Çok Konuşma!
Konuşmak, bizleri rahatlatan en önemli faktördür. Konuşarak kendimizi ifade eder, hüznümüzü, sıkıntımızı, mutluluğumuzu vs. her şeyimizi anlatırız.
Konuşmaktan hiçbir zaman sıkılmaz, konuştukça konuşuruz. Kimimiz az ama öz konuşur, kimiz de konuştukça konuşur ama kayda değer bir tek kelime söylemez.
Özelliklede iş kendimizi anlatamaya gelince; ben şöyleyim ben böyleyim diye konuşmaya bayılırız. Çoğu zaman işin içine yalanlar bile girer. Konuştukça karşı tarafa olmadığımız birini anlatmaya başlarız. Oysa bu en büyük hatadır....
İşte bu noktada, bu tarz insanları anlamakta zorluk çekerim. Çünkü hepimiz insanız ve zamanla birlikte değişiyoruz.
Bugün beğenmediğimizi yarın beğene biliyoruz, ya da tam tersi durumlarla da karşılaşabiliyoruz. Ben bu gibi durumlarda ve bana kendinden bahset dendiğinde konuşmayı sevmiyorum. Zamanla değiştiğimi biliyorum. Bugün sevmediğim yarın hoşuma gidebiliyor. Bu yüzden kendimden bahsetmek durumda kaldığımda şuan bunu seviyorum, şuan bundan hoşlanıyorum diyorum.
Ve insanlardan da aynı şeyi yapmalarını bekliyorum. Çünkü çok fazla kendilerinden bahsediyorlar. Karşı tarafı tanımıyorum. Anlattıklarını beynime kazıyorum. Zaman geçiyor söylediklerinin tam tersi bir kişi ortaya çıkıyor. İşte insan bu nokta da çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor.
İnsan kendini zaten tam anlamıyla hiçbir zaman anlatamaz. Bir insanı tanımanın en iyi yolu da zamanla yaşayarak tanımaktır. Başkalarına sorarak ya da kendi anlattıklarından yola çıkarak insanları ne kadar tanıyabiliriz ki? Sadece ön yargılarınız olur.
Bir de her konuda konuşanlar vardır. Her şeyin en iyisini, en doğrusunu bildiklerini söylerler. Hiç susmadan aralıksız konuşurlar. İşte bu insanlara da Hz. Ali'nin bir sözünü söylemek isterim: 'Eğer bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım, başım göğe ererdi.'
Bu tarz insanlar dinlemeyi de bilmezler. Aslında bu bir eziklik göstergesidir bence. Çünkü bir şekilde kendini ifade etme, gösterme çabasıdır. Ama boş bir çaba.
Konuşalım, konuşarak anlaşalım fakat gereksiz detaylara girmeden, insanları sıkmadan, kendimiz olmadığımız biri gibi göstermeden, kendimizi bilerek, herşeyin en iyisini bilmediğimizi bilerek...
Kendinden çok bahsetme, sen kendini ne kadar biliyorsun ki bahsediyorsun. Çok şey bildiğini söylüyorsunuz. Bildiklerinin kaçının doğruluğundan eminsin ki?
Bu yüzden:
Konuş ama az ve öz konuş.Çok konuşma. Ve arada susmayı, dinlemeyi bil.
Biliyorsan konuş, ders alsınlar,
Eylül 30th, 2010 at 00:10Bilmiyorsan sus, adam sansınlar...
Saygı ve sevgiler
sustum.. sesleri susturacak, bastıracak kadar, bağırarak sustum.. Konuşmamı özlediysen, yüzümün anlamına bak! kaşım çatıksa ben savaşı konuşuyorumdur. Gülümsüyorsam sulhtur bu! Gözümle, gözyaşımla konuş. Bir damla gözyaşına ne kelimeler sığdırdım bir bilsen! konuşmamı mı istiyorsun? o halde konuş damlalarla.. Sessizlik.. Kurbanım, dilini sustur da dîl'in(gönlün) konuşsun. Dudaklarını kapat da göğsün konuşsun.
Eylül 30th, 2010 at 09:55Teşekkürler
Eylül 30th, 2010 at 19:33