Davulcuya Gitmeyiz
Obama’yı Avrasya korkusu salmış. Avrupa’yı Türkiye’nin üyelik yolunda oyalamasından dolayı AB’yi eleştiriyor. “Türkiye’nin Avrupa’dan başka yerlere bakar hale gelmesi doğal” diyor.Obama’ya göre, Türkiye başıboş kalmış bir kıza benziyor. Ya davulcuya ya da zurnacıya gidecek diye hayıflanıyor.
Türkiye’yi AB kapısına bağlayanın Amerika olduğunu en iyi Obama biliyor. Obama, AKP iktidarında, Türkiye’nin ABD emrinden dışarıya çıkmayacağını da biliyor.
Peki, Obama neden hayıflanıyor? Çok açık. Türkiye’nin Atlantik İttifakı içinde boğulduğunu biliyor.
Batı Türkiye’yi Doğunun çıkarlarını tıkayan bir tıkaç gibi kullanıyor. Türkiye doğuyu tıkadıkça kendisi de tıkanıyor.
Obama, Türkiye’yi devletsizleştirerek, AB’ye bağlama projesini Avrupa’nın iyi yönetemediğinden şikâyetçidir.
Türkiye kendini yönetenlere rağmen, Atlantik’te boğulduğu gerçeğini görüyor. Telaş buradan geliyor. Batının yaşadığı krizle birlikte, Avrasya tartışmaları çıkınca, iktidar mevzilerinden, başta eşbaşkan olmak üzere, “valla billâh biz bir yere gitmiyoruz” açıklamaları geldi.
Bir hafta önce de, TÜSİAD’ın Manken Başkanından bir açıklama geldi. “AB’ye üyelik önemli değil, esas olan AB üyelik sürecine bağlı olmaktır.” Dedi.
İfade çok açık ama tercüme şudur: AB kapısına bağlı olmak, Türk halkını terbiye ediyor, devleti çürütüyor, tekellerin etkinliğini artırıyor. Başka bir seçenek aranmasını önlüyor.
Kendi devletinin işlevselliği yerine, başka bir otoritenin ulusal pazarlarımız ve devletimizin üzerindeki etkinliğini daha yeğ tutan bir zihniyet.
Amerika’nın, Avrupa’nın, AKP’nin ve TÜSÜAD’ın çıkarları bu zihniyette olabilir. Çünkü çıkarları onu gerektiriyor.
TÜSİAD, Avrupa’dan Amerika’dan aldığı para ve ürünü Türk halkına pazarlıyor. İthalatçılıktan kazandığının aslan payını gene Batıya veriyor. Dolayısı ile onun için önemli olan bu süreci yaşamaktır. AB kapısına bağlı olmaktır.
Amerika daha yukardan bakarak, iç dinamikleri görüyor. Bu iç dinamiklerin Türkiye’yi Avrasya’ya götürdüğünü biliyor.
Obama’nın sıkıştırması ve TÜSİAD’ın Amerika ve Avrupa’daki çalışmalarından sonra, 13.Başlık olan Gıda başlığını açtıklarını öğreniyoruz.
Bunun manası da şudur; Nasıl ki, şimdi, kendi ürettiğimiz sanayi ürünleri için gidip AB kurumlarından izin alıp kendi ulusal pazarlarımızda satıyorsak, ürettiğimiz gıdalar içinde aynısını yapacağız. Yani devletimizin yetki alanlarından birisini daha AB’ye devredeceğiz.
Zaten böyle böye devletsizleşiyoruz. Devletimizi tümden AB’ye teslim etmek için de istedikleri anayasayı referanduma götürüyoruz.
AKP’ye de, AKP anayasasına da hayır.