Devamlı Kaos Politikası…
Dünyayı yöneten sömürgecilerin uyguladığı politikanın adı: “Kontrollü Kaos” düzenidir. Bu ülkeler, dünyanın her tarafında, olayları, isyanları, terörü tezgâhlarlar. Hiçbir zaman; huzurlu bir ortama,
sağlıklı bir kalkınmaya izin vermezler. Zaten kıt kaynakları olan ülkelerin, bu kaynakları silah alımı için kullanmalarını sağlarlar. Milli çıkarlara uygun davranmak isteyen yönetimleri devirir, yerine kukla yönetimler kurdururlar. Başta enerji olmak üzere, tüm yeraltı ve üstü zenginliklerinin hakimiyetini, kimseye bırakmazlar.
İlk günden itibaren, AKP’nin de aynı taktiği uyguladığını görmekteyiz. Her seçimde; mağduriyet senaryoları; kamplaştırma, ortamı germe metotları, hayali düşmanlar, tehlikeler icat etme, uygulamaları.
Amaç, kendilerine oy veren kesimi, elden kaçırmamak, kemikleştirmektir.
Nasıl olsa; ellerinde, devletin tüm kaynakları ve ciddi bir yandaş medya mevcuttur. Bitip tükenmez, beyin yıkama faaliyetlerini sürdürürler. Gerçekleri saptırırlar. Farklı düşünenleri sindirmek için; her türlü baskıyı, kıyımı, fişlemeyi, dışlamayı mubah sayarlar. İnsanların ekmeği, haysiyeti, manevi duyguları ile oynarlar.
Bu seçimde de aynı senaryoların uygulandığını görmekteyiz:
1) Baskılar, tehditler, kıyımlar, din istismarı, algı operasyonları, zirveye ulaşmıştır. Biat etmeyenler, tasfiye edilmekte, ezilmekte; kadrolar (hukuka, ahlaka uymayan yollarla) yandaşlarla doldurulmaktadır.
Tüm devlet çarkı, felç edilmiştir. Hukuk düzeni ortadan kaldırılmıştır. Her şey, tek bir kişinin emir ve talimatlarına amade kılınmıştır.
2) İşsizlik, ekonomik kriz, enflasyon, kalkınma hızının minimuma inmesi, gelir dağılımındaki inanılmaz dengesizlik, hiçe sayılmaktadır. Ekonomik başarı masalları üretilmektedir.
3) Aslında, çok huzurlu geçebilecek 1 Mayıs kutlamaları, kasten gerilime sevk edilmiştir. Taksim Meydanı niçin verilmez? Tertip komitesi ile anlaşma yapılsa, sorumluluklar ve doğacak zararların tazmini, kendilerine aktarılsa, iyi olmaz mıydı? Dört yıl önce, bu izin verilmişti ve hiçbir olay çıkmamıştı. Kendileri de bunu bir reklam ve övünme vasıtası olarak kullanmışlardı.
4) Halk, bilinçli olarak kışkırtılmaktadır. Efkan Ala’nın söz ve davranışları, Bilal Erdoğan’ın toplantıları, polis kolej ve akademilerinin kapatılarak, binlerce evladımızın istikbali ile oynanması; Cumhurbaşkanı’nın Anayasa’yı ve tüm hukuk düzenini hiçe sayması, il-il dolaşması, Burhan Kuzu’nun (bir Anayasa profesörüne, hiç yakışmayan) yağ dolu konuşmaları, kanser tedavisi gören, bir emniyet müdürüne, hasta yatağında yapılan, emeklilik tebligatı, din istismarı yapılırken, diğer taraftan da Kâbe ve Kuran-ı Kerim benzeri pastaların yenmesi, Diyanet Teşkilatının vicdanları kanatan suskunluğu ve lüks tutkusu, Manisa Emniyet Müdürünün tehditleri, kamu kaynakları ile beslenen ak-trollerin terbiyesizlikleri, Süleyman Soylu’nun yağcılık ve tehditleri, başta kaçak saray olmak üzere, şahit olduğumuz, lüks, israf, saltanat harcamaları, aleni hale gelmiş rüşvet, yolsuzluk, torpil, kayırma, yağma icraatları; halkın maruz kaldığı GDO Afeti; bitip tükenmek bilmeyen tehditler, yalanlar, iftiralar; azgınlaşmış terör, hepimizin huzurunu bozmakta, sinirlerini germektedir. Toplumu strese ve ümitsizliğe sevk etmektedir.
Tek çare, bu iktidardan kurtulmaktır. Yalanlara inanmamak, basiret-feraset ve fazilet sahibi olabilmektir. Vicdanları ve mantıkları devreye sokmaktır. Ülkenin çöküşüne göz yummamak ve sessiz kalmamaktır. Baskılara, tehditlere, yalanlara kulak asmamaktır.
7 Haziran fırsatını kaçırırsak, çok pişman oluruz.
DÜZELTME: 2 Mayıs tarihli yazımda;
a) 4 sayılı açıklamada, 1985-2002 dönemi özelleştirmeleri, 82 milyar TL olarak yazılmıştır. Doğrusu 8 milyar TL’dir.
b) 2 sıra no’lu açıklamada 2003-2014 dönemi cari açığı, 19,2 milyar TL olarak yazılmıştır. Doğrusu, 419,2 milyar TL’dir.
Düzeltir. Özür dilerim.