content

ikradan-mahyaya-aydinlanma

02 Ara

Dersim Katliamı -II-

Dersim’de bir isyanın olmadığına sizi inandırmamın güç olduğunu biliyorum, ama Dersim’de bir isyanın olmadığını da ifade etmek zorundayım.

Şunu bilmemiz gerekiyor ki Dersimli kendi geleneğine bağlılıkta emsalsiz idi ve hala geleneklerinin yaşaması için mücadele veren bir yöredir Dersim. O yıllarda da Dersimli kendi geleneklerini yaşatmak ve buna göre yaşamak arzusundaydı.

Ulusalcı modern devletin tek tipçi ve asimilasyonu esas alan aklı Dersim ve diğer bölgelerde kimsenin kendisi gibi yaşamasına izin vermiyordu. Yoksa şapka, kılık kıyafet devrim olarak addedilip dayatılır mıydı? Kim bu uygulamalara karşı çıkmışsa bir yaftayla suçlanıp en ağır ceza ile cezalandırılmıştır. Bu sebeple Dersim’de isyan-misyan olmadı, adeta 1925 Şeyh Said sonrası dönemin bütün kini ve garezi burada da kusturuldu. (Aslında Şeyh Said dönemiyle ilgili arşivlerin açılması resmi tarihi yerlerde süründürecek)

Bakın dönemin başbakanı İsmet İNÖNÜ bununla ilgi neler söylemiş?

İNÖNÜ, Seyyid Rıza’nın 10 Eylül 1937 tarihinde teslim olmasından hemen sonra 18 Eylül de TBMM'nde Dersim ile ilgi şunları söyler: "Cumhuriyetin imar ve ıslah programına muhalefet eden, nüfusları az olmakla beraber altı aşirettir. Bugün bu altı aşiretten birinin reisi imha edilmiş ve diğer reislerin hepsi yakalanmış ve adalete teslim edilmiştir” der. ( Bkz. Meclis tutanakları)

Meğer neymiş?

Dersimliler imar ve ıslaha muhalefet etmişler!

Kimler?

Sadece 6 (altı) aşiretin bir kısmı

Haklı olarak sormamız gerekir;

İNÖNÜ’nün söz konusu ettiği “6 aşiretin bir kısmı” ise bu ‘isyan’ı bu 6 aşiret nasıl çıkardı? 6 Aşiretin bir kısmı ile isyan çıkarılabilir mi?

Peki,

Neden İnönü isyan değil de muhalefet diyor? İsyan ile muhalefet arasında ki farkı bilmiyor mu? Bildiğinden eminiz ama o halde ‘muhalefet’ olan şey neden sonra isyan olarak sunuluyor?

Bu soruları kim cevaplarsa cevaplasın ve bizi de inandırsın.

İNÖNÜ’nün maksadı önceden belli. Yoksa silahlarını teslim etmiş Dersimliler eğer isyan düşüncesinde olsalardı neden silahlarını teslim edeceklerdi ki?

Nasıl mı?

Mesela; devlet adına birileri (İ. İNÖNÜ)  “Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları mutlaka Türk yapmaktır. Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız” diyorsa orada Türk ve Türkçü olmayanlar isyan etse de etmese de zaten “kesilip atılacak”lardır. Bundan başka seçenek var mıdır? Dolayısıyla Kürtlerin, Kızılbaşların, Rumların, Ermenilerin, Zazaların kesilip atılma kararı 1925 de Şark Islahat Planıyla verilmiştir zaten.  Kaldı ki bu “siyaset belgesi”nden önce de, katliamların  “ hukuksal belgesi” olan 1924 Anayasası hazırlanmıştır.

Şimdi,

Dersim katliamını, akan kanın üstünü örtmek isteyenlere anlatmak istiyorum. Nasıl bir insafsızlık, vicdansızlık ve insan dışı katliamların yapıldığını bilmenizi istiyorum.

Mesela İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL –ki o dönem Malatya emniyet müdürüdür- katliamı nasıl anlatıyor bakalım;

Neticeyi söylüyorum. (…) Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı.  Mağaraların kapısının içinden ve bunları fare gibi zehirledi. 7’den 70’e Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi. Dersim böyle bitti.” (İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL)

Bir de bu katliama ATATÜRK’ü beri kılan, uzak tutanlar var.

Düşünebiliyor musunuz?

Dersim’de böyle bir katliam olacak ve ATATÜRK bunu bilmeyecek?

Buna inanabilir miyiz?

Bir şartla;

İNÖNÜ ve ekibi o yılarda ATATÜRK’ü bypass etmişlerse evet, ATATÜRK Dersim katliamından bihaberdi, yok eğer böyle bir bypass olmamış ise en azından ATATÜRK bilgilendirilmiştir…

ÇAĞLAYANGİL’in itiraflarında Atatürk’ün “Bu meseleyi kökünden hallediniz” dediğini ve KILIÇDAROĞLU’nun yaptığı röportajda da Dersim’e vali olarak atanan General Abdullah ALPDOĞAN’a  ATATÜRK’ün  “Bütün ordu iştirak etsin ve Dersim’i temizleyin” emrini verdiğini ÇAĞLAYANGİL itiraf etmektedir.

Hala ATATÜRK’ün emir vermediğini, hatta ATATÜRK’ün olaydan haberdar olmadığını söyleyen varsa onlara ‘ATATÜRK’ü böyle bir işte habersiz kılmak ATATÜRK’e yapılacak en büyük haksızlık ve hakarettir’ demek lazım gelir.

ATATÜRK’ÜN olaydan haberdar olduğunu iddia ediyoruz. Yani ATATÜRK’e Dersim katliamıyla ilgili en ayrıntısına kadar haber verildiğini biliyoruz. Bunların kılıfının da tıpkı önceki katliamlarda, baskınlarda olduğu gibi;

İngiliz ajanı, dış mihraklar, İngiliz muhipliği vs. iftiralarıyla…

Şahsen söz konusu şahsiyetlerin İngili muhipliği, işbirlikçilikler gibi yaftaların delilleri olmamakla beraber ne varsa belgeden yana açıklansın istiyorum. Keza M. Kemal’in de İngilizlerle işbirliğinin delili yoktur. Ama;

Şimdi sunacağım belgede inanıp-inanmamakta serbest olsak da İngiliz hayranlıklarının kimlerde olduğunu görebiliriz.

Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşından yenik çıkmıştır. İttihatçıların üst düzey kadroları Alman dostlarının yardımlarıyla yurt dışına kaçıp gitmişlerdir. Kaçamayanlar İngilizlere yakalanmamak için Anadolu’ya geçmişlerdir.

Bu yıllar İngilizlerin yıllarıdır. Her şey İngilizlerin istediği gibi gidiyor ve İngiliz hayranlığı yaygındır. Anlayacağınız konjonktür tamamen İngilizlerden yanadır.

Tarih 14 Kasım 1918, İstanbul'a gelip Pera Palas'ta ikamete başlamış olan Mustafa Kemal, İngilizlerin Daily Mail Gazetesi'nin muhabiri G. Ward Price'ı aracı yaparak General Harrington'la görüşmek ister. Price, Pera Palas'ta yaptığı görüşmede, Mustafa Kemal'in yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini  anlattığı hatıralarında Mustafa Kemal'in  ona:

"Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik... Biliyoruz, partiyi kaybettik... Anadolu'nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum... Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir… Eğer İngilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arz edebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim" dediğini yazıyor.

(Price'ın Extra-Special Correspondent (Çok Özel Yazışmalar) adlı kitabından (1957, sayfa 104) aktaran Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çeviren: Cemal Köprülü, Ankara 1991, Türk Tarih Kurumu Yayınları, s. 98.)

 

Şimdi doğru-yanlış, herkes hakkında bazı ithamlarda bulunmak mümkündür. Bu belge bugüne kadar bilinmiyor muydu? Biliniyor idiyse kimse “ATATÜRK İngilizlerle karşılığında Anadolu olmak üzere anlaşmak istedi” diyebildi mi?

 

Ama bir yanda Şeyh Said için İngilizlerle işbirliği yaptı deyin, bir yandan da Seyyid Rıza’nın İngilizlerle çalıştığını iddia edin ve belge istendiğinde de yukarıda ATATÜRK hakkında yazılan belge bir belge bile getiremeyin, bu insaf ve hakikat mi?

 

Evet, bilmemiz gereken şey, Dersimliler ve Seyyid Rıza İngiliz ajanı değildi. İngilizlerle anlaşıp bir isyan başlatmamıştı. Tamamen İNÖNÜ ve birlikte hareket ettiği diğer ulusçu, tek tipçi CHP’lilerin “Türkleştiremedikleri Dersimlilerden intikam almalarıyla alakalıydı ve tabi ki diğer unsurlara da verdikleri bir gözdağıdır.

Katliam ve sonrası bilgilerde yer alan ayrıntılara baktığımızda amacın ne olduğu daha rahat görülebilir. Şimdi kısa kısa gelişmelere-sürece rakamlarla bir göz atalım.

Dersim'de 90 Aşiretten 347 önde gelen aile Ege illerine ve Trakya bölgesine sürgün edilir. 72 aile Tekirdağ'a, 38 aile Edirne'ye sürülür.

56 aile Kırklareli'ne, 65 aile Balıkesir'e, 73 aile Manisa'ya ve 34 aile de İzmir’e sürülüp mecburi iskâna tabi tutulur.

Tekirdağ merkez kazasına toplam 16 aile, Hayrabolu kazasına 14, Malkara kazasına 8, Saray ilçesine 19, Çorlu ilçesine de 15 aile sürülür.

Vize ilçesine 9 aile, Babaeski ilçesine 11 aile, Lüleburgaz ilçesine ise 18 aile mecburi iskâna tabi tutulur.

1938'in bahar aylarına gelindiğinde yapılacak harekât için her şeyi düşünen hükümet,

Resmi belgelere göre Elâzığ'da faaliyet gösteren Turan Matbaası'nda 'kundaklama bilgisi' içeren bir de el kitapçığı da bastırmış.

Köy baskınlarının, ev yakmaların nasıl yapılacağını anlatan kitapçıklar, bölgeye sevk edilen tüm subaylara dağıtılmış.

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın 1931'deki raporunda "Tamamen temizleyelim" dediği Dersim'de, İsmet İnönü'nün 1935'teki 4 aşamalı raporu sonrası düğmeye basıldı. Bölgenin silahtan arındırılması ve (bölgeye askeri intikalin daha seri ve kısa olması için) yolların ve karakolların yapılması karara bağlandı.

Dersim katliamında kaç kişinin öldüğü ya da sürgüne gönderildiği tartışıldı durdu. Resmi raporlar 10 bin, tarihçiler 30 binden bahsetti.

Dersim'le ilgili 1937 tarihli Dördüncü Umum Müfettişlik Raporu'na göre olaylarda 13 bin 160 kişi öldü, 11 bin 818 kişi sürgün edildi.

O dönemde gerçekleşen nüfus artış hızı düşünüldüğünde Dersim nüfusunun en az 140 bin seviyesinde olması gerektiğinden hareket eden bilimsel araştırmaya göre, bölgede en az 50 bin kişi kayıp.

Jandarma Genel Komutanlığı belgelerinde, Dersimli çocukların nasıl devşirileceği detaylarıyla anlatılıyor. Ailelerinden alınan Dersimli kız çocuklarının Türk gençleriyle evlendirilerek asimile edilmesi sağlanacaktır.

Olay bu, kim nasıl değerlendirirse değerlendirsin.

Bu yazıyı hazırlarken başta TBMM arşivlerinden,

Lütfü KAYAN’dan

Nevzat ÇİÇEK’ten

Kâzım GÜNDOĞAN’dan

Hüseyin YAYMAN’dan

Uğur MUMCU’dan,

TORİ’den istifade ettim, kendilerine minettarım.

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank