Dayanamam!
Dayanamam! Arkadaşım acı çekiyor, gidemem yanına gidersem çok kötü olurum. Arkadaşım öldü, gidemem dayanamam, zaten o öldü ailesinden bana ne kime destek olacağım. Belki sonra mezarına giderim ama şuan dayanamam.
İşte bu sözlerden nefret ediyorum. Dayanamam! Bu nasıl bir cümledir anlamıyorum. O insan acı çekiyor o insan o acıya katlanmaya çalışıyor ve sen dayanamamaktan korkup gitmiyorsun yanına. Arkadaşın ölmüş, ona borcun yok mu? Beraber geçirdiğiniz günlerin de mi hatırı yok? Nasıl dayanamam der ve gitmezsin? Bu nasıl bir arkadaşlıktır, bu nasıl bir dostluktur aklım almıyor.
İnsan acı çektiği anlarda özelliklede bir yakınını kaybettiğinde, hani gözü görmez sanıyorsun ama o gözler sevdiği arkadaşım, dostum dediği herkesi arıyor. Gelenlerle huzur buluyor gitmesin istiyor, gelmeyenlere kırılıyor acısı biraz daha artıyor. Gerçek dostlarını işte o zaman seçiyor. Ya ölen kişi ne yapıyor? İşte bu hiç bilinmiyor. Hani nerede o her şeyden kıymetli dostlar. Beraber yer içerken, beraber gülerken, belki beraber ağlarken, en zor anınızda ondan yardım isterken dost da, acı çekerken yada ölmüşken dost değil mi? Bu kadar mı dostluk anlayışı?
Çok fazla soru sorduğumun farkındayım. Ve ben bu soruları her gün soruyorum kendime üstelik defalarca. Sonra herkes ve her şey anlamını yitiriyor. O an gerçek dostlarını görüyorsun. Bir zamanlar övündüğün sayısız arkadaşım var dediğin kişilerden eleme yapıyorsun. Bu elemenden de elinde sadece birkaç tane dostun kalıyor. Gerisini silmekten hiç çekinmiyorsun. Hiç üzülmüyorsun. Çünkü biliyorsun ki; gerçek dostluk zor anda ortaya çıkar. En zor anında yanında olandır gerçek dostun. İllaki bire bir yanında olması gerekmiyor. Varlığını bir şekilde belli eden dostlarını da görüyorsun. Gerçek dostun senin kötü anında sen kovsan bile yanında olandır. Her daim yanında olduğunu gösterendir. Bunları yapmayandan, en ufak şeyde sizden kaçandan dost olmaz. Dostların her an görüşmeleri de şart değildir dost olmak için. Aradan aylar hatta yıllar geçse bile, sitem etmeden sarıldığın, en kötü anında yanına koşarak gelen, gelemese bile arayan destek olan kişidir. Ve sayıları ne yazık ki azdır.
Dedim ya dayanamam sözünden nefret ediyorum diye. Evet, nefret ediyorum ama sadece bu konu için değil, sadece dostlar için değil. Her gün çevremizde acı bir çok olay oluyor. İzliyoruz ah vah edip unutuyoruz. Ve hep bizim başımıza gelmeyecekmiş gibi davranıyoruz. Bir soran olduğunda bu olay senin başına geldiğinde ne yaparsın diye, söylenen söz ortadadır: dayanamam'. Bir çocuk yetim ve öksüz kalıyor ama kişi buna dayanamayacağı için o çocuğun gidip başını okşamaktan kendini alı koyuyor. O çocuğun yüzünü güldürmek istemiyor. Hasta yakınını ziyaret etmiyor, hasta yakını olan arkadaşlarına destek olmuyor. İnsanlar acı çekerken sadece dayanamam diyor. Özürlü bir kişiye yardım etmiyor anca acıyan bakışlarla süzüyor. Gerekçe yine aynı dayanamam.
Ne kadar nariniz, ne kadar acıya hassasız. Hiçbir şeye dayanamıyoruz. Üstelik o kişiler yaşadıklarına dayanmaya çalışırken...
Acı çeken kişilere hep acizmiş gibi bakıyoruz. Fakat gerçekte aciz olan biz dayanamam diyenler değil miyiz? Aynı benzer durum bizlerin başına geldiğinde ne yapacağız? İşte bunu çok merak ediyorum.
Merhaba,
Ekim 8th, 2009 at 09:38Dokunaklı, duyarlı bir yazı..
Bir de şu "de, da" eklerini gerektiği zaman ayrı yazarsan sevinirim..
Örneğin; üçüncü paragrafta,beşinci kelime "özelliklede" değil, "özellikle de" olacak.
Aynı paragrafın sonlarında, "yada" değil, "ya da" olmalı.
Güzel, duyarlı yazılara devam..
sevgilerimle..halit
Merhaba Halit Bey;
Teşekkür ederim beğenmenize sevindim. Ve yazımı bu kadar dikkatli okumanız sevindirdi beni. Evet ben bu hataları sık sık yapıyorum. Bu yönde de ikazlar almak da hoşuma gidiyor. Çünkü beni daha dikkatli davranmaya sevk ediyor. Daha bir severek yazmaya başlıyorum o zaman. Ama hatalarımı da seviyorum 😉
Tekrar teşekkür ederim.
Saygıyla
Ekim 8th, 2009 at 09:55Çok güzel bir yazıydı sizi kutluyorum
Evet bu konuda ben baya usta sayılırım
43 yıllık ömrümün 25 yılını engelli olarak yaşamakta olan bir insanım
DAYANAMAM kelimesinden kimse benim kadar nefret etmemiştir sanırım
Dayanamam diyerek aslında riyakarlıklarını kisveliyorlar, iyi gün dostluklarını kılıflandırıyorlar
Bunu 25 yılda o kadar iyi öğrendim ki...
Artık tekmelerini, çitmelerini yememe gerek kalmıyor anırmalarından 1 kilometre uzaktan tanıyorum onları
25 yıllık tecrübeyle BANA GELEN ile bendekine geleni ayırabiliyorum çok şükür
Allah çok güzel dostlar nasip etti bana çok mutluyum bu konuda şükürler olsun
Ayrıca yazınızı okurken aklıma Ümit Yaşar Oğuzcan ın DOST BİLDİKLLERİM şiiri-şarkısı aklıma geldiZeki Müren şahane söyler
Ekim 8th, 2009 at 15:26Tebrikler Çok içtenllikle açıklamışsınız bu konuyu hakikatende öyle oluyo bir çok insan ama benm düşüncem korkular yersiz ve anlamsız .....
Ekim 29th, 2009 at 11:04