Dindar mı Kindar mı!..
Değerli okurlarım, olağanüstü yetenek, gerekeni, gerekti yerde, gerektiği zamanda, gerektiği biçimde söylemek söyleye bilmektir. Sesli-sessiz konuşma, sert yada yumuşak konuşma, kullandığın yere bulunduğun konuma göre değişebilir.
Yıllarca, günlerce sesini kısmışlardır.
Zindanda ya da benzeri yerde 4 m2 lik hücrede amaçları seni çürütmektir, kindir, intikamdır.
Şu yada bu adına, emevi sultanlarının evirip-çevirdiği “Ilımlı Müslümanlık” adına karşıtları yok etmektir.
Bu bir savaştır. “dindar ve kindar” yetiştirilmiş bir neslin savaşı!..
1960’larda ben de Cumhuriyet ideolojisinin öğretisini, Atatürk devrimlerinin hedeflediği altı oku, laikliği, her türlü çağcıl akli ve mantıki değerleri hedef alarak yetiştirildim. Ama o bağnaz, tutucu, gerici kafalara kırk, olgunluk yaşından sonra isyan ettim.
Baş kaldırdım. Mustafa Kemal’in, Laiklik, Cumhuriyet, Halkcılık, eşitlik, kardeşlik ve özgürlük hedeflerinde ısrar ve inat ettim.Sonra; “Ne mutlu Türküm diyene” milliyetciliği, ırka dayanmayan milliyetcilik, ırkçı olmayan milliyetçilik ve diğerleri..
Yıllar sonra,Türkiye Cumhuriyeti içindeki halkları bir ulus olarak oluşturan ve toplayan temel felsefe ulus yaratmak, güçlü ulus demokrat yönetim içinde güçlenen ve gelişen bir ulus, bu ulusun gelişmesini isteyen aydınlar maalesef susturuldular sesleri kısıldı ya da tamamen sessizleştirildi…
1993 Sivas katliamında olduğu gibi aydınlanmadan yana Atatürk devrimlerinden yana olanların, bazı düzmece senaryolarla sesleri kısıldı. Kısık sesle konuşmaya alışmış olanlar birden sesli konuşulan yere çıktığında alışmışsındır sessizliğe, yalnızlığa tutsaklığa önce sesin tutsak tutsak çıkar çünkü tutsaklanmıştır baskılanmıştır…
Sonra güçlü çıkar çünkü baskı kalkmıştır. İrfanı hür, vicdanı hür, fikri hür nesildensindir. “Dindar ve kindar ve savaştar” olmayan nesildensindir.
Değerli dostlar, 12 yaşımda eşeğe bindim. 24 yaşında psiklete sertten yumuşağa alışmak zor idi yumuşaktan serte geçiş “alışkanlık” kötü şey demiyor mu Mustafa Balbay: “alıştık o kötü şartlarada....” ama çocukları ve eşi babalığı ve aile reisliği.. makalelerini de yazıyor orada hatta kitap bile üretti o sert koşullarda… inşallah çıkacak(“lar) ve daha hızlı yol alacak(lar) yumuşak koşullarda daha gaza basmadan araç kaçacak, uçuyorum sanacaksın daha direksiyona dokunmadan yönün değişecek neredeyim diyeceksin!...
Özgürlük ne kadar güzelmiş diyeceksin. Çocuklarınla, eşinle, ülkenle Atatürkçü yolda Atatürk devrimlerini tamamlama yolunda yaşamına devam edeceksin.
Her yaşanan sertlikler, kabalıklar fiziki ve ruhi acılar verir insana ama direncide yükseltir öyle değil mi? Bağışıklık sistemi gelişir, daha da üretken olacaksınız dostlar, baskılanmış dostlar, sessizleştirilimiş, sesleri kısılmış dostlar, sabır ya sabır... “sabreden derviş muradına ermiş” derlerdi masal sonlarında.
Yaşam da bir masal gibi bazen hiç ayrılmadan “özgürlük, kardeşlik ve eşitlik” ilkesinden.
Aklım erdiğinden bu güne ülkemizi şu, bu, falan filan adına nice gammazlayanlar gördüm.
Kimler miydi bunlar?Mesela:
Yılmaz Güney’ ciydiler.
Ahmet Kaya’cıydılar.
Ermeni milliyetcileriyidiler.
Ve Yunan ve Rum milliyetçileri.
80 den sonrada “Kürt milliyetçileri”, “Aşırı dinci”, “gerici”, “karşı devrimci”, “cumhuriyet karşıtları”, “rejim karşıtları”, “Atatürk karşıtları” idiler. Benim gördüklerim, benim yaşadıklarımdı bunlar.
Tıpkı şairin dediği gibi: “Bu da gelir bu da geçer ağlama” dedim. Bunlar gelir geçer sandım.
Yanılmışım!
12 eylül 1980 darbesi ve onun anayasası ve hazırladığı ortamdan sonra her şey çok hızlı gelişti.
Ve Türkiye nin kaderi değişti.
Yepyeni bir Türkiye, belki de federal yapıdan oluşan, tüm dillerin, tüm ırkların, tüm inançların, tüm kimliklerin temsil edildiği, ulusal olmayan uluslardan oluşan bir birleşik yada ayrık devlete doğru mu gidiyoruz. Aman Allah’ım!..
“İçimizdeki beyinsizlerin, “HAİN”lerin yüzünden bizi de helak eder misin Allah”ım.” (Araf/155)
ATATÜRK KÖŞESİ
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır…
DÜŞÜN-TAŞIN
Siyahla-Beyaz arasında altmış dört trilyon ton farkı vardır…
GÖNDERMELER
-Türkiye’nin okuyan örnek, siyaset ve devlet adamı Ömer ÇELİK Bey’in, yıllar önce ‘GÖNÜL AĞASI’nın cenazesinde müşterek dostumuz yazar Ekmel Ali OKUR’a verdiği sözünü unutup unutmadığını merak ettiğimizden haberi var mı?
-Vali Hüseyin Avni COŞ’un farklı söylem ve hizmetleriyle ekranlarda değil gönüllerde yer edindiğini biliyor musunuz?
-Ekspres Ailesinin duayen ismi Gökhan Atılgan’ın Başkentte ilkokul öğretmenim Dr. Halil Atılganı Gazetemiz yazı ailesine transfer ettiğini duydunuz mu?
- Va(e)limiz Hüseyin Avni COŞ bey’i ve Aslan Yağ Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat ASLAN’ı, yakında Akdeniz Tv’de SİYAH-BEYAZ Programında ‘MERTÇE’ ağırlayacağımı biliyor musunuz?
-‘Kur’an’la Yüksel/EN-ler’ adındaki yepyeni kitabımın yakında bütün Türkiye’de satışa arz edileceğini biliyor musunuz?
-Türkiye’nin Zenci Türk’ü Yüksel EVSEN’le İzmir Tüyap Kitap fuarına Adanalı Çıkarması yapma hazırlıklarımızın bütün güzelliğiyle devam ettiğinden haberiniz var mı?
- En çok ziyaretçisi olan ilçenin Belediye Başkanı Mimar Kazım ÖZGAN’ın yerli ve yabancı turistleri Kozan’da 5 yıldızlı bir otelde ağırlamanın düşünsel hazırlıklarına başladığını biliyor musunuz?
-Her gün sabah saat 0900’dan 1100’e kadar devam eden ‘SİYAH-BEYAZ’ http://www.akdeniztelevizyonu.com/ programına dünyanın neresinde olursanız olun bir “TIK” la karşınızda olacağını biliyor musunuz?