Demokrasi Yolu Dağdan Geçer
Doğdun bu topraklarda.
Belki tesadüf belki kader Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldun.
Büyüdün ve hep öğretildi sana vatan namustur, kutsaldır vesaire işte.
Hikayeleriyle yetiştin atalarının ne kadar cesurdular dururken düşmana karşı ve nasılda korkusuzdular onlar ölüme gittiler ve sana vatanım diyebileceğin bir toprak kazandılar.
**
Okula gittin, her pazartesi ve cuma İstiklal marşını haykırarak söyledin.
Ve andımız vardı senin zamanında okudun benimsedin.
Ama şimdi neredeyse suç sayılmak üzere o yüzden fırsatın varken bir kez daha söyle "Ne mutlu Türküm diyene"
İş güç sahibi oldun bir şekilde, fazlada gelse ödedin vergini, az da olsa üç beş kuruş kazandın elbet çok çalışarak.
Faturalarını ödedin çokta olsa, kızarak da olsa ödedin.
Kızdın çoğu zaman yöneticilere hatta tüm otoriteye, bağırdın ama terk etmedin seviyordun işte.
Bir gün düzelebileceği, bir şeylerin değişebileceği ihtimaliyle seviyordun.
Yanlışları çoktu devletin, gocundun ama küsmedin.
Vatandı işte en nihayetin de yoktu bir başka sığınağın.
İsyan ettin zamanı geldi, slogan attın belki de meydanlarda ama kurşun atmadın.
**
Sonra günün geldi vatan göreve çağırdı ve her yurt gibi onun da korunmaya ihtiyacı vardı.
Seve seve gittin, halaylarla düğünlerle gittin boynuna astığın bayrakla gittin.
Ve öyle bir gün geldi ki üstüne örttüler o bayrağı geri döndün.
Yine de boynunu bükmedi anan baban "vatan sağ olsun" dediler gözyaşlarını içlerine döktüler.
Sen üç kuruşluk cenaze arabasıyla yol alırken, sana silah çekenler lüks arabalarda geldiler.
Ve kahraman gibiydiler senin uğruna kanını döktüğün bu vatanın toprakları üzerinde bir yerde.
Ama suç sendeydi kardeşim; ihanet etmedin, onurlu davrandın.
Ülkenin gerçek düşmanlarının oyununa gelerek bulduğun ilk dağa çıkıp devletin içinde piç bir devlet yaratmaya çalışmadın.
Şimdi de senin sorman gerek, ölümünün ardından timsah gözyaşı döken devlet büyüklerine "ben niye öldüm?" diye.