Daralma Sancısı
Biliyorum güne yitirdiklerimizin acısıyla başlar ve ülke zorlu sınavlardan geçerken, ekonomi cephesine bakmak içimizden gelmiyor. Çoğumuz sadece birşeylerin iyi gitmediğinin farkındayız. Birkaç projeye endekslenmiş geçiş sürecindeyiz. Ancak bu ahvale, aşılması güç ekonomik sorunları da eklememek için sinyalleri iyi algılamakta yarar var. Reel sektör ciddi sıkışma yaşıyor.
Sanayici, tüccar, esnaf ayakta durma mücadelesinde zorlanıyor. Son iki yıldır gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çekilmesi, küresel terör endişesi ve genel ekonomik keyifsizlik piyasanın kılcal damarlarına kadar işledi.
Yüzbinlerce atölye ve küçük fabrika düzeyinde işletme, büyük hacimlerle çalışan rakiplerine karşı var olma mücadelesi veriyor. Yaşanan sıkıntıyı bariz hissetmeyişimizin öncelikli nedeni; yüksek iş hacmiyle üretim/ihracat yapan firmalar. Fakat bu büyük firmalar, küçük ölçekler için yan sanayi yaratırken şimdi bizzat üretimin içinde yer almaya veya ithalatla onlara rakip olmaya başladı. Kapasite kullanım oranlarının yüksekliğinde ise yeni yatırımların yapılamıyor olmasının payı var.
KUR’LAR YANILTMASIN
Sürekli değişen küresel konjonktüre bakarak, Türk Lirası’nın yabancı para birimlerine karşı değer kazanması ve buna bağlı Borsa İstanbul 100 Endeksi’ndeki yükseliş, rahatlama olarak görülmemeli. Piyasada Türk Lirası sıkıntısı artıyor. Borç-alacak vadelerinin 2-3 aydan 5-6 aya uzaması ayrı bir tıkanma sinyali.
Yalnızca İzmir’de orta ölçeğe yakın büyüklükte 10’a yakın tanınan firmanın faaliyetlerini durdurdu. Başka sıkıntılara yol açmamak adına isim vermeyelim. Nasılsa sanayi dünyası kimin ne kadar zorlandığını biliyor. Telafi zorlaşmadan birilerinin bu cepheye yakından bakması şart. Ekonomi Koordinasyon Kurulu güçlenerek, geniş çaplı önlemler almak durumunda. Unutulmamalı; Türkiye’nin ‘üretim ekosistemi’ni güçlendirecek çözümler yaratmak da ‘milli’ bir görevdir. Hoş, çözüm makamları şu sıralar pek meşgul. Biri diğerine yumruk atıyor, arkadan uçan tekme geliyor.
Kim istifa edecek, kim etmeyecek diye geçiyor günler. Kimin istifa edeceğini bilemeyiz ama daha kimlerin iflas edeceğini kestirmek güç değil. Şimdiden boşa geçen günlerin bedelini küçük/orta ölçekli firmalar ile işsiz ordusuna eklenecek yüzbinlerin ödeyeceğini söyleyebiliriz.
Güzelbahçe’den yanıt geldi
İzmir’de şehirciliğin katledilmeye devam ettiğini belirterek, Güzelbahçe’yi örnek vermiştik. ‘Deniz kenarında çok katlı yapılaşmaların sayısı artıyor’ diye uyarmıştık. Güzelbahçe Belediye Başkanı Mustafa İnce duyarlılık göstererek aradı ve bir anlamda içini döktü.
Başkan, öncelikle mevcut imar planlarının, arsa büyüklüğüne göre istenildiği ölçüde kat verdiğine dikkat çekti. Yani arsası geniş olan biri isterse denize yakın bölgede 100 katlı inşaat bile yapabilir! İnce, belediye olarak geçmişten bu yana arsa büyüklüklerini sınırlayarak 5 kat koşulu getirmeye özen gösterdiklerini vurguladı. 1996’dan bu yana yeni imar çalışması yapılmadığını anlatan Başkan “İzin, deniz kenarından başlayarak 5 kat, 3 kat, 2 kat diye gidiyor. Oysa tersi olmalı. Yeni plan yapacak olsam yoğun yapılaşmaya kesinlikle izin vermezdim. Bizler ancak Encümen karalarıyla parsel büyüklüklerini sınırlayabiliyoruz. Yeni imar düzenlemesi gerekli” diyor.
İmar planlarında ilçe belediyelerinin görüşleri yeterince dikkate alınmıyor. İzmir yeni bir imar planı uygulamazsa bilin ki yakında her yer elden gidecek, Güzelbahçe bunun bir örneğidir.