Çömez Ağır Ve Temkinli Geliyor
Son bir haftadan bu yana Türkiye’nin gündemine bir kez daha gelen Turhan Çömez, aylar öncesinden istifa ettiği partisinden ihraç edilmeyle, Türk siyaset sahnesinde de yeni bir sayfanın açılmasını sağladı.
Bugüne kadar Kayseri’ye liman yaptıran siyasetçi ile İstanbul Elmadağ’a kayak pisti yaptıran siyasetçiyi gören bu millet, şimdi de parti ile ilişiği kalmayan bir siyasetçinin ihraç edilmesi, siyaset literatürümüzde tam bize özgü bir durumun oluşmasını da sağladı.
Yöneticisi olduğu partinin tüzüğünü okumayan, bilmeyenlerin bırakın partisini yönetmeyi, memleketi yönetmesinden medet umar hale gelmemiz de, aslında çok şeyi açıklıyor yaa...
Turhan Çömez, parlamentoda bulunduğu 5 yıl boyunca, Türk kamuoyunun en yakından tanıdığı siyasetçilerden biri olmayı başardı.
Bu başarıyı da abesle iştigal olaylardan değil, ülke sorunlarına parmak basacak, ciddi ve tutarlı gündemler yaratmayla elde etti.
Ancak, Türk siyasetinin her zaman içinde bulunduğu “eğilmeyenleri kırın” felsefi inanışı, O’nun için de geçerli oldu ve dürüst siyasetçi olmanın bedelini de yollarını ayırmayla gördü.
Şu sıralar leyleği havada görmüş seyyahlar gibi Anadolu’yu karış karış dolaşan Çömez’i, zor bela İstanbul’da bir saatliğine de olsa kıstırıp, soracağımız tonlarca soru arasından, sorabildiklerimizle yetinecek şekilde bir söyleşi yapmaya bir anlamda da zorladık.
Buluştuğumuz gün, İstanbul’da iki-üç ayrı yerde konferans ve söyleşisi vardı. Bir önceki gün de Trakya’da dolaştığını belirtti.
Ertesi günü ise Ankara’ya gidip, oradan da Ege bölgesine geçeceğini söylemişti.
Hani buna can mı dayanır, kan mı dayanır?
Enerjik bir yapısı olduğunu biliyoruz, ama artık milletvekili de olmadığına göre bir takım imkanlardan da yoksun bir şekilde, gideceği yerlere büyük çoğunlukla araba ile gidip geldiğinden, tüm bu yorgunlukların üzerine saatlerce konuşmak, her babayiğidin sergileyeceği performans olmasa gerek.
Bir de bu işin finans boyutu var. Öyle ya, bu kadar yol kat ettiği araç su ile işlemiyor. Beraberindekilerle birlikte, bu işin uçağı, oteli, yemesi içmesi de cabası...
Sorduk, bu değirmenin suyu nereden geliyor diye. Oluşturdukları 100 kişilik kemik kadronun mütevazi ölçülerdeki bütçesinden karşılandığını söyledi.
Ee, bir de böyle durumlarda genelde bizler, bir takım iç ve dış güçlerin olduğuna da inanırız. Geçmişten gelen tecrübelerimiz, ister istemez bu düşüncelerin bir kez daha beynimize üşüşmesine neden oldu.
Samimi bir dille tamamen özgür bir hareket olduğunu ve sadece hiçbir kimse ve kuruluştan, özellikle de altını kalın çizgilerle çizerek, hiçbir ülkeden de icazet almadıklarını, böyle bir durumu kendileri için zul addettiklerini ve büyük bir ahlaksızlık olarak yorumladıklarını vurguladı.
Şu var ki, asıl mesleği doktorluk olmasına karşın, siyasette kendini gerçekten çok iyi yetiştirmiş bir Turhan Çömez dolaşıyor artık Anadolu yollarında.
Bu süreç içerisinde, öğrendiklerini okumaktan daha ziyade, bizzat gidip görerek edinmenin kendisine çok şeyler kattığını da gizlemiyor.
Yalnız bunları gizlemezken, gönlünün kırık ve buruk olduğunu da gizleyemediğini söyleyebilirim. Dürüst bir siyasetçi profili çizerken başta kendi partisi içerisinde istenmeyen adam olma pozisyonuna gelmesini de hazmettiği söylenemez.
İktidarda olan bir partinin milletvekili olarak, arkadaşlarının kendisinden uzak durmaya özen göstermesi, onunla birlikte görünmemek için özel bir çaba sarfettiği de hepimizin bildiği bir durumdu zaten.
Öyle ya, parti içinde asi çocuk imajı yaratan ve başta Liderleri Recep Tayyip Erdoğan tarafından eski itibarı geri alınan bir Turhan Çömez ile beraber olmak, onunla birlikte hareket ediyor anlamı da çıkarıyor olabilirdi. Böyle bir durumda Sayın Lider’e nasıl yaranılabilinirdi ki?
Memleket güllük gülistanlık bir şekilde bolluk ve refaha doğru tüm hızıyla giderken, birileri parti içinden çıkıyor ve tekere çomak sokuyordu. Ülkenin içinde bulunduğu çıkmazları, olumsuzlukları, yolsuzlukları, yanlışlıkları ortaya çıkarıyordu. Sanki çok gereği varmış gibi!..
Halbuki bu ülke nice siyasetçi gördü. Böylelerinin en kısa zamanda boynu giyotine konulurdu. Yine de seven bir iki arkadaşı durumu kendisine izah edip, tuttuğu yolun yanlış olduğunu ve bir an önce dönmesi gerektiğini söyledi. Hem istikbali için de böyle olması gerekiyordu. Kaderleri liderlerinin iki dudağının arasında olduğu için, gelecek seçimlerde tekrar ceylan derisi koltukları hayal edenler, kayıtsız şartsız biat etmekle yükümlüydü.
Bunların hiçbirini dikkate dahi almadı. Bugüne kadar ödün vermediği ilkelerinden koltuk uğruna vazgeçecek değildi. Yola yalnız başına devam etme kararı aldı. Attığı her adımda, bir baktı ki yanında kendisini destekleyen, dürüst siyasete susamış insanları da görmeye başladı.
Bu ona daha da bir şevk ve güç verdi. Bu sinerji ile daha çok koşmaya başladı Anadolu’nun yollarını. Biliyordu ki, kurtuluşu Atatürk de, Anadolu’dan başlatmıştı. Bu doğrultuda, onlar, yüzler, binler olarak yürümeye devam edecek görünüyor.