Dağdan İndim Şehre… Peki Neden?
Bilmediğin bir sebepten çıktınsa dağlara neden geldin şimdi, sebebin ne olduğunu bulmadan.
Ne çok sebep var ölüme yakın duran değilmi, satılmış bedenlerin içinde ruhlar kiralık yürüyor.
Uyanmak çok güç dâhili ve harici kalelerin siyaset çamurundan şeytanlarca zaptedilmiş.
Yürümek eylem olmuş susmak bile yasaklarla çevrili, gençlik oyalanmakta tepkisiz.
Öyle derin sinsi bir uyuşturucu ile baskılanmakta ki körpe zihinler farkındalık saf dışı.
Hedeflere yazılı protokoller üzerinden varıldığından ülkeler dönmekte ruletler üzerinde.
Toprak su hava insan satılık, ülkesini seven toplum nerede iki kilo kömüre bir oy hatta beyaz eşya evde elektirik olmasada.
Toplum, ulus, millet bilinci yerinde susturulan ele geçirilmiş örümcek ağlarından örülü bir merdiven, tırmanan ağlarda yem olup kalıyor.
Adı mı ne? Hakkın yolu, halkın yolu hangi halk sokak ağızlı adamların baskı ve diktatörlükle titrettiği mi üzerinize?
Kimseye hissettirmeden fark ettirmeden korkutmaya çalıştığınız mı?
Saldırmaz ses çıkarmaz hiçbir hayvan yaşadığı yerde rahatsız olmadıkça.
Huzursuzluk baş göstermez asla, doyumsuzluk yoksa kanında, akıl almaz itaat etmez.
Halk acizliğe mahkûm edilirse eğer, en büyük vekil uşak olur dünya çapında.
Ülkem diye bir niyeti olmadığından, memleketin içini bırakır sürekli yurt dışında dolaşır o vekiller.
Millet için vekil olanın cebinde milyarlar varken, milletin cebi delikse hangi vicdanla uyurlar bilmem.
Kendi aklı olmadan hareket eden robot, başkan olursa kumanda herkesin elinde olur.
Dünya üzerindeki büyük güç devletler, hayallerini düşlerini gerçekleştirmeye ilerlerken.
Sessizliklerin ülkesi farkında olmadan parsel parsel her karış toprağıyla satılır.
Hiçbiri yetmezmiş gibi en bilindik fırtınanın adı siyaset, tek bir suçlu görünür hedefte, oysa tüm millet suçludur cehaletin ellerinde.
Bilemedim adını neydi, geçmişten günümüze gelen, vatanın içinde genç işsizler ordusu kendi vatanında üç beş kuruşla geçim sıkıntısında, körelen akıllı insanlarım.
Dağdan indim şehre diye elini kolunu sallaya sallaya giren şerefsizlerin vatanımı burası.
Benim Mehmetçiğime kurşun sıkan, vatanıma milletime haince pusu kurup saldıranımı affedeyim.
Bu kan davası değil, analar bağışlayıcıdır, dağa çıkıp terörist olan adamın, kadının anası ağlamaz mı ağlar elvet, için için ağlar çünkü hiçbir ana hain yetiştirmez evladını.
O anamı seçmiştir cehaletin kucağındayken çocuğunun kandırılıp bölücülüğe teşvikini.
Kardeşlikten bahsedilemez hale getirilen toplum, içinden çıkılmaz çemberin avı sadece.
Avcılar belli uzakta değil, paranın kokusu, kanın uykusuyla, huzurlu yürüyen gülümseyenlerin tahtları kalıcı değil.
Acıdır gerçek görünen, yansıtılan kadar bilirsin, anlatılan kadar inanırsın, algıladığın kadar yorulursun, çünkü düşünmek sonsuzluğu, çarenin uzaklığını bilmek, insanı tepkisizleştirir.
Hangi umuttan güzel şeyden bahsediyorsunuz. Farklı pencereden bakanlar kimler?
Sorunları çözüme kavuşturmak çabası içerisindeyiz derken 7 yılın koltuk kavgasında olduğunuzu dile getirmek neden?
Öğüt vermek kolaydır. Biz derken kimsiniz siz be sokak ağızlı adam? Ağzından konuşamayanlar mektuplara başvurduklarında asgari diyaloglarınız sizin olsun.
Karşılıklı müzakere ayrıntılarını konuşarak yazılmış senaryo uygulanmaya başlamışsa.
Dağdan inmek şehre doğru öngörülmüş bir yol haritasının parçası ne de olsa.
Yürüyüp gelenlerin yaptıkları ne. Bu rezilliğin çıkmasına sebep olanların evlatları, bir gün öldürülürse, onunda katilini "pişmanım" deyince hemen böyle serbest bırakacaklar mı? Sorarım.
Benim PAŞAM, ASKERİM, YAZARIM, AYDINIM, REKTÖRÜM, PROFESÖRÜM, BİLİM ADAMIM suçunun bile henüz ne olduğunu bilmeden bir düzen çarkında yargılansın boş yere, Ergenekon adı altındadüzmece bir tezgâhla sindirilmeye çalıştırılırken aylarca sorgulansın. Dağdan şehre inen 34 PKK'lının hepsi ''pişmanım'' diyince serbest bırakılsın bunun neresinde adalet.
Halk işsiz halk bir çare kalkınma planların, fiyaskoların, rezervuarlarda sifon çekilmesiyle gitmekte.
Nerde öncelikli vatanın milletin için çözüm girişimin be sokak ağızlı adam.
Neyin ve kimin açılımı bu dayattığınız ayrıştırma saçmalıklarınız.
Bu topraklarda yaşayan her insan kardeştir omuz omuza savaşmıştır.
Türkiye'de yaşayan her ırk bu ülkenin insanıdır, ayrımcılık ve ırkçılık Türk'ün huyunda ve dininde mevcut değildir. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, hepsi bu ülkenin aynı değerde ki vatandaşıdır.
Dağdan indiriyorsun şehre tüm devlet makamları ile karşılama yapılıyor bu ilgi bu alaka dağda ki PKK ya neden? Sorunun çıkmasını isteyen, ortada bir sorun olduğunu sürekli gündeme getirenlerin Siyasi kanallar üzerinden rant peşinde olması, bir takım insanlar ve partiler maddi destek görsünler diye mi, ne için peki daha çok kan dökmek için mi?
Dağdan şehre ülkeme vatan topraklarıma gelenlerin pişmanım dediğini kim duyuyor kapalı kapılar ardında, onları bekleyen 45 avukattan başka.
Sorarım size 29 Ekime günler kala hangi dış mihrapların emriyle yönetiliyor milletimiz.
Dağdan inen 34 PKK' lı daha önce karakol baskınında kullanılan son model ciplerle alındı sınırdan ellerinde kendi bayrakları.
Ülkesini milletini seven her Türk vatandaşı zafer kazanmış savaşçı edasıyla PKK bayraklarını sallayarak yurdumuza giriş yapılmasına kayıtsız mı kalacak bu ne cürret böyle.
Kimi alıyoruz karşımıza adam yerine, bebek katilleriyle mi oturuyoruz aynı masaya meclise nasıl alıyoruz, adı üzerinde bölücü terör örgütü mensupları.
Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının milletin kurduğu cumhuriyetin sayesinde düşüncelerini özgürce ifade edebildiklerini bilmezmiş gibi diktatörlüklerinin tadını çıkarırken sokak ağızlı adam ve ekibi yanlışlıkların süzgecinde takılı kalacaklar bir gün çamurlu, hasta, pislik içinde siyaset kendi sonlarının fermanına altyapı hazırlarken idam ipleri bekleyecek onları sabırsızlıkla bir bir hesap verecekler attıkları adımlar için.
Atatürk'ün Milliyetçilik ile ilgili Sözlerini hatırlatarak bitiriyorum.
Türk milliyetçiliği, ilerleme ve gelişme yolunda ve milletlerarası temas ve ilişkilerde bütün çağdaş milletlerle aynı çizgide ve onlarla uyum içinde yürümekle birlikte, Türk toplumunun özel karakterlerini ve başlı başına bağımsız kimliğini saklı tutmaktır.
Türk Milleti milli duyguyu, insani duyguyla düşünmekten zevk alır. Vicdanında milli duygunun yanına insani duygunun şerefli yerini daima muhafaza etmekle iftihar eder. Çünkü Türk Milleti bilir ki bugün uygarlığın yüce yolunda bağımsız ve fakat kendileriyle paralel olarak yürüdüğü bütün uygar milletlerle karşılıklı insani ve medeni ilişkide bulunmak elbette gelişmemizin devamı için gereklidir ve yine malumdur ki; Türk Milleti, her uygar millet gibi mazinin bütün devirlerinde keşifleriyle, yaptıklarıyla uygar dünyaya hizmet etmiş insanların, milletlerin değerini takdir ve hatıralarını saygı ile muhafaza eder. Türk Milleti, insaniyet âleminin samimi bir ailesidir.
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz; Cumhuriyetim iz'in dayanağı Türk camiasıdır. Bu camianın fertleri ne kadar Türk âdeti ile dolu olursa o camiaya dayanan Cumhuriyet de kuvvetli olur.
Ne Mutlu Türküm Diyene...
Şimdi doğru meclis'e.
Ekim 26th, 2009 at 02:03