Demokratik Özerklik ve Kürtlerin Geleceği
Artık hiçbir düşünce, fikir ve amaç gizlenmiyor, açık açık gündeme getiriliyor, saklanmıyor, saklamaya, gizlemeye çalışılmıyor, gerek duyulmuyor.
Yıllarca sürdürülen “Kürtçe konuşamıyorum, baskı görüyorum, anadilim Kürtçeyi öğrenmek istiyorum” gibi kamuflaj söylemler artık çok geride kaldı.
Öcalan’ın ortaya attığı ve uygulanması talimatını verdiği “Demokratik Özerklik” projesinin ana hatları şunlar;
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin adı “Kürdistan”, bir başka deyişle “Kuzey Kürdistan”,
Dili Kürtçe, bayrağı PKK bayrağı,
Kendi kendini yönetmek, valisini, emniyet müdürünü v.b. kendi içinden kendisi seçmek,
Ekonomik özerklik, yer altı ve üstü tüm kaynaklarını kendi inisiyatifinde kullanmak,
Öz savunma gücü oluşturmak, askerini, polisini, kısaca güvenlik gücünü oluşturmak.
Yıllarca “Kürt sorunu” denilen sorunda gelinen aşama ve çıkan sonuç net olarak bu. Bayrak açıldı, macun tüpten çıktı. Artık geri dönüş pek mümkün değil gibi.
“Artık bölmekten vazgeçtim” demişti Öcalan, şimdi ise “Ayırıyorum” diyor. Ha ayırmışsın, ha bölmüşsün, sonuçta aynı kapıya çıkıyorsun. Bu zaten başından beri hep böyleydi, ama tabii ki anlayana. Anlamayana yeni bir tartışma konusu daha çıktı; “Demokratik Özerklik”.
Bu proje aslında Öcalan’ın kendisini kurtarma projesi idi. Öcalan, akan kanın durması, çatışmanın sona ermesi ve güya çözümün sağlanması için bu projeyi hazırladığını söylemiş, “Ancak öncelikle benim önümün açılması, mevcut şartlarımın, tutukluluk halimin yeniden gözden geçirilmesi şart” demişti.
Şimdi ne olacak?
Bölgedeki tüm tabelalar zaman içerisinde Kürtçe olacak.
Başta belediyeler, il ve ilçe temsilcilikleri olmak üzere, bölgedeki kamu kurumlarına, okullara, derneklere, sivil toplum kuruluşlarına yavaş yavaş PKK bayrağı asılarak gözler ve beyinler alıştırılmaya çalışılacak.
Yeni yeni kullanılmaya başlanan “Kürdistan” ifadesi, her ortamda, her çalışmada ve sıklıkla kullanılmaya gayret sarf edilecek, neredeyse meşrulaştırılacak.
Ve, eninde sonunda son gündeme, yani aslında en ana gündem olan Öcalan’ın özgürlüğü konusuna sıra nihayet gelecek.
İşte, zurnanın çıkarttığı o garip son ses, tam da burada ve Türkiye’nin tamamında olmak üzere duyulacak. Buna en çok, olayları en başından beri bir türlü anlayamayan, anlamamakta özellikle ısrar eden o safdiller, at gözlüklüler şaşıracak, sinsiler ve tilkiler ise bıyık altından gülerek zafer işareti yapacak.
Sonuç?
Zaten bir süredir Türk toplumu içerisinde PKK’dan kaynaklı yeşeren Kürt antipatisi giderek yaygınlaşacak ve Türkiye’nin diğer bölgelerini tamamen saracak.
İşte en büyük tehlike tam da bu noktada başlayacak, Kürtler Türkiye’den ay-rış-maya başlayacak ve yalnız kalacak. Örneğin Ahmet Türk ve Sırrı Sakık Ankara’da siyaset, Çeşme’de tatil yapamayacak.
Öcalan’ın istediği sonuç, işte tam olarak bu; “Kürtlerin tamamını kullanmak, Türkiye’den ayrış-tırmak, yalnız-laştırmak, Türkler ve Kürtler arasına düşmanlık tohumları ekmek”, an-la-ya-na…