Çoğunluk ve Kibir Anıtları!..
“Eğer yeryüzündekilerin çoğunluğuna uyarsan seni ALLÂH yolundan saptırırlar.
Çünkü onlar sâdece ‘zann’na uyarlar ve saçmalarlar.” (6/116)
Değerli Dostlar!
Yukarıda arz ettiğim ayetten hareketle, kalabalıklar dinde belirleyici olabilir mi?
Neymiş?
Bu kadar insan yapıyormuş!
Hım..
Tüm toplumlarda Kalabalıklar çoğu kez, yanlışları yaşaya gelmişlerdir.
Tarih bunun apaçık tanığıdır.
Büyük beyinler, akleden mucitler, feylesoflar, değerli bilim ve ilim insanları,ne çekmişse sürüden yani güdümlü kişilerden çekmişler.
Kalabalıklardan.
Şimdi siz bana soracaksınız. “Ya arkadaş, bu kadar cami var, kilise var, havra var, cem evi var. Dahası çoğunluğun tercihi olan demokrasi var! Peki onlar ne olacak?”
Tamam.
Onlar yerinde duracak. Tabii ki görevli memurlar olacak, fakat bunlar aydın, hemen her konuda dünyayı okuyacak, geçmişle geleceği güncelleyecek, hemen her konuda beceri ve bilgi sahibi olacaklar.
Nasıl mı?
Ya kardeşim, hiçbir dinde, din adamı diye bir sıfat yok! Flamalar, renkler, diller, tek tip, tek düze elbise, nişan, fikir vs… her şeyi kitapta olmadığı halde kitabına uydurmuşlar. Devlette de öyle, elbette polis, asker, zabıta bunlar tanınmak ve fark edilmek için olmazsa olamazlarımızdır.
Ancak insanlar kanun önünde bir tarağın dişleri gibidir. Tıpkı dinde olduğu gibi; aynı kıble, aynı, hedef, aynı yol, aynı saf aynı peygamber, aynı Allah, omuz omuza bir birliktelik ve eşitlik ve adalet örneği..
Kimsenin bir ayrıcalığı, üstünlüğü yoktur.
Din adamı oldu mu, din sınıfı da, din kisvesi de, din mabetleri de, din... Saymakla bitmez.
Bir yerde din sınıfı varsa orada onları besleyen, koruyup kollayan kurumlar da var demektir.
Ben diyorum ki abi, her kişinin bir mesleği olmalı, şu tarihteki kimi İslam büyüklerine bakalım. Her biri geçinmek için, camcı, dokumacı, çömlekçi, iplikçi, hamamcı, fırıncı vb. meslek edinmişler.
Üretici dönemler bitince kıyafetle, falanla filanla, dinle sömürmek için, din sınıfı uydurularak, yeni fikirler, eserler, ortaya koymak yerine, siyasetle, vakıflarla, saltanatla, flört yapan bir din adamları sınıfı oluşmuş.
Bu yapay sınıf, dini yozlaştırmış, karıştırmış, zorlaştırmış ve zorbalık dönemi başlatılmış. İşte o hâlâ sürüyor.
Bu bazı din adamlarının en büyük sermayesi, halkların cehaletidir.
Çünkü cahil insan, sorgulamaz, hayata eleştirel bakmaz. Emmi-dayıyla gelen düğün bayram mantığına mıhlıdır. Tabii ki bu da büyücülerin işine gelir.
Çünkü onlar halkın gözünde sıra dışı, üstün güçleri olan çok özel adamlar gibi görünürler.
Alçakgönüllülük gösterileri içinde birer kibir anıtıdırlar.
Adeta hâşâ her biri birer yürüyen ilah gibi, hemen her şeyi bilirler.
Bilmiyorum, olabilir, yanılmışım demeyi hiç ama hiç sevmezler.
Yani güzel insan olmakla, sürekli doğruyu arayan insan olmakla bir ilgileri yoktur.
Bilineceği, kendilerinden önceki büyükleri bilip bunlara miras bırakmıştır.
Bunlara düşen efendilerinin mirasına sahip çıkmaktır.
Oysa Kur’an “kişiye çalışmasının karşılığı vardır.” Buyurmaktadır.
Bilgi ve bilinçle donatılmış ra-i ve mut-i olmayan demokrasiyi içselleştirmiş, bireylerden oluşan “BİZ” olmak ümit ve duasıyla Nice BAYRAMLARA…
ATATÜRK KÖŞESİ
Benim karakterim bağımsızlıktır…
DÜŞÜN-TAŞIN
Tüm kutsal metinler çatısını düşünce üzerine kurmuşlardır.
AFORİZMALARIM
Bütün insanlık alnını secdeye koysa yalvarsa, tüm okyanuslar kurban kanlarıyla Allah için kırmızıya boyansa ; haşa Allah’ta bir değişiklik olmaz! Ama insan öyle mi? O halde insan yapıp ettiklerinin mantığını araştırmalıdır.