Damızlık Erkek Hevesi Kaçtı
Osmanlı’da gerileme dönemi başlayıp, Avrupa’da askeri yenilgiler başlayınca, Osmanlı askeri alanda ıslahat yapma ihtiyacı hissetmiş.
Sanayi devriminin getirilerini yaşayan Avrupa’nın teknolojisinden ve yapıp ettiklerinden yararlanma fikri, Osmanlı aydınlarında, bilhassa da Avrupa’da eğitim gören aydınlarda bir hastalık halini almıştı.
Bu anlamda Tanzimat dönemi(1876-1922) diye adlandırılan süreç, aydınlarımızın çarpık Avrupa anlayışından ileri gelir.
Bu anlayış, sanayi ve teknolojide yetkinleşmek yerine, Batının yaşam tarzına olan özentidir.
Batı’ya sanayi, teknoloji ve ekonomi alanında eğitim görsün diye gönderilen öğrenciler, sanayiden ziyade yaşam ve kültüre değer veren kimseler olmuştur.
Abdullah Hak Şinasi Hisar, Fransa’ya ekonomi eğitimi yapsın diye gönderilmiş, Şinasi ise, tiyatro eğitimi alarak geri dönmüştür.
Bu dönemin nasıl bir dönem olduğunu anlamak için, Abdullah Cevdet’in “ Bu milleti adam etmek için Batı’dan damızlık erkek getirmek lazım” sözünü bilmek yeterlidir.
Kurtuluş Savaşı ile birlikte, Batının bizim dostumuz olmadığı ortaya çıkınca, Batı hayranlığı, Mustafa Kemal döneminde, açıktan reklam edilemez olmuş.
Ancak, Mustafa Kemal vefat edip, onun devrimlerinden çark edilince, “Küçük Amerika” politikaları geçerli olmuş, yeniden Avrupa hayranlığı depreşmiştir.
AKP’nin ve onun tabanının, Batı yaşam tarzından hoşlanmadığı bilinen bir husustur. Ancak AKP de iktidar olabilmek ve Amerika’nın desteğini sağlayabilmek için, Amerika’nın zorlaması ile AB üyeliği için var gücü ile çalışmıştır.
AKP’nin ilk altı yılı “damızlık erkek hevesi” ile tamamlanmıştır. Ellerindeki medya organları ile de, “AB ye girersek, ballar yağlar akacak” propagandası oldukça büyük halk kesimini etkisi altına almıştı.
Yani diyeceğimiz odur ki, bir Tanzimat dönemi daha geride kalmıştır.(1938-2011)
Tarih böyle yazar mı bilmiyorum. Ancak Batı’ya hayranlık duyulacak dönemin kapandığı kanaatindeyim.
Önümüzdeki yüz yılın “Asya Yüz Yılı” olacağı fikrine katılıyorum.
Avrupa ve Amerika ile çıkar ve ideoloji birliğinde olanlar bu düşünceyi elbet kabul etmeyeceklerdir.
Zaten halklar bir yaşam biçiminden, bir ideolojiden başka bir yaşam biçimine ve ideolojisine geçerken, önemli alt üst oluşlar yaşaması kaçınılmazdır.
Şimdi merak edilen şudur; memlekette hala egemenliğimizi Avrupa’ya(=Almanya’ya) terk edelim desek, hala evet diyenler var mıdır?
Hala varsa, “damızlık erkek” fikrinde ısrar var demektir.
12.11.2011,bulentesinoglu@gmail.com