Dersim Dersleri (ll)
Dersim/Tunceli’nin nüfusu 1927’de 543.000 iken 1935’te 765.000 olmuştur. Hükümet otoritesi henüz kurulamamıştır. İktidar çevrelerinin bu duruma büyük bir öfke duydukları muhakkaktır. Tekkeler ve Zaviyeler kapatılmıştır. Şapka Devrimi gibi devrim kelimesinin hiç uygun düşmediği bir iş yapılmıştır. Ama bu yapılanlar henüz kendisini Dersim’de göstermemiştir. Dersim’de askeri harekat başladıktan sonra Seyit Rıza’ya bağlı kuvvetler panik halinde sağa sola kaçıştıkları gibi, Hozat’taki köyü de askeri kuvvetlerce denetim altında alınmış evinde yapılan aramalarda 8 Kasım 1937 tarihli gazete haberlerine göre: “Güya evde haçlar, Hz. İsa'nın parmağı ve Ermenice dinî kitaplar bulunmuştur. Kur'an-ı Kerim, Hadis-i Şerif, En'am-ı Şerif, Muhammediye, Siyer-i Nebi, Yıldızname, Bektaşiliğe ait bir şiir kitabı vs.” Gerçekte bunların ne kadarı Seyit Rıza’nın evinde bulunmuştur ne kadarı onun aleyhine haber oluşturmak için devrin gazeteleri tarafından eklenmiştir? İşin bu tarafı açıklanmaya muhtaçtır.
Dersim olayı bir “vergi meselesinden” ortaya çıkmış değildir. Osmanlı döneminden beri sürüp gelen bir dizi olaylara sahne olmuştur. 1937 olaylarının başlangıcı ise, Çağlayangil’in anlatımı ile: “Fırat üzerinde Şeytan Köprüsü denen bir yer vardır. Onun başında karakol vardır. O Şeytan Köprüsü'nden geçilince Dersim'e geçilmiş olur. O karakolda İsmail Hakkı isminde bir yedek subay komutasında 33 jandarma eri nöbet tutuyor. Orası Dersim'in kapısı. Seyit Rıza bir gece kuvvetleriyle basıyor. İsmail Hakkı Bey'i ve 33 jandarmayı da şehit ediyor. Onun üzerine Abdullah Alpdoğan Paşa, Kastamonulu; ona emir veriliyor. ‘Bütün ordu iştirak etsin bu Dersim'i temizleyin' diyorlar. Dersim hareketi böylece başlamış oldu.”
Ünlü Seyit Rıza bu olayın sorumlusu ve bizzat baskını yönetmek suçlaması ile yargılanmıştır. Bir yasa ile Dersim’in adının “Tunceli” diye değiştirilerek, askeri vali olarak General Abdullah Alpdoğan tayin edilir. Alpdoğan karargahını Elazığ’da kurarak “Tunceli’de hükümet otoritesini tesis etmeye çalışırken”, Nuri Dersimi’ye bakılıra: “Seit Rıza bana:
General Alpdoğan’ın fikri pek fena olduğuna tamamen kanaat getirdiğini ve bu sebeple mukavemetten başka hiçbir çare kalmadığını, Türk ordularının Dersimlilerle başa çıkamayacaklarını fakat her ihtimale karşı benim bir yak önce Türkiye dışına çıkarak durumumuzu büyük ve adil devletlere iblağ etmekliğimi tavsiye etti.” O dönemde Türkiye “Askeri Müfettişlik” adlı idari bölgelere ayrılmıştı ve Dersim/Tunceli’de 4. Müfettişlik sınırları içindeydi. Askeri harekat öncesinde 4. Müfettiş Komutanı General Abdullah Alpdoğan’ın yayınladığı bildiride halktan: “Kendilerini ayaklanmaya teşvik eden zavallıların teslim edilmesini, ellerindeki silahların teslim edilmesini, aksi halde Cumhuriyetin kahredici orduları ile perişan edilecekleri” ilan edilmişti.
Elbette haktan yapamayacakları istenilmişti. Halkı ayaklanmaya teşvik ettiği kabul edilen aşiret liderlerini, halk hangi güce dayanarak yakalayıp ta hükümete teslim edecekti? Üstelik aşiret liderleri için halkın görüşü hükümetle aynı değildi. Zaten hükümet kuvvetleri o güne kadar otorite sağlayamamışlardı. Aşiret liderlerine rağmen hükümetin bir otorite tesis edebileceğine ise kimse ihtimal vermemiştir. Bu durumda aşiret liderlerinin fiili otoritesine halk hangi güçle karşı koyacak ve hatta onları yakalayarak hükümete teslim edecekti?
Seyit Rıza’dan başka dönemin önde gelenleri Nuri Dersimi ve Koçgiri İsyanı liderlerinden Alişir idi. Yine Nuri Dersimi’ye bakılırsa: “Seit Rıza ise, general Alpdoğan’a; Dersim hakkındaki kanunun ilga edilmesini ve Dersim için hususi ve milli hakları temin eden mümtaz bir idarenin ihdasını mütemadiyen istiyordu.” Belli ki Seyit Rıza olup bitenleri, daha doğrusu olup bitecekleri yeterince doğru çözümleyebilmiş değildir. Olayların başında isteklerini kabul ettirebileceği görüşündedir. Onun bu görüşünde Nuri Dersimi ve Alişir gibilerinin de büyük payı olmuştur. Seyit Rıza Milli haklar istiyordu. Kimin Milli haklarını? Kendisi bir Zaza olduğu için, isyanına destek olanlar da Zaza olduğu için “Zaza Milli Hakları” denilebilir. Ancak böyle büyük bir işe kalkışmasına rağmen Dersim dışında kalan Zazalarla bir irtibatının olmayışı da düşündürücüdür. Hadi bazı çevrelerin iddia ettiği gibi “Kürtlerin Milli haklarını istediğini” varsayalım. Kürtlerle Seyit Rıza’nın bir irtibatı hakkında da hiçbir bilgi yoktur. Eğer Nuri Dersimi’nin iddialarına güvenilecek olursa, Seyit Rıza büyük devletlerle ilişki kurmağa uğraşmıştır ama Zazaların çoğunluğu ile bir irtibatı hiçbir zaman olmamıştır. Üstelik Sünni Zazaların Şeyh Said önderliğinde 1925’teki isyanlarına karşı da Dersim Alevi Zazaları ilgisiz kalmıştır. 1937 Dersim olaylarına da Sünni Zazalar ilgisiz kalmıştır. Dersim olayları bütün Zazaları bile içine alamamıştır.
4. Genel Müfettişliğin 19 Eylül 1938 tarihli açıklamasına göre: “Tunceli tedip harekatı sona ermiştir. Tarama bölgesinde 7954 kişi ölü veya diri olarak ele geçirilmiştir. 4. Genel Müfettişlikçe ismen arananlardan 73’ü ölü olarak ele geçirilmiştir. Ağustos ayı boyunca 1019 tane de silah toplanmıştır.” Ancak burada yer verilen can kayıplarının doğruluğu hayli şüphelidir.
İsyanın bastırılması ile birlikte Tunceli’den dışarıya önemli oranda bir zorunlu göç yaşanmıştır. Tunceli de bir daha eski nüfus yoğunluğu hiçbir zaman olmamıştır. Hükümet otoritesi hiçbir yerde hissedilmeyecek ölçüde tesis edilmiştir.
Tunceli halkında zaman içinde önemli bir değişim daha gözlenmiştir. Kemalizm’i ve resmi görüşü inanılmayacak seviyede benimsemiştir. 1937/1938 olaylarından sonra en çok okul karakol açılan illerin başında Tunceli yer almıştır.
Okullaşma oranının yüksekliği Kemalizm’in bölgedeki kabulünde önemli bir payı olmalıdır. Daha ok 1960’lardan itibaren görülen sol akımların Tunceli’de etkili olması Kemalizm’in bölgedeki etkisini ortadan kaldıramamıştır.
Tunceli’de Zaza nüfusu çoğunluk olmakla birlikte Türk, Kırmanç olanlarda vardır. 1990’lardan itibaren Tunceli’de giderek artan bir PKK yığınağı başlar. Zamanla bu durum kendisini köylerde il ve ilçe merkezlerinde de hissettirir. Bazı illerde Zaza nüfus içinde görülen Kürtleşme eğilimi kendini Tunceli’de de ortaya çıkar. Milletvekili genel seçimlerinde Tunceli de en iddialı parti Kemalistliğinden kuşku duyulamayacak olan CHP ve PKK’nın seçimlere katılan partileridir.
Tunceli’de gözlenen bu değişimi, bazı çevreler “mazlumun celladına aşık olması” psikolojisi ile açıklasalar da bu açıklamanın gerçeğin tamamını karşılaması hayli kuşkuludur. Alevi Zazalarda CHP’ye ve Kemalizm’e gözlenen anan sempatinin, Sünni çoğunluğa karşı hissedilen derin tedirginlinde bir payı olmalıdır.
S E Ç İ L M İ Ş K A Y N A K Ç A :
1-Ahmet Hezarfen, Osmanlı Belgelerinde Dersim Tarihi, Etik Yayınları, İstanbul, 2010.
2-Celal Yıldız, Kronolojik Dersim Tarihi, lV. Yüzyıldan XX.Yüzyıla, Su Yayınları, İstanbul, 2010.
3-Ebubekir Pamukçu, Dersim Zaza İsyanının Tarihsel Kökenleri, Yön Yayıncılık, İstanbul 1992.
4-Faik Bulut, Dersim Raporları, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 1993.
5-Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1992.
6-Hüseyin Aygün, Dersim 1938 ve Zorunlu İskan, Telgraflar-Dilekçeler-Mektuplar-Fotoğraflar, Dipnot Yayınları, Ankara, 2009.
7-İbrahim Yılmazçelik, XlX. Yüzyılda Dersim Sancağı, Yeni Zamanlar Dağıtım, İstanbul, 2010
8-İzzettin Çalışlar, Dersim Raporu, 3.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010.
9-Nuri Dersimi, Kürdistan Tarihinde Dersim, Dilan Yayınları, 4.Baskı, Diyarbakır, 1992.
10-Rıza Zelyut, Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği, Kripto Basın Yayın, İstanbul, 2010.
11-Sırrı Öztürk, Dersim Dersim, Sorun Yayınları, İstanbul, 2007.
12-Suat Akgül, Amerikan ve İngiliz Belgeleri Işığında Dersim, Yaba Yayınları, İstanbul, 2000.
13-Şükrü Aslan, Herkesin Bildiği Sır: Dersim, Memleket İletişi Yayınları, İstanbul, 2010.
14-Tanju Cılızoğlu, Çağlayangil, Kader Bizi Una Değil Üne İtti, Büke Yayınları, İstanbul,