Dindarlık ve Kindarlık
Eğer bir hükümet, ordu’yu kendince hizaya sokabiliyor, generalleri çok ağır iddia ve ithamlarla hapse atabiliyor, pamuk eldiven giyili demir yumruğunu bakan, milletvekili, yargıç ve savcıların başına indirebiliyorsa;, Bu hükümet, TC’nin kurulduğu günden itibaren vaki tüm yolsuzluk-haksızlık, hukuksuzluk, faili meçhul, yalan-talan, soygun-vurgun dâhil olmak üzere her suiistimalin üstüne rahatlıkla gidebilir. Özellikle referansı insan hakları/adalet, demokrasi, kalkınma, barış ve dindarlık olmakla; Zaten gitmeye mecbur ve mahkûmdur.
HESAPLAŞMA VE YÜZLEŞME
Her ne kadar 27 Mayıs sorgulanıp, yargılanmadıkça 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat hiçbir anlam ifade etmiyorsa; Verilecek hesabı olmayan 1919-38 dönemi ile hesabı yassı-ada cehenneminde verilmiş 1950-60 hariç olmak üzere:, 1938-1950 ilâ 1960-2012 dönemlerinin şaibeli hesabı mutlaka verilmeli, hesaplaşma ve yüzleşmesi mutlaka yapılmalıdır.
İşte!.. Halkın ihtiyacı olan, “zorunlu hesaplaşma ve yüzleşme” budur.
Vizyon ve misyonunu “hesaplaşma-yüzleşme, adalet ve barış” üstüne oluşturan cari hükümetin başta gelen görevi: Tüyü bitmemiş yetimin hakkını almak ve devletin namusunu kurtarmaktır. Aksi takdirde: 12 + 52 = 64 yıl boyunca trilyonlarca doları “siyaset + medya + mafya” işbirliği sonucu soyulan bu milletin mâşeri vicdanı huzur bulmayacak, haksızlık ve adaletsizlik üzerine kurulu güncel siyaset ıslah ve iflâh olmayacaktır.
Dahası, yıllardır apaçık bilinen yabancı etkisi, Ülke üzerinde vaki insanlık dışı baskı, dayatma, dezinformasyon ve yönlendirmeler; Mezkür hesaplaşma - yüzleşme olmadan mâkus talih sona ermeyecek, yıllardır, ülkemiz ve dünyada Türk insanına reva görülen çifte standart, alçaklık, kalleşlik ve zulüm nihayet bulmayacaktır.
Öyle ki, bir Türk yabancı bir ülkeye gittiği zaman, asli unsur veya ‘yerli halk’ denilen yasal vatandaşların sahip olduğu hakların büyük bölümünü kullanamaz; “Milli değerleme” ve sair namlar altında misillenmiş fiyat politikalarına maruz kalırken;. Türkiye’ye gelen ne idüğü belirsiz, ahlâken tefessüh etmiş, bu topraklara adım atmaya bile lâyık olmayan bir yabancıya akıl almaz kolaylıklar, ucuzluklar, imkânlar ve fırsatlar sunulmaktadır!...
Bu da bir yolsuzluktur. Vatana, vatandaşa, eşitlik ilkesi ve insan haklarına ihanettir.
Katlanarak artan ve sürüp giden bu ve benzer yolsuzlukların acilen durdurulması ve bu hükümetin en başta rüşvet, iltimas, haksızlık, yolsuzluk, kasıtlı işsizlik, pahalılık, adaletsizlik, görevi kötüye kullanma ve suiistimallerle “kendi dönemi dâhil” yüzleşmek ve hesaplaşmaktan başka bir çaresi yoktur. Aksi takdirde olay, sadece ‘darbe, dikta, cunta ve sulta’ meselesinden ibaret kalırsa bunun adı dindarlık değil, kindarlık olur, biline!..
“EY İNSANLAR VE MÜSLÜMANLAR!...
‘Evrensel hukuk ve İslâm’a göre: Her insan bir devlettir. Devlet insan için vardır. İnsan’ı yaşat ki, devlet yaşasın düsturu, iktisat ve içtihat gereği: Her nevi kazanç sadece ve yalnızca “bir defa” vergilendirilir. Vergilendirilmiş kazançtan; ÖTV, KDV ve sair namlar altında, doğrudan veya dolaylı olarak başkaca vergi alınamaz. Buna teşebbüs ve tevessül insan hakları, adalet ahlâkı ve hukuka aykırıdır. Üretici, Sanayici ve Tüccar halka hizmetle memur ve mükelleftir. Meşru hükümet adaletin teminatı olmakla; hüküm ve hikmet de, adalet iledir. Hükümete rağmen hiç kimse fahiş ve haksız kâr elde edemez. Rüşvet, haksızlık ve yolsuzluk domuzluktur. Devlette suiistimal, ihmal ve hırsızlık varsa hükümet yok demektir. Devlet’in varlık sebebi. Millet Adına kontrol, huzur, istikrar ve insicamı temin; Sektörleri tanzim, tertip, üretim, hizmet, serbest rekabet, fiyat ve piyasaları “insan lehine” Düzenleme, Destekleme ve özellikle Denetleme ile yetkili, görevli ve sorumludur.’ İYİ BİLİN!..”
Bütün iddia ve kara propaganda (dezinformasyon) biçiminde söylenen yalanların dışında, ötesinde ve arkasında yaşanan gerçek tüyler ürpertici olup:, Ülkemizde uygulanan vergiler insanlık dışı, fiyatlar fahiş, piyasa “rüşvet, iltimas, hırsızlık, yolsuzluk, soygun ve vurgun” üzerine kuruludur. “Eşit işe eşit ücret” ve “serbest rekabet” kuyruklu bir yalandır.
Şu haliyle rejim; Dindarlık değil, adeta simsarlık; Başta Kürtçülük misali ayrımcı furyalar olmak üzere, yurttaşlara eziyet, zulüm, küstahlık ve kindarlık üzerine kuruludur.