content
05 Mar

Dağın Ardındakini Görmek

Geçtiğimiz 27-28 Şubat tarihlerinde Radikal Gazetesi’nde 3 sayfalık bir yazı dizisi yayımlandı.

Bejan Matur adlı şair ve yazar olan şahsın yazmış olduğu “Dağın Ardına Bakmak” adlı kitap ile ilgili, söyleşi niteliğinde bir yazı bu.

Bejan Matur ismi, ilk kulağınıza çalındığında Ermeni ismi gibi geliyor insana. Ancak bu isim, Kahramanmaraşlı, Kürt etnik kimlikli ve Alevi mezhebe mensup bir ailenin kızına verilmiş bir isim.

Bejan Matur kendini şöyle tanımlıyor; Kürt politik kimliği Ortaokul dönemlerinde oldukça erken oluşmuş, Din derslerine girmek istemeyen, Kürt ve Alevi kimliğini önde tutan, ailesi, akrabaları, arkadaşları PKK’ya katılmış, kimileri bu uğurda can vermiş, bu nedenle Kürt sorunu ile ilgili bir kitap yazmayı kendine borç ve görev bilmiş, misyon edinmiş biri.

Kitabın tamamı okunmasa da bu yazı dizisi, kitap ile ilgili genel bir bilgi veriyor.

Bu genel bilgiyi paylaşmak gerekirse, kitapta özetle; “Kürt sorununun temelde bir dil sorunu olduğu, bu nedenle insanların büyük travmalar yaşadıkları, PKK’nın çıkış noktasının da bu travmalardan kaynaklandığı, buna ilaveten köy yakma, çeşitli operasyon ve uygulamalar ile PKK’lıların ölü ele geçirilmeleri gibi hususlar nedeniyle, Kürtlerin büyük acılar yaşamasının da PKK’nın bu çıkış noktasında önemli rolü olduğu, PKK’nın yıllarca terörist gösterilerek kamuoyunun bilerek manüpile edildiği, oysa PKK’nın milyonlarca insanın içerisinde yer aldığı büyük bir organizasyon olduğu” gibi hususlara, altı çizilerek yer verilmiş.

Bazı PKK’lıların yaşamlarından kesitlerin de yer aldığı yazıda, bu şahısların PKK’ya katılma gerekçelerine büyük ölçüde haklılık kazandırılmaya çalışılmış. Bu insanlar, yaşadıkları acılar karşısında bir nevi çaresiz kalmış, bilerek ve isteyerek, davulla-zurnayla, üstelik ailelerinden de helallik alarak örgüte katılmışlar. Aileler, çocuklarını gönülden örgüte göndermişler, zor hiç olmamış!

Yazının giriş, gelişme ve sonucu şöyle özetlenebilir; “anadilini konuşamayan, baskı gören, ezilen, hakları verilmeyen mağdur olan Kürtler” yazının giriş bölümünü oluşturmuş. Gelişme ve sonuç bölümlerinde ise; “Devletin yaşattığı acılardan doğan PKK’nın, gerçekte terörist olmadığı, milyonları peşinden sürükleyen oldukça geniş, etkin, hatta mistik bir organizasyon olduğu” mesajları verilmiş.

Yazarın kendisinin de belirttiği gibi, çok küçük yaşlarda ailesi ve çevresinden aldığı Kürt politik kimliğinin oluşu, ayrıca, ailesinden, akrabalarından, yakın çevresinden ve arkadaş gruplarından birçok insanın örgüte katılmış olmaları gibi hususlar birlikte göze alındığında, Bejan Matur adlı şahsın bu konuda tarafsız bir kitap hazırlaması pek beklenemez aslında.

Gelelim fasulyeye…

Giriş bölümü aslında şöyle olmalıydı, çünkü tarihi süreç bunu gerektiriyor; PKK, Marksist-Leninist bir Kürdistan iddiasıyla ortaya çıktı. Söylendiği, yazıldığı gibi, yaşanan acılardan, travmalardan falan değil, bu bir.

Gelişme; PKK, 1987’den 1992’ye kadar dağa zorla adam kaçırdı, gönüllülük hiç yoktu başlangıçta. Köy bastı, adam kaçırdı, gasp etti, terör estirdi yıllarca PKK. Beşikteki tüyü bitmemiş yavruları acımadan öldürdü, korku saldı. Yazarın da belirttiği gibi dağa giden PKK’lılar köylerine sık sık geldiler, ama hasretten değildi bu gelişler, özellikle gönderildiler, örgüt propagandası yaptılar, “sizin için biz varız, bizi destekleyin” dediler. Destek gördükçe kaşarlandılar, kaşarlandıkça azdılar. Devlet, işi ciddiye aldı, almak zorunda kaldı, geniş çaplı operasyonlar başlattı, önlemler aldı. Örgütün barınma, lojistik ve istihbarat kaynaklarını, vasıtalarını engellemek amacıyla, gönüllü veya zorunlu PKK destekçisi bazı köyler, yerleşim birimleri boşaltıldı, bilahare kullanılamaz hale getirmek için de yakıldı. Kurunun yanında yaş da yandı maalesef ve PKK, bu durumu kendi lehinde kullandı, bugünlere gelindi. Söylendiği, yazıldığı gibi köyler keyfi olarak yakılıp yıkılmadı, adeta zorunluluktu, bu da iki.

Yani, yumurta PKK’dan çıktı, PKK yumurtadan değil.

Sonuç; bugün “Kürt sorunu” denilen çetrefilli sorun ile karşı karşıyayız.

Nereden nereye gelindi! Çoğu zaman sapla saman karıştırıldı, her kafadan ayrı bir ses çıktı, bazıları yazdı, söyledi, bazıları da aynen bu yazıda olduğu gibi sorgusuz sualsiz yayınladı, bir nevi ekmeklere yağ sürülmüş oldu.

Şimdi geldik, “özerklik” ve “Öcalan’a özgürlük” talep, ön şart ve tehdidine…

Kitabın adı her ne kadar “Dağın Ardına Bakmak” olsa da, mühim olan “dağın ardına bakmak” değil, “dağın ardındakini görmek”ti, ama ne yazık ki bir türlü görülemedi, görülmedi.

Sabahattin Talu

sabahattintalu@gmail.com

Etiketler : , , , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank