Demokrasi Görevi, Bu Seçimle HDP’yi Demokratik Muhalefetin Merkezi Yapmaktır
HDP’nin bu yılki seçimlere parti olarak katılacağını açıklaması üzerine yeni bir tartışma başladı.
Kısa bir hafıza tazelemesi…
İçinde yaşadığımız coğrafyanın 30 yıldır hiç değişmeyen temel sorunu Kürt Sorunudur. Bir yandan devletin yüz yıllık inkar politikasına karşı direniyor, diğer yandan barışı arıyorlar. Özal’la, Demirel’le, Ecevit’le, Erbakan’la, Erdoğan’la ve şimdilerde Davutoğlu ile devam ediyor bu arayış. Parlamenter mücadelenin içinde olabilmek, herkesin partisi haline gelebilmek için çaba harcıyorlar. Bunun başarılmaması için, askeri vesayet ve onların politikadaki uzantıları, uzun yıllar, siyasi cinayetlerle, parti kapatmalarla, milletvekillerini tutuklayarak, bu çabayı sürekli torpilledi.
İlk kez, Erdal İnönü’nün başkanlığındaki sol parti tarafından somut bir ittifak adımı atıldığında, önce Erdal İnönü koltuğundan uzaklaştırıldı, ardından bu ittifakın da desteğiyle parlamentoya giren Kürt milletvekilleri kendini hapiste buldu. Bir daha kimse böyle bir adım atma cesaretini gösteremedi.
Son iki yıldır, AKP hükümetiyle yeni bir süreç, barış süreci başladı. 2013 Diyarbakır Newruzunda Öcalan’ın barış çağrısına –Obama’nın bile toplayamadığı- 2 milyon insan destek verdi. Bu desteğin de gücüyle, barış süreci kısa sürede, halk arasında ve tüm coğrafyada etkili oldu.
Son Cumhurbaşkanlığı seçimine Demirtaş’ın adaylığında ve önderliğinde katılan HDP, ilk kez yüzde on sınırına dayandı. Bu durum, yıllardır gerçek bir muhalefet sıkıntısı içinde kıvranan demokrasi güçleri ve “partisiz” demokratlarda heyecan yarattı, tüm gözler HDP’ye çevrildi, gazeteler, televizyonlar, akademisyenler, yazarlar, velhasıl herkes fikir beyan etmeye başladı.
Bazı beyan sahipleri, yüzde onluk baraj bayrağını sallamaya, HDP’nin seçimlere bağımsız bir parti olarak girmesinin “vebali” üzerine konuşmaya başladılar. “Ya HDP barajı aşamaz ve onların oyları AKP’ye giderse…” diye soruyorlar. Yani “AKP’nin yeni iktidarında biz muhalefetsiz kalırsak ne yaparız?” demek istiyorlar. Aslında cevabı sorunun içinde gizli.
Muhalefetsiz bir rejim korkusu haklı bir korkudur. Haklıdır, ama bu ülkede muhalefet yokluğu yeni değil ki, 12 yıldır yaşanıyor. Özellikle 2007’den sonra Ergenekon ve darbe davaları ile birlikte, muhalefetin olmadığı tüm çıplaklığı ile ortaya çıktı. O dönemin parti başkanı Baykal “Ergenekon’un avukatlığını” kabul etti, ardından gelenler sadece Silivri kapılarında verdikleri destekle değil, bir kısmını parlamentoya taşıyarak aynı tutumu sürdürdü. “Muhalefet” bu olunca AKP’ye de iktidarını sürdürmek kaldı.
Sokakta bir işçi, emekli, taksi şoförü, öğrenci ile konuşsanız, çoğunluğu size, “bu ülkede iktidar değil, muhalefet sorunu olduğunu” söyleyecektir. O söylemese bile siz ifade ettiğinizde itiraz etmeyecektir. Bunun farklı ifadesi; CHP ve MHP’nin bu iktidara muhalefet etmediği, başta Kürt Sorunu olmak üzere, çevre sorunu, kadın sorunu, eğitim sorunu, Alevilerin sorunu, taşeronlaşma, işsizlik, hukuk ve emniyete güvensizlik, gibi sorunların sahiplenilmesi için ortada durduğudur.
Olgular ve politik ortam bu kadar açıkken CB seçimlerinde yüzde ona dayanmış, bu haliyle bile AKP iktidarına karşı yegâne demokratik muhalefet olan HDP’nin seçimlere bağımsız katılmasından ve ona güç vermekten daha doğal ne olabilir?
12 yıllık AKP iktidarı döneminde muhalefet-sizlik- sürekli test edilmişken, Kürtlerin içinde ve ağırlıkta olduğu demokratik bir muhalefet hareketini güçlendirmekten başka hangi seçeneğe sahibiz? Çevre felaketini, taşeronlaşmanın yarattığı işçi ölümlerini ve katmerli sömürüyü, hukuk ve adaletin çürümüşlüğünü, kadın haklarını, barışa ve özgürlüğe dair umutlarımızı bulacağımız başka muhalefet adresi var mı?
Eğer, “yerel seçimlerde –Ankara’da- MHP’lileri, ya da –İstanbul’da- adı şaibelerle anılanları, CB seçimlerinde yine MHP’nin adayını (*) seçtirmek için uğraşan bir ‘muhalefet’ partisini” yeniden önermeyi düşünmüyorsanız, yapılacak iş belli: HDP demokratik muhalefetin merkezi haline getirilecek.
Bunun için, AKP’ye ya da CHP’ye oy vermiş tüm insanlara söyleyeceğimiz, inandırıcı gerekçelerimiz var. Yukarıda yazdığım gibi yine herkes biliyor ki, bu ülkede iktidar değil, muhalefet sorunu var. AKP’ye oy veren milyonlarca seçmen aptal falan değil. Sadece, kendilerine güven vermeyen muhalefetin AKP iktidarıolmasını istemiyor, oy verdikleri partinin birçok şeyine göz yumuyorlar. “HDP’siz bir parlamentonun nelere gebe olduğu, HDP’li bir parlamentonun ise hangi demokratikleşme kapılarını açacağı” üzerine, Veysi Sarısözen aylardır yazıyor. Bir de ben yazsam tekrar olacak.
Biz işimize bakalım, HDP’nin neden tek seçenek olduğunu anlaşılır bir dille anlatalım. Ona dışarıdan akıl veren olmayalım, destekçisi, parçası olalım.
Bu belki de, yüz yıllık inkarın ve otuz yıllık çatışmalı dönemin geride kalacağı son şansımızdır.
(*) Ekmeleddin Bey MHP’nin bulduğu adaydı