Depremin Sesini Duyan Var mı?
GEÇEN günlerde annem dizinden protez ameliyatı olmuş, ağır narkozun etkisinden yeni kurtulmanın verdiği sancılarla yatıyor.Ben de yanında refakatçı kalıyorum. Gece 12’den sonra zar zor uyuyor ardından yaklaşık saat başı uyanıyoruz. Annem birşeyler istiyor, arada bir de “deprem oluyor, sarsıldık” diye uyanıyor.
Sabah kalkıyoruz, “Bak yine deprem oldu” diyor. “Yat anneciğim sana öyle geliyor, narkozun etkisindesin” diye teselli ediyorum.
Sonra öğreniyorum ki, annem haklıymış, beşik gibi sallanmışız.
Benimki biraz tirajikomik olsa da, yaklaşık dört beş gündür deprem gerçeği ile yine karşılaştık.
Ege, küçük sarsıntılarla sallanmaya devam ediyor.
* * *
Uzmanlar açıkladı, bu depremler öncü depremler değil, onlar düşük şiddetli depremlerdense bilakis uzun süreli suskunlukları dikkat çekici buluyorlar.
Ancak İzmir’in birçok semti birinci derece deprem kuşağında ve ağır bir deprem gerçeği var..
Üstelik Uluslararası Geochange Kurulu ve Ülkeler Deprem Kestirme Ağı Başkanı Prof. Elchin Khalilov’un dünyada etki yaratan görüşlerine göre 2011’de yerkürede olağanüstü değişimler olacak ve seller ile depremlerden en çok Türkiye etkilenecek. Bu yıl, sismik ve volkanik aktiviteler doruğa ulaşacak.
* * *
Dönelim İzmir’e?
Neler yapılıyor, kısmına baktığımızda ise maalesef durum iç açıcı değil.
İki önemli tespit çalışması yapıldı, o kadar. Tespit var, hareket yok!
İzmir de, depreme karşı ilk çalışma 1997 yılında Büyükşehir Belediyesi, Boğaziçi Üniversitesi, ilgili meslek odaları tarafından “RADİUS” projesi çerçevesinde başlatıldı. Bugün bu çalışmalar “İzmir Valiliği Afet Kriz Merkezi” eşgüdümünde sürüyor.
Radius’a göre İzmir’de 178 bin 571 adet yıkılarak yapılması gereken bina mevcut ve 164 bin 671 adet de güçlendirilmesi ekonomik olacak yapı var.
* * *
Ardından semt odaklı bir çalışmaya geçildi. İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi’nde özel komisyon oluşturuldu.
Fay hatlarından etkilenen 3 semt hedef alındı. Alaybey, Bornova Manavkuyu ve Basınsitesi.
Alaybey’de ilk bulgu binaların ortalama yaşının 29,13. Binalar çok eski ve çoğu depreme dayanıksız. Burada 259 bina incelendi. 144 adedi zayıf yani güçlendirme yapılmadığı takdirde 6 ve üstü şiddetine dayanması çok zor bulundu.
Manavkuyu’da yine 696 binadan 304’ü zayıf bulundu. Basınsitesi’nde ise incelenen 535 binadan 226 adedi zayıf çıktı.
Sonuçlar İzmir Valiliği Kriz Merkezi Müdürlüğü’ne, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne iletildi.
Ve orada da kaldı.
Radius projesinde tespit edilen, yıkılması gereken 178 bin 571 adet binaya kimse dokunmadı.
Diğer semtlerin durumu ne olacak o da belli değil. İzmir için elle tutulur ilk çalışmada işte bu noktadayız.
Sakarya depreminden sonra incelenen yapıların güçlendirilmesi devlet desteğinden ayrılan fon ve bina sahiplerinin ortak katılımıyla zorunlu tutulmuştu. Böyle bir sert önlem alınmasına İzmir için de ihtiyaç var.
İnşaat Mühendisleri Odası’nın verdiği bilgiye göre 100 metrekarelik bir dairenin güçlendirme bedeli yaklaşık 15 bin TL. Çoğu daire için, Devlet ya da belediye desteği olduğu takdirde imkansız, ödenemeyeek rakam değil.
Şimdi Karşıyaka Belediyesi, binaların “beton kimliğini çıkarmak” üzere harekete geçiyor.
Diğer belediyeler de acilen bu uygulamaya başlamalı. Gerekirse depreme dayanıklı olmayan binalar işaretlenmeli.
Yani kısacası diyorum ki, ‘İzmir ve deprem gerçeği’ dediğimizde, “Deprem Dede” Prof. Ahmet Mete Işıkara’yı çağırarak okullarda günübirlik şov yaptırmak yerine, bu kentte yapılacak daha çok şey var...
Devlet hastanesiyle gurur duymak...
Hazır annemden söz etmişken, yaşadığım bir gerçeğe de değinmeliyim... Annem ameliyatını Alsancak Devlet Hastanesi’nde oldu ve biz doktorların ilgisi, hastanenin fiziki koşullarıyla özel hastanelerden farksız, altı gün geçirdik. Özellikle doktorumuz Zeynel Dinedurga’nın başarılı protez ameliyatları sayesinde hastanenin bu alanda yoğun ilgi gördüğüne tanık olduk. Başhekim Aslan Savaşan, Başhekim Yardımcısı Nazan Pedükcoşkun’un uyguladığı sistem hastaneyi ilgi odağı haline getirmiş. Günde bin 500 kişi bakım kapasitesi olan hastaneye, 3 bin kişi başvuruyor ve başa çıkmak için büyük çaba harcıyorlar.
Meğer bir gün, sağlık sistemindeki gelişmelerle birlikte devlet hastenelerinde yatarak tedavide özel hastane ilgisi görmek de kısmet olacakmış...