Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah GÜL’e Açık Mektup
Saygıdeğer Cumhurbaşkanım
Malumâliniz olduğu üzere, Çanakkale Muharebesi’nin 95. yıldönümünde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çok az sayıda milletvekilinin katılımı ile ’Biyogüvenlik Tasarısı’ yasalaştırıldı. Bugüne kadar Sayın Başbakan, Sayın Tarım Bakanı ve tarım bürokratları kamuoyuna yaptıkları tüm açıklamalarda, GDO’ya karşı oldukları izlenimi uyandırmışlardı.
26 Ekim 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan ve ‘GDO Yönetmeliği’ olarak tanımlanan yönetmelik, örgütümüzce dava edilmişti. Danıştay ise yönetmeliğin yürürlüğünü durmuştu. Genel Kurulca kaldırılan ilgili dairenin kararına yönelik temyizimizin davası devam etmektedir.
Dünya kamuoyunda yoğun olarak tartışılsa da ülkemizde konunun ayrıntılarının yeterince bilinemediği kanaatindeyiz. Bu nedenle de sorun hakkındaki süreç, siyasi çevrelerin yanıltıcı beyanları nedeniyle sağlıksız bir zeminde sürdürülmüş ve GDO’lu ürünlerin çeşitli yollarla ülkemizde tüketime arz edilmesinin tüm yolları açılmıştır.
Mezkûr Kanunun, Dünya Ticaret Örgütü başta olmak üzere küresel güçlerin arzuladığı hatta çeşitli lobicilik çalışması ile bir zorunluluk gibi gösterilerek yasalaşması sağlanıyor. GDO; siyasal, ekonomik, sosyal, çevresel, kültürel ve dinî gibi çok yönlü ele alınması gereken küresel bir sorundur.
Sayın Tarım Bakanı, yasalaştırma çalışması süresince TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı tüm konuşmalarda gerçeği tümüyle çarpıtmıştır. Mesela ‘GDO’lu yemleri tüketen hayvanların et, süt ve yumurtalarına GDO’nun geçmediği’ gibi üzüntü verici, gerçek dışı beyanlarda bulunmuştur. Bir önerge ile bebek mamalarında GDO’lu katkı maddelerinin kullanımı yasaklandı. İnsan yavrularını GDO’nun şerrindeN korurken, hayvan yavrularına bu ürünlerin reva görülmesi vicdanî olamaz. Ayrıca GDO’nun şerrinden kadınlar, yaşlılar, gençler ve diğer insanlar korunmayarak temel insan haklarının ihlal edildiği herhangi bir tartışma söz konusu değildir.
‘GDO’yu yasaklıyoruz’ bahanesiyle çıkarılan yasayı, siyasi tarafgirlik ve siyasi karşıtlıktan uzak bir dikkatle okuduğumuzda “BİR ŞEYİ YASAKLAMAK İÇİN BU KADAR KAPSAMLI ve BİR O KADAR SIĞ GEREKÇELİ BİR KANUN OLABİLİR Mİ?” demekten kendimizi alamıyoruz. Gerçek odur ki; bu yasa, GDO’yu kesinlikle yasaklamamakta, bilakis kullanımı yasak olan GDO’lu ürünlerin kullanımını yasal güvenceye kavuşturulmaktadır.
GDO’lu bir tohumdan elde edilen herhangi bir ürünün, sosyal, siyasal, ekonomik, çevresel, sağlık ve dinî sonuçları tümüyle olumlu olsa bile, insanlığın ortak mülkü olan tohumların küresel şirketlerin mülkiyetine terk edilmesi bile sonuçları ağır ve tahammülü güç bir ihmaldir. Gelecek nesiller ve ülkenin bağımsızlığı konusunda sizinde katılacağınız geri dönüşü olmayan olumsuz sonuçlar ortaya çıkaracağı mutlaktır.
Kaldı ki GDO’lu ürünlerin kısırlaştırıcı etkisi, organ yetmezliğine neden oluşu, immün sistemini zayıflatıcı etkisi, kansere neden olması, tabiî dengeyi bozması, böcek, bitki ve diğer hayvanları ortadan kaldırması gibi devam eden sayısız etkisinin yanı sıra, İslam Konferansı Örgütü ile Diyanet İşleri Başkanlığı açısından fıtratı bozucu etkisi nedeniyle ‘haram’ kabul edilen bu ürünlerin, yüzlerce katkı maddesi ile gıdalarda, ilaçlarda, temizlik kimyasallarında hatta tekstil ürünlerinde sorumsuzca kullanımı zaten ileri derece sağlık sorunu yaşayan bir toplum için tahmini güç sorunlar meydana getireceği muhakkaktır.
Ülkemizin hatta dünyanın tüm sorunları konusunda zât-ı alîlerinizin yüksek hassasiyetinizi biliyoruz. Bu nedenle affınıza sığınarak Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi olarak, Biyogüvenlik Yasası’nı veto etmeniz konusunda tarihi bir çağrıda bulunmak istiyoruz.
Ayrıca 2001-2007 yılları arasında ABD’li GDO’lu tohum firmasının Türkiye Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bürokrasinin bir bölümüne ‘rüşvet verdiği iddiası’ ABD Yabancı Yatırımcılar Komisyonunun yürüttüğü soruşturma ve tespit raporuna rağmen, Tarım Bakanlığı’nın gereğini yapmamış olması nedeniyle de gereğini diler saygılarımızı arz ederiz.
Sağlık ve Gıda Güvenliği Hareketi
Yönetim Kurulu ve Üyeleri adına