Demokrasi mi yoksa Liderlik Sultası mı?
Yeni bir dönem başlıyor. Liderler oturdular kendileri seçti, kendileri belirledi, adaylarım bunlar, halka seçin ve iktidarı verin, diyecekler.
Yani adaylar illerin yerel halk belirlemesi ile değil merkezlerin belirlemesi ise kamuoyuna sunuldu. Türkiye; bu seçimde partilerin gösterdiği adaylarla, farkı ve farklılığı en kısa zamanda yaşayarak görecek gibi!
Bu ülkede siyaset, nedense çoğu kez kavga unsuru olarak algılanmıştır. Sözünü ettiğimiz kavga hali; sadece görüşleri farklı politikacılar arasında da yaşanmaz.
Üstelik şaşırtıcı şekilde; en çok da aynı düşünceyi paylaşanlar arasında gerçekleşir. Değişik görüşü paylaşanlar arasındaki tartışmalar belki makul karşılanabiliyor.
Ancak; Birbirine paralel politik düşüncedekilerin kapışmaları, doğal olarak çok daha ilginç bulunuyor. Zannediyoruz ki bu da, aynı parti içindeki siyasetçilerin; Çok daha fazla sen-ben kavgasını sevmelerinden kaynaklanıyor.
Artık bunun adına; koltuk kapma yarışımı diyelim, statü kazanma veya yeni bir sıfat elde etme kaygısı mı diyelim, ne dersek diyelim yani.
Özünde biliyoruz ki, aynı dünya görüşüne sahip politikacılar arasındaki kavganın gerçek nedeni; eninde sonunda geliyor, Güç bende diyebilme dürtüsüne dayanıyor. Bu düşünceden biraz olsun uzaklaştıran gerçeklerde vardır.
Halk; gelecek adına biraz daha kavgasız-gürültüsüz bir siyaset tarzı umudu aşılayan farklı politikacı tiplerini arıyor. Bakın; Partilerin milletvekili adayları arasından dikkat çeken bir çok isim var.
Haklarında herkes farklı bilgi sahibi olabilir. Kamu görevi süresince, kavgacı değil uzlaşmacı, üretken, başarılı olarak sevilen, sayılan dürüst bir çok bürokrat aday. Yöneticiliğin okulu yoktur ama iyi bir yönetici olarak hizmet verdiği anlaşılabilir.
Adaylar; gelin birlikte proje üretelim, birlikte çalışalım sözünü sık söyleseler de genel başkanları ve polit büronun dikte ettirdiklerinin uygulayıcısı olmaktan yani oylamada el kaldırmaktan öte bir çalışmaları olmayacak.
Her dönem milletvekili olan bir çok kişinin, halkla ilgilenmedikleri bilinmektedir. Zira biliyoruz ki, bu memleket ne çektiyse; Siyasetçilerin hep kısır tartışmalarından çekti. Bitmek tükenmek bilmeyen sen-ben kavgaları; Bir türlü tatmin edilemeyen bireysel ego saplantıları, İşi çoğu kez çığırından çıkardı, vatandaşı da bezdirdi.
Halkın aradığı; sakin ama düşünen üreten, çalışan özellikleriyle güven verecek siyasetçi profilidir.
Ancak soru şu; Milletvekili adayları; hizmet odaklı, kişilik odaklı farklı bir profil çiziyor mu? Bir halk çocuğu, devlet terbiye ve tecrübesine sahip mi?
Sahipse farklı partilerde varsa, tercihimiz ne olacak? Açılımda, açılım diyenler; batının dikte ettirdiği değişim ve dönüşüm
karşısında, partiler meydanlarda, ekranlarda neler diyecek, göreceğiz.
Ne diyelim bu seçim sonucunda yeni isimler siyaset ve devlet yönetiminde yer alır.
Günün Sözü: Sükunet bazen fırtınanın habercisidir.