Çorum’un Tandır Kebabı
Hafta sonu Cumartesi Pazar günü Çorum’da idim. Yıllardır görmediğim ilkokul arkadaşlarım ile bir araya geldik.
İlkokul günlerini, hatıralarımızı anlattık. Öğretmenlerimizi, okulu derken anlata anlata günümüze geldik.
Günümüze geldiğimizde koca bir hayatın hiç olduğunu, tekrar yalnızlaşmaya doğru gittiğimizin kanaatine vardık.
Birken iki kişi ol. İki kişi iken 4–5 kişi ol. Sonrada kuşlar yuvadan uçup gitsin, evde iki kişi kal ve adım adım yalnızlaşmaya doğru git. Hayat bu işte, her kez kendi oyununu oynuyor. Küçükken oyuncaklar ile büyüyünce gerçeği ile. Değişen bir şey yok. Sadece oynanan değişiyor.
Pazar günü arkadaşlarım Mustafa çetin, Cihan baran ile Hamit camisinin altında bulunan yeni lezzet lokantasına gittik. Lokantanın sahibi olan Kadir Hafızoğlu bize tandır kebabını anlattı.
Bu işi dededen toruna 120 yıldır üç nesil boyu sürdürmüşler. Önceden dükkânları saat kulesinin yanında bulunan Kara Hacı lokantası imiş. Bu lokantaya babası ortakmış. Daha sonra şu anda bulundukları lokantayı açmışlar.
Çorum tandır kebabı nasıl yapılır diye sorduğumda-“ 1,5- 2 yaşlarında erkek toklu kuzu etini alırız. Eti tuz ile terbiye eder 1–2 gün bekletiriz. Bu sürede etin kanı tamamen etten ayrılır ve et yumuşar.
Akşama doğru tandırımız sıcakken ertesi gün yakacağımız odunları tandırın içine koyarız. Ertesi güne kadar odunlar iyice gevreyerek kolayca yanacak hale gelir.
Sabahleyin dükkânımıza gelince odunu ateşleriz. Yanan odundan sonra geriye kor ateşi kalır. Bu arada tandırımda iyice ısınır. Daha önceden terbiye edilerek hazırlanmış etleri çengele geçirerek tandırın içindeki miline takarız. Üzeri kapalı şekilde tandırda pişen etler servise hazır hale gelir.
Sabah saat 10.00 başlayan tandır eti servisimiz öyleden sonra 15.00- 16.00 gibi sona erer.” Diye Çorum tandırını anlattı.
Çorum tandırı ile Yozgat tandırının aynı şekilde yapıldığını, Konya tandırının ise “etin suda haşlanarak sonradan üzerinin kızartıldığını, Konya tandırının farklı olduğunu” bildirdi.
Çorumda halen beş tane tandır eti yapan lokanta bulunduğunu, bunun dört tanesinin babadan oğla bu mesleği yürüttüğünü, bir tanesinin ise bu işe sonradan başladığını belirtti.
Çorum tandırı yapım işini kendisinden sonra kimin yürüteceğini sorduğumda “ kardeşinin bu mesleği öğrendiğini, bu işi yürütebileceğini” söyledi.
Çorum tandır kebabını ağız tadı ile yiyerek, Hamit ustaya eline sağlık deyip lokantasından ayrıldık.
Çorum’a has bir lezzet olan tandır kebabının, Çorum baklavasının nesiller boyu devam etmesi, ağızlara lezzet ve tat vermesini diliyorum.
Aynı gün 1001 evlere, oradan da baraj ile belediye sosyal tesislerine gittik. Buraları ilk defa görüyordum. Yağmur yağmasına rağmen barajda bazıları mangal yakmaya çalışıyorlardı.
Belediye Sosyal Tesisleri güzeldi. Hoporlerden nostaljik türkü sesi yayılıyor, etrafa ayrı bir hava veriyordu. Buradan çay içerek ayrıldık ama yiyecek bir şeylerde varmı yokmu bilmiyorum. Şayet yoksa olması gerekir, çünkü tesisin yeri çok güzel. Gece gündüz Çorumluların kafasını dinleyebileceği, hava alabileceği, kolayca arabasını park edeceği bir yerdi.
Hemen karşısında bulunan bayrak tepede koca bir Türk Bayrağımız nazlı nazlı dalgalanıyordu
Bayrak dalgalanırken aklıma Arif Nihat Asya’nın bayrak şiiri geldi.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Bayrağımız bayrak tepede bir bedelin neticesi dalgalanıyordu. Dedelerimiz bu bayrağın dalgalanması için kanlarını akıtmışlardı. Şimdi ise biz torunları şerefli bayrağımızı gurur ile dalgalandırıyoruz. Onu semada dalgalarınken görence içimiz titriyor, gururlanıyoruz.
MUSTAFA YOLCU