DEPRESYONDAYIZ
Bizim çocukluğumuzda ‘yaramazlık’ zekânın bir işareti olarak kabul edilir, haşarılık akıl fazlalığı ile ilişkilendirilirdi: Akıllı çocuk yaramaz olur, diye bilinir, asıl yaramazlık yapmayan çocukların akıl sağlığından endişe edilirdi. Anne-babaların eskiden ‘iftihar vesilesi yaparak öğündükleri’ arkadaşının defterini çizen… karalayan, öğretmenin sandalyesine raptiye koyan çocuklar, bugün ‘hiperaktif’ oldukları gerekçesiyle ilaç bağımlısı olup çıktılar. Ders dinlemeyi sevmeyen, ödev yapmaktan hoşlanmayan çocuklar da ‘dikkat eksikliği’ teşhisi ile damgalanıyorlar. Tüm bunlar depresyon için de geçerli.
Bu hastalığın çağımızda bir virüs hastalığı gibi yaygınlaşmasını normal karşılıyorum ama, gelip geçici bir can sıkıntısının, günlük üzüntülerin… bile depresyon teşhisi için yeterli olmaya başladığını da görüyorum üzülerek. Aman siz, siz olun sakın kimsenin yanında ‘oflayıp puflamayın’ depresyon damgasını yersiniz alimallah.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir rapora göre, ülkemizde antidepresan kullanımı son dört yılda yüzde 85 oranında artmış.
2003 yılında 14 milyon 138 bin, 2006 yılında 22 milyon 651 bin ve 2007 yılında ise tam 26 milyon 246 bin kutu antidepresan yutmuşuz.
Bu rakamlara hiç şaşırmadım.
Birincisi ruhsal hastalıkların tüm dünyada her geçen yıl daha çok insanı etkilediğine şüphe yok. Tabii ki Türkiye de bundan muaf değil.
Nitekim Dünya Sağlık Örgütü de depresyonun 2020’ li yıllarda kalp hastalıklarından sonra hayatımızı tehdit eden ikinci önemli hastalık olacağını tahmin ediyor.
Her geçen gün zorlaşan hayat şartları ve bozulan insan ilişkilerinin ruhsal sıkıntıları artırmasını çok tabii bulmakla beraber, bunların teşhisinin giderek daha ‘rahat’ konduğunu da gözden kaçırmamak lâzım. Modern psikiyatride sıradan hüzün, coşku ve heyecanlar… ‘patolojik’ yani hastalık hâli olarak kabul edilip ilaçla tedavi edilmeye kalkıyor.
Meselâ, bizim çocukluğumuzda ‘yaramazlık’ zekânın bir işareti olarak kabul edilir, haşarılık akıl fazlalığı ile ilişkilendirilirdi: Akıllı çocuk yaramaz olur, diye bilinir, asıl yaramazlık yapmayan çocukların akıl sağlığından endişe edilirdi. Anne-babaların eskiden ‘iftihar vesilesi yaparak öğündükleri’ arkadaşının defterini çizen… karalayan, öğretmenin sandalyesine raptiye koyan çocuklar, bugün ‘hiperaktif’ oldukları gerekçesiyle ilaç bağımlısı olup çıktılar. Ders dinlemeyi sevmeyen, ödev yapmaktan hoşlanmayan çocuklar da ‘dikkat eksikliği’ teşhisi ile damgalanıyorlar.
Tüm bunlar depresyon için de geçerli. Bu hastalığın çağımızda bir virüs hastalığı gibi yaygınlaşmasını normal karşılıyorum ama, gelip geçici bir can sıkıntısının, günlük üzüntülerin… bile depresyon teşhisi için yeterli olmaya başladığını da görüyorum üzülerek. Aman siz, siz olun sakın kimsenin yanında ‘oflayıp puflamayın’ depresyon damgasını yersiniz alimallah.
İlaçlar şarkılara girdi
İlaç tüketimindeki artışın ikinci önemli sebebi de her türlü ilaca erişimin kolaylaşması. Her doktor basit bir ağrı kesici yazar gibi antidepresan da yazabilmektedir.
Oysa, depresyon mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından teşhis edilmeli ve tedavisi de onun tarafından yapılmalıdır. Çünkü göz doktoru prostattan, ortopedist sinüzitten ne anlarsa, genel cerrah da… her şeyden anlaması gereken pratisyen hekim de depresyondan işte o kadar anlar. Hadi ondan da vazgeçtik; bu ilaçları parasını ödedikten sonra reçetesiz olarak istediğiniz kadar almanız da mümkün. Bir de buna ilaç endüstrisinin müthiş pazarlama oyunlarını ilave edin; şarkılarda bile ilaç reklâmı yapıldığını hatırlayın:
Aşk sevişmekten çok hoşlanır
Heyecanlanır, yorulmaz üstelik
Aşk Pasiflora’ dan çok hoşlanır
Uyutmaz, uyuyamaz hiç üstelik
Bunun için de kadınların kabul günlerinde birbirlerine kek, börek, kurabiye… yanında artık ilaç da tavsiye, hatta ikram etmelerine de hiç mi hiç şaşırmayın.
Antidepresanlar leblebi değil
Etki mekanizmaları birbirinden farklı birçok farklı gruptan antidepresan var. Hangi hastaya hangi ilacın uygun olduğu, ilaç dozu, tedavi süresi… ancak bir uzman doktor tarafından belirlenebilir.
Her ilacın olduğu gibi antidepresanların da bazıları ‘hayati önemi haiz’ yan etkileri ortaya çıkabilir. Meselâ, bir grup antidepresanın intihar eğilimini artırdığı biliniyor; bazısı böbreklere bazısı karaciğere dokunabiliyor.
Bir de, başka ilaç da kullanan hastalarda ‘ilaç etkileşimlerinin’ dikkate alınması da çok önemli; özellikle çok ilaç kullanan yaşlılarda ciddi sorunlarla karşılaşılması mümkün.Tedavi için ilaç yeterli değil
Nasıl sadece ensülin veya bir şeker hapı yazmakla diyabet tedavi edilemezse… veya nasıl Ventolin sprey yazmakla astım iyileştirilemezse… depresyonu da sadece bir antidepresan yazarak tedavi etmek mümkün değildir.
Başarılı bir tedavi için hastayı depresyona sokan sebeplerin ortaya çıkarılması, bunların yoluna konması, hayat tarzının düzenlenmesi, psikoterapi… gibi bir psikiyatri uzmanının katkısını gerektiren yardımcı tedaviler de olmadan olmaz.
Gelelim neticeye
Depresyon teşhisi mutlaka bir psikiyatr tarafından konulmalı ve onun tarafından takip ve tedavi edilmelidir. Antidepresan ilaçlar da reçete ile satılmalıdır; yoksa hapı yutmamak işten bile değildir. Bu iş şarkı söylemeye benzemez:
Unutuldum
Aldatıldım, sevgilimden ayrıldım
Çok yalnızım kimseye kızamadım
Kimseye küsemedim
Sonunda kendime küstüm
Sonunda hayata
Düşündüm banka soymayı
Uluorta soyunmayı
Hayatımdaki herkesi vurmayı
Affedin
Depresyondayım