Değerini Bilmek Gerekir Aşkın
Bugün, uzun zamandır bir köşede unutulmuş radyomun hatırını sordum mahsup mahçup. Düğmesini çevirdim bir süre naz yaptıktan sonra konuşmaya başladı benimle. Eski günleri yad ettik birlikte. Uzun bir ah! Çektim çıkan şarkıyı duyunca.
'arayıp sormasam da,
unuttum seni sanma,
dünya bir yana,
sen bir yana
âşık ettin beni kendine
sonra da terk ettin gizlice...’
Hatırladınız siz de değil mi?Aşklar o zamanlar bir başka güzeldi. Tertemiz, hesapsız, çıkarsız pencere önlerinde beklenirdi sevgili, sardunyaları sulama bahanesiyle. Küçük çocuklara çok önemli görevler verilirdi, mahalle içi postacılık! Onlar da heyecan ve mutlulukla görevlerini yerine getirirlerdi. Karşılığı verilirdi elbet buluşma koparılırsa zülüfleri gözüne değmişten. ‘ koçum benim, aslansın’ pohpohlamaları ile. Çocuğun ödülü olurdu bu güç verici sözler. Bazen de ışıl ışıl parlak kağıda sarılmış çikolata.Bir göz süzüş, bir an elini tutabilmek uğruna saatlerce beklenirdi bilmem hangi tepe başında, bilmem hangi ağacın altında... Briyantinli, gayet düzgün taranmış saçlar, beyaz mintan ve olmazsa olmaz kar beyazı çoraplar. Temizliğin simgesidir ya beyaz! Çorapların temizse ak-ı paksın demektir. Kızların zülüfleri her daim alnına dökülmüş. Bakışlar gizlenecek ya gerektiğinde, allı pullu yazmalar başlarını süslerdi özellikle kırmızı seçilirdi, yanaklarına şavkı vursun diye. Daha bir güzel görünsün yarine. Çok değil sadece yirmi yıl önce bile kirlenmemişti aşklar bu kadar. Cep telefonu çıkacakmış diye uzaktan duyardık ‘ çıkana kadar biz dünyada olmayız’ derdim ben, çıksa neler yapardık diye hayaller kurar heveslenirdik.
Ne çabuk büyüdük, ne çabuk alıştık yeniliklere şimdilerde ninelerin bile cep telefonu var. Ve şimdi biz o zamanlarda hayalini kurduğumuz düşlerin içinde eskiyi özler olduk.
Düşündüm de MFÖ bu şarkıyı çıkardığında ben tamı tamına 11 yaşındaymışım. Sanki dün gibi ama ne çok zaman geçmiş diyorum grubun üyelerini başka başka yerlerde yaşlanmış görünce. Keşke her şey başladığı gibi güzel devam edebilse başarıya adım attıkları ilk şarkıdır 1984'te ‘ele güne karşı’ şarkısı, hala da keyifle dinlerim.
Şarkı bitmişti bile aklımdan bunlar geçerken. Kanal arama düğmesine gitti elim hemen, ardından bugünlerde sıkça çalınan hoppidi şarkılardan biri çıkınca. Kanalları zaplamaya başladım; seçim mitinglerinden haberler, magazin haberleri (bilmem hangi sanatçı(!) kaçıncı kez evlenmiş), gençler arası geyikleşme (ıvır zıvır konuşmalar), spor gündemi takımlar arası devasa paralarla yapılan transferlerin bahsi vs... sıkıldım! Kapattım radyomun düğmesini ondan özür dileyerek. 'Senin hiç suçun yok, sen benim senelerce kahrımı çektin.' dedim fısıltıyla. 'Sessizliğime ses yalnızlığıma can yoldaşı oldun, uzaklardan getirdiğin anılarımdan bir demet kır çiçekleri getirir, götürürdün o masum çocukluk günlerime. Şu canı çıkasıca bilgisayar eve girene kadar. Neyse, onunda kalbini kırmayayım, benim emektar radyom! Şimdi o olmasa sevdiklerimle nasıl görüşürüm bu hayat yoğunluğunda.'
Her şey bizim için deriz, dertlendiğimiz zamanlarda, acı olaylar için de kullanırız bu cümleyi, güzel olaylar için de.
İşte, teknoloji kirliliğinden yakındığımız şu günlerde çıkmış; güzel bir şarkı geldi aklıma. Ne demek istediğimi aslında bir cümlede özetleyen;
Değerini bilmek gerekir aşkın
Ve ona kattığı değeri yılların
Aşk, ne iç geçirmektir bir bankta
Ne de el ele dolaşmak mehtapta
Gün olur kar yağar yağmur yağar
Birlikte yaşanacak koca bir ömür var
...
Güzel bir şarkıya benzer aşk
Ama kolay mıdır bir şarkı yaratmak
...
Değerini bilmeli sağlığın, kaybetmeden önce. Değerini bilmeli anne ve babanın kaybetmeden önce. Değerini bilmeli elimizdeki güzel her ne varsa elimizden gitmeden önce. Değerini bilmek gerekir aşkın ve ona kattı değeri yılların...
Kolay olan ne var ki yaşanması şu zor hayatta? Kolay olan güzel değildir zaten, önemli olan zoru başarmak... Parayla, malla, güzellikle, ünle, mutluluk daim olmuyor bunu hepimiz biliyoruz fakat hala peşinden koşuyoruz her gün kıymet bilmek ve her sabah şükran duymak sahip olduklarımıza...
Geçmişi, burun sızısıyla anmak yerine gülümseyerek anmak dileğiyle..
yüreğinizi bizlerle buluşturan kalmenize teşekkür ile...!
Haziran 6th, 2011 at 17:54Dünün güzelliklerini o kadar güzel dile getirmişsiniz ki ayşe hanım bi an yaşar oldum o anları yaşım yettiğince; duydu kadarıyla annemden kulaklarım ...!keşke dediğim bir çok zaman oldu bu konuda evet keşke o güzel değerler bu denli suistimal edilmemiş keşke bu denli basite indirgenip o yüce anlamını yitirmemiş olsaydı diyorum ama bir yandan da bunun bu gün sadce sözden ibaret olduğunu düşünüyorum çoğu insan için çünkü; yürek bir güzele vurulmuş, karşı yüreğe bürünmüş onu her haliyle içinde yaşatıyor ise aşk değişmez bir güzelliktir umarım yarınlarımız da bizi böyle aşklar bekliyorsun üç harf ötesin'de ..!
sevgiyle kalın teşekkürler....
çok teşekkür ediyorum cihan dede değerli yorumlarınız beni ziyadesiyle mutlu etti...
Haziran 7th, 2011 at 16:51