Demilitarizasyon programı
Türkiye'de, 'bütün kurum ve kuralları ile' Batılı anlamda demokratik rejimi, bir daha yıkılmayacak şekilde inşa etmek istiyorsak, toplumda ve devlette 'demilitarizasyon'u yani sivilleşmeyi gerçekleştirmek zorundayız. Bu, ordunun gücünün ve itibarının azaltılması demek değildir. Tam aksine, iç politikanın kaygan zemininden uzaklaşmış, sadece kendi 'dış savunma' görevini ifa eden bir ordu, gerçek gücüne kavuşacak ve itibarı daha fazla artacaktır.
Son Yüksek Askerî Şûra'dan sonra, Türkiye'de 'militarist vesayet' rejiminin sonuna gelindiği ve kısıtlı demokrasimizde taşların yerine oturmaya başladığı müşahede edilmektedir.
Şimdi, bir program dahilinde toplumda ve devlette 'hâkî' rengin tesirinin azaltılmasına sıra gelmiştir.
1. Yeni Anayasa: Militarist zihniyetin değişebilmesi için, öncelikle hazırlanacak Yeni Anayasa'da TSK'nın görev ve yetkileri çok açık şekilde tanımlanmalıdır.
2. 35. Madde: TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35.maddesi değiştirilmeli; 12 Eylül Darbesi'ne gerekçe teşkil ettirilen ünlü 'koruma ve kollama'nın ne olduğu belirtilmeli ve TSK'nın 'millî savunma' haricinde bir görevi olmadığı vurgulanmalıdır.
5. TSK'nın sivil alana müdahalesine imkân veren hukukî metinler kaldırılmalıdır. Bu cümleden olarak EMASYA Protokolü, Kriz Yönetmeliği ve MGK Genel Sekreterliği'nin bazı uygulamaları gözden geçirilerek ilga edilmelidir.
6. Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarında bulunan ve TSK'nın savunma göreviyle ilgisi olmayan birimler kaldırılmalıdır. Özellikle, millî savunma ile askerî istihbarat dışındaki istihbarat görevleri, dahilî dinlemeler, araştırma ve fişleme birimleri ilga edilmelidir.
7. Jandarma: Jandarma Genel Komutanlığı kaldırılarak bunun yerine tümüyle İçişleri Bakanlığı'na bağlı 'Kır Polisi Teşkilâtı' kurulmalıdır.
8. Askerî Yargı: Askerî Yargı kaldırılmalı ve yargıda birlik sağlanmalıdır. 'Askerî Yargıtay' ve 'Askeri Yüksek İdare Mahkemesi' de kaldırılmalıdır. TSK'daki yargı faaliyetleri, savaş zamanında 'Divan-ı harp' ve disiplin suçlarıyla sınırlı olmalıdır.
9. Garnizonlar: İllerdeki Garnizon Komutanlıkları kaldırılmalı ve TSK'nın sonuşlandırılması, -Ankara haricindesadece 'savunma esası'na göre düzenlenmelidir.
10. Demokrasi Eğitimi: Her seviyedeki askerî okulda 'demokrasi eğitimi' verilmelidir.
11. Askerin (subay, astsubay ve erat), görev yeri haricinde üniformalı olarak bulunmaması sağlanmalıdır.
12. TSK'nın yönetimi, darbe dönemlerinin teamüllerine göre değil, sadece yürürlükteki kanunlara göre belirlenmelidir.
Sayın Hasan Celal Güzel, siz demokrasiyi ya da demokratlaşmayı sadece askeri bazda almışsınız. Onun için de yazınızın tümü askeriyeyi rabtı zapt almaya yönelik olmuş. Elbette bu güne kadar yapılanlar göz önüne alındığında haksız sayılmazssınız. Ama sadece askerin rabtı zapt altına alınmasıyla ülke demokratikleşmez. Bir ülkede demokrasi önce bireylerin eğitilmesi, sonra da tüm kurum ve kuruluşların farkındalıklarının artırılıp demokratikleşmelerinin sağlanamsıyla oluşur. Yoksa sizin söylediğiniz gibi bir sistemde demokratik denge sağlanmış olmaz. Bu seferde sivil diktatörlük başlar. Ne den mi? Her ne kadar Bu gün kü anayasamız tepeden tırnağa değiş miş olsa da şayet bu günkü anlayış, oluşacak anayasaya bağlı olarak tüm yasaları düzeltip revize etmezse demokratikleşme kesinlikle sağlanmaz. Bu gün kü siyasi partiler kanunu ile mi demoktatikleşeceğiz. Demokrasi diyoruz. Bir kaç siyasi parti lideri seçim yaptığını söyleyerek vekil tayin ediyor. Birde ülkenin nabzına şerbet verip seçimi kazandı mı tüm ülke onun oluyor. Adı da demokrasi. İtidar yıpranıncaya ülke onların olmaya devam ediyor. Sonra ister istemez el değiştiriyor. Bu yıllardır böyle. Mecliste uzun soluklu olan herkes sırasıyla bu sistem içinde zamanla payını alırken ülke hiç düşünülmüyor. Adeta bir çocuğun doğal şartlar içinde büyüyüp gelişmesi gibi ülkemizde güdük bir gelişme gösteriyor. Başka hiç bir şey. Halbu ki, DEMOKRASİ; BİREYLERİN VE KURUMLARIN FARKINDALIĞINA DAYALI(İNSANI YÜCELTİCİ) DUYARLILIK İÇİNDE YAŞANILAN REJİMİN ADIDIR. EĞİTİMLE GELİŞİP OLGUNLAŞIR. CEHALETLE YOZLAŞIP BOZULUR. DEMOKRASİ SADECE MATEMATİKSEL SAYI ÇOKLUĞUYLA OLUŞTURULUP YAŞANILAN BİR REJİMİN ADI DA DEĞİLDİR. DEMOKRASİ, FELSEFEYE DAYALI BİRLİKTELİK VE PAYLAŞIMA YÖNELİK HAKCA OLUŞTURULMUŞ İDEAL BİR İNSANLIK YÖNETİMİNİN ADIDIR. BU DA GENEL ANLAMDA ORTAK OLUŞTURULMUŞ ÖZGÜR BİR ÜLKE GÜCÜDÜR. YOKSA BİR SINIF YADA SİYASİ PARTİNİN OLUŞTURDUĞU GÜÇ, TAM ANLAMIYLA DEMOKRATİK OLAN DEMOKRASİ GÜCÜ OLMAZ. Nedeni de şimdiye kadar sistem içinde kendi başına geleni, şimdi de o, geçmişte kendisine yapılan hahsızlık ve yanlışlıkları aynısıyla başkalarına yapmakta olduklarını görüp seyrediyorum. Bu gidişat kontrol altına alınıp düzeltilmezse yapılacak olan herşeyinde bu bağlamda yanlış olacağını, ülkeye sonunda zarar vereceğini düşünüyorum. Dünyadaki şimdiki sistem içinde en adil yönetim; cumhuriyet çatısı altında oluşturulacak en demokratik sistem demokrasidir. O da ülkede çoğulculuğa yönelik oluşturulmuş adalet içinde dengeyi sağlayacak paylaşımdır. Ölçülü yaşamdır. Bir düşünür olarak ülkemi ben de en az sizler kadar seviyor ve düşünüyorum. Bu söz ve ifadelerimi de sadece akıl bazında değil, yüreğimin sesini de ortaya koyarak en samimi duygularımla yazdım. Tüm yurduma ve yurdumun insanına esenlikler diliyorum. Allah cümlemizin doğrulukta yardımcısı olsun. Sevgi ve saygılar. Güzel hemşehrim.
Ağustos 13th, 2011 at 21:32