Cumhuriyet ve Demokrasi Oyunu
Türkiye bir kesim cumhuriyet kavramını demokrasi anlamında kullanırken bir diğer kesim aynı şey olmadığını ileri sürmektedir.
Gerçekte Yunanca kökenli demokrasi' (=demos + kratie), Latince kökenli "republic" (=rex + publica) ne anlama geliyorsa, Arapça kökenli cumhuriyet (cumhur=halk; cumhuriye = halk yönetimi) de aynı anlama gelmektedir.
Cumhuriyet’in demokrasi olmadığı, ya da Cumhuriyet’in demokrasi olduğunu iddiasını ortaya atanların ve onları destekleyenlerin düşünce ve amaçları kavram kargaşası yaratmak mıdır? Her iki yaklaşım da olanlara göre bu yaklaşım, cumhuriyet ya da demokrasi dışı mıdır?
Soğuk savaştan sonra açılan Yeni Sömürgecilik döneminde özellikle aydın kesime ve gençliğe yönelik yoğun bir yerli ve yabancı propaganda saldırısı başlamış, cumhuriyet ile demokrasinin ayrı şeyler olduğu, Türkiye'de demokrasi değil cumhuriyet kurulmuş olduğu yolundaki bir düşünceyi yayma çabası içinde olunmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti devletini zayıf düşürmeyi amaçlayan bu propagandanın yanlışlığını ve gerçekte demokrasiyi savunmak şöyle dursun, demokrasinin temellerini yıkmayı amaçlayan bir çaba olduğunu belirtmek gerekir.
Hukuk devleti yerine lider hukuku yönetim anlayışı ile mutlak itaat ve parti egemenliğine dayalı yönetim biçimine cumhuriyet denemez. Bu durumda cumhuriyet kavramı, onların yönetim biçimiyle özdeşleşmiş olur ve böylece değerden düşer. Aynı şekilde lider ve parti egemenliğindeki siyasal düzenlerine halk demokrasisi dendiğine bakarak demokrasi kavramını da dışlanmış olur.
Cumhuriyeti değersiz görenlerin, kişi veya parti diktatörlüklerin yönetimlerine demokrasi denemez. Bu durumda demokrasi kavramını da dışlamaları gerekir
Demokrasi ve cumhuriyet kavramlarıyla kendilerini adlandıran, gerçekte ise bu kavramların her ikisinin de anlattığı ulusal egemenlik, halkın özgürce seçip değiştirdiği ve halka karşı hesap veren ve insan haklarına saygılı olan yönetim ilkesine aykırı yönetimler vardır.
Irak'ı, Afganistan’ı, insanlıkdışı biçimde işgal edip baştan sona yıkan, Saddam ve Kaddafi gibi meşru liderleri vahşice katlettiren sömürgeci ABD, AB ve Türkiye’deki işbirlikçileri, İnsan hakları, ileri demokrasi, özgürlük nutukları atmıyorlar mı?
Bir kavram, içeriği ile hiç tutarlı olmayan amaçlar için kılıf olarak kullanılıyor diye, o kavramdan vazgeçmenin doğru bir yol olmadığı açıktır.
Cumhuriyet kavramı, halkın kendi yönetimini kendisinin belirlemesi ilkesinin devlet başkanlığı, parlamento, hükümet kuruluşu, seçim düzeni, anayasa, anayasa yargısı, yönetsel yargı, gibi siyasal kurumlarından söz ederken kullanılmasına karşılık, demokrasi kavramı daha çok bireysel yurttaşın insan ve yurttaş hak ve özgürlüklerinden söz edilirken kullanılmaktadır. Bu durum iki kavramın birbirine karşıt ya da çelişik anlamlar taşıdığını öne sürmeye gerekçe yapılamaz. Her iki durumda da aynı özgürlük, eşitlik, insan hakları ve hukukun üstünlüğü düzeni anlatılmaktadır.
Parlamentonun, seçim hukukunun, Anayasanın, hükümetin kuruluş düzeninin; birey hak ve özgürlüklerinin güvencede bulunmasıyla doğrudan ilişkili olduğu açıktır. Bireyliğin çiğnendiği yerde de yargı bağımsızlığı, anayasa üstünlüğü, özgür seçim, bilim özgürlüğü olamayacağı kuşku götürmez.
Demokrasi her ideolojinin, her alt kültürün, her tür yaşam anlayışının kendisine yer bulabildiği, özgür bir sivil toplumsal yapının kimlik özelliğidir. Aksi takdirde sivil toplum tek sesli bir topluma dönüşür ve müdahaleci devletle özdeşleşir.
Demokrasinin başka seslere, başka kültürlere, başka etnik gruplara yer verici niteliğine karşılık, cumhuriyet bu başkalıklarda hep düzeni sarsıcı gelişmelerin ayak izlerini arar ve demokrasiyle cumhuriyet arasında adı konulmamış, örtülü bir çatışma sürer..
Cumhuriyet’inde, demokrasi’nin de kendi kurallarına göre işlemesi ve işletilmesi gerekir.
Günün Sözü: Gelişme ve değişme, sağlıklı dönüşümle sağlanır.