Dana Eti Yerine Eşek, Katır, Domuz Eti Satanları…
Çürük meyveleri müşterilerine satanları, taze meyve satmayanları konuşurdum.
Müteahhit olsaydım, kötü bina yapanları, insanlara ölümden evler yapanları eleştirir ve konuşurdum.
Mühendis olsaydım görevini iyi yapma-dığı için meslek örgütünde, dergilerimizde onları eleştirir, konuşur ve yazardım.
Gazetecilik dışında hangi mesleği yaparsam yapayım, mesleğimi iyi yapanları, mesleğime değer katanları över, mesleğimi yerin dibine batıran itibarsız-laştıranlara savaş açardım.
Hangi platformda olursa olsun onlarla mücadele etmek, mesleğimin değerini yükseltmek, hakkını vermek için çaba sarf ederdim.
Yalnız kalsam bile Don Kişot olmayı tercih ederdim.
Ayın bugün yaptığım gibi.
Bu meslekte kimseye nemalandıktan sonra, köşesinde beş takla atanlardan değilim.
Sürekli söylüyoruz: Laf uçuyor. Yazı kalıyor.
Yazılanlar kişiliğimizin birer aynası olarak sayfalarda tarihe aktarılıyor. Çocuklarımızın mirası oluyor.
20 yıldır yazdıklarımız www.alitarakci.com.tr sayfasında duruyor. Noktasına, virgülüne dokunulmadan.
Ayrıca gazetemizin tüm sayfaları www.gercekgazetesi.com.tr adresinde. İsteyen tıklayarak ulaşabilir. Bölgenin tarihine ulaşmak isteyen herkese sayfalarımız açık. Arşivimiz açık.
Ne yazmışız ne söylemişiz. Duruyor.
Kimileri zannediyor ki, yazarım; sonra unuturlar.
Sonra yeniden yazdığımı yalar yutar yeniden yazarım. Yine unuturlar.
Ve onlar öyle zannetmeye devam ediyorlar.
****
Ve yaklaşık 20 yıldır gazetecilik yapıyorum. Hayatımı yazarak kazanıyorum.
Mesleğimle ilgili başladığım günden itibaren her koşulda konuşuyor, yazıyor ve ilgili her platformda düşüncelerimi ifade etmeye çalışıyorum.
Yaşadığım döneme ayna oluyorum.
Bunu yaparken hiç kimseye bel altı vurmadım. Hiç kimseyi olmadığı şeyle suçlamadım.
Bilerek yalan yazmadım.
Bilerek gerçekleri çarpıtmadım.
Nemalanmak için, aba altından asla sopa göstermedim.
Nemalandıktan sonra, utanmadan yazdıklarımı yemedim.
Gazeteciliğin, mesleğin hakkını vermeye çalıştım.
Bu bölgede gazetecilik yapanların büyük çoğunluğuyla öyle ya da böyle yolumuz kesişti.
Bizimle çalışanlar bizi iyi bilirler.
Birazcık vicdanları ve yürekleri varsa bunu söylerler.
Yok, yüreklerini ve vicdanlarını yitirmişlerse onlar için söyleyeceğimiz yoktur.
O’nu da adamlıklarına sayarız.
****
Meslektaşlarımızı eleştirirken; çıkardıkları gazeteden yola çıkıyoruz, yaptıkları haberden yola çıkıyoruz, yazılandan yola çıkıyoruz, konuşulandan yola çıkıyoruz, özel hayatlarından, yaşadıkları rezilliklerden yola çıkmıyoruz.
Bizzat mesleğimizle ilgili somut durumun tahlillerini, yorumlarını yazıyor ve konuşuyorum.
Kimileri köşelerinden bizi ima ederek; ‘yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen arkadaşımız’ dediğimiz kişiler için yazıyor muşuz.
Bir, bu mesleğin içinde yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen kimse yoktur.
Bu biline.
İki, meslektaşlarımı arkadaş olarak görüyorum, o kadar. Ötesi yoktur.
Sonuçta aynı işi yapıyoruz.
Ancak aynı işi yapıyor olmak, hakkımızda; laf söylenemez, eleştirilemez, yazılamaz yapmıyor.
****
Adam utanmadan köşesinde yazıyor.
Biraz edep, biraz haya olur.
Adamı ve adamları yöneticimiz kabul etmediğimizi, yüzlerine karşı, kamuoyunda deklere ederek açıklıyoruz.
Biraz yüz olsa, bunu görürler ve kızarırlar.
Başında bulundukları dernek batsa umurumuzda olmaz.
İstifa etseler ne olur, etmeseler ne olur.
Başında bulundukları dernek iyi bir şey yaparsa, ‘iyi yapmışlar’ deriz.
Başkası olmaz.
Hesabımızda ilişkimizde yoktur. Biline.
İlişikleri olmadıkları faaliyeti, kendilerinin gibi duyurmayı bir şey zannediyorlar.
Yüzleri bile kızarmıyor.
Filanca belediyenin parkına da ağaç dikmeyi faaliyet zannediyorlar.
İşte onun için ‘mesleğimizle ilgili bir şey yapamazsınız’ diyorum.
Çünkü ne bunun için ufkunuz, ne bunun için birikiminiz var.
İşte, aramızdaki fark bu.
De gidin yolunuza.
Umurumda değilsiniz.
Başınızda o olsa ne olur, şu olsa ne olur.
Hepiniz o kadar olursunuz.
Varın gidin işinize…
****
Bir kez daha yazıyorum.
Kasap, manav, çicekçi ve boyacı değilim.
Olsaydım gurur duyardım.
‘Mesleğim’ derdim.
Mesleksiz toplumun meslekli bir bireyi olmak bana onur katardı.
Ve bu mesleklerden gelenler de gazeteci olabilir. Asla bunu ret etmiyorum.
Ancak ben, sadece gazetecilik yapıyorum.
Yanımızda sigortaları ödenen, maaşları zamanında verilen insanlar çalışıyor.
Haftada birkaç gün çıkmamazlık yapmıyoruz.
Çıkardığımız gazete, gazeteler ortada duruyor.
****
Herkes yaptığıyla tartılır.
Herkes ürettiği ile tartılır.
Yapılan iş ortada duruyor.
Kimsenin havalanmasına gerek yok.
Dediğimiz şudur: Herkes bir kez daha bilsin.
Kendilerini mesleğimizin örgütü sayanlarla, kendilerini bizim yöneticimiz zannedenlerle herhangi bir yol arkadaşlığımız yoktur.
Varın gidin ne işiniz varsa görün.
Ne yapıyorsanız yapın, ne yapamıyorsanız yapmayın.
Umurumuzda değilsiniz.
Söylediğimiz şudur:
Bizim ismimiz üzerinden nemalanmayın, köşenizde deklere etmeyin, ‘üyemiz diye’ gittiğiniz yerlerde ismimizi zikretmeyin.
Tamam mı!..
Son söz: İrfan sana bir hatırlatma: Mehmet Mert ile ilgili yazı yazmam onu senden kötü gazeteci ve çıkardığı gazeteyi kötü yapmıyor. O’nu eleştiriyor olmam mesleğimizle ilgili. O’nun dışında sözüm yoktur. Bölgemizde eli ayağı düzgün üç gazeteden birini çıkarıyor. Bunu bilmeni isterim.
Bir hatırlatma: Gazeteni doldurmak için büyük punto kullanmana gerek yok, küçük punto atsan da biz seni anlarız. Büyük takıntımız yoktur, bilesin!..