri kıyamete değin kapsayan, yaşama biçimi olduğunu biliyoruz. İslam kalplerin dinidir, İslam hak olandan batıla olana herkesi içine alan, gelmiş geçmiş bütün dileri kapsayan bir bütündür. İnananıyla ve inanmayanıyla hiç kimseyi, dışlamayan bir anlayıştır. Yaratandan yaratılana hediyedir, emanettir, hikmeti ilahi mucizesidir.

Yaratılanın yaratanına ibadet şeklidir, boyun eğişidir, ram oluşudur, itaatidir, ibadetidir, aşkıdır. Evet, İslam’ın insana, insanın İslam’a yüklediği bir çok anlam vardır. Diğer dinler de bu yok mudur? tabii ki vardır, lakin tahrip edilmeden önce bu dinlerin de aslı İslam’dı. İslam’dan bu dinlere kalan, sevgi ve iyi niyet ve yaklaşım da destur o kadar belirgin bir şekilde yaşanıyor ki. Yaratana ulaşmak adına yaşanan, İslam’ın sürgüsünü öyle bir vaziyete getirdik ki, her kafada başka bir ses, her kalpte farklı bir inanış varmış gibi, yaşar hale geldik dinimizi. Tek Kuran ve tek yaşayış biçimiyle Muhammed’in dünyası varken, bunu öyle bir vaziyete soktuk ki, sanki herkes farklı inanıyor, herkes farklı uyguluyor gibi varsayımlı bir zaman akımına girdik.

”Yazımın devamını bir gün sonraya bırakmak istiyorum. Yazdıkça uzuyor ve ben daha aklımdakilerin çeyreğini bile yazamadım. Yarın örneklerle devam etmek istiyorum.”

SELAM VE DUA İLE..

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank