Çocukluğumda da Kar Yağardı
70’li yıllardı ve daha çocuktum…
Çok öncelerden bir Rum yerleşim merkezi olan Sofranatis köyü, sonraları Sofraköy olan ve çocukluğumun Safraköy’ü, adı beğenilmediği için Belediye Başkanı Tayip Şengül döneminde değiştirilen şimdinin Sefaköy’ünde oturuyorduk.
Oturduğumuz yer bir mahalle değildi, o zamanlar ismi Maslak Çeşme Mevkii olarak geçerdi…
Kaç köyün, kaç kasabının, kaç şehrin adı değişmişti bu topraklarda?
*****
Bugünkü adıyla İnönü Mahallesi’nde kar yağdığında avcılar, bıldırcın avlamak için bizim mahalleye gelirlerdi.
O zamanlar bizim mahallede toplasan 10 ev, bilemedin 15 ev vardı.
Yılı hatırlamıyorum; öyle bir kar yağmıştı ki, düşünün karlar arasından tüneller açmıştık.
Kar her tarafı doldurmuştu.
Yollar kapanmış kimin umurunda, zaten mahallemizde yol da yoktu.
Tevfikbey Mahallesi’nin bittiği yerden itibaren stabilize yoldu Maslak Çeşme Caddesi…
Yağmur yağdığında bırakın normal arabayı, eşek arabaları bile zorla girerdi.
Çamura saplanır kalırdı eşek arabaları da, birkaç kişinin yardımıyla çamurdan kurtarılır; ekmek gelirdi mahallemize.
*****
Kar yağdığında yollar kapanırmış, soğuktan insanlar evlerinde üşürmüş, kime ne?
Keyfimize diyecek yoktu.
Yokuş aşağı iki ayak üstünde, çömelerek, oturarak saatlerce kayıyorduk.
Ne üşümek ne de acıkmak… Hissetmiyorduk.
Anne ve babalarımız zorla evlere götürüyorlardı bizleri…
Sıcacık sobanın etrafından ısınırdık... Sobanın üzerinde kestaneler (tabi ki Sinop kestanesi) bomba gibi patlardı.
Biz sıcak kestaneleri, ellerimizi yaka yaka açmaya çalışarak kendimize ziyafet çekerdik.
*****
Ne geçim derdini ne de odun kömür olmadığı için evlerde sobaların yanmadığını düşünürdük.
Çocuktuk ve mutluyduk.
Saatlerce oyunlar oynardık, ister kar yağsın ister yağmasın.
Tüm araziler bizimdi. Yemyeşil, ekin dolu arazilerde kilometrelerce koş koşabildiğin kadar, git gidebildiğin kadar…
Ayamama Deresi gürül gürül akardı.
Her iki kıyısındaki sebze bahçelerinin, hayat kaynağı idi.
Biz çocuktuk ve balık tutardık o Ayamama Deresi’nde.
*****
Şarkıda olduğu gibi, bizler büyümüştük ve kirlenmişti dünya…
Yine çocukluğumu aratmayan, o günlere dönmeme neden olan kar yağıyor dışarıda.
Yine keyif katıyor kar yağışı, çocukluğumda olduğu gibi
Her tarafı ölüm sessizliğine benzeten kar yağışı, ayrı bir hüzün ve mutluluk oluşturuyor insanda.
Hüzün ve mutluluk aynı anda.
Birbirine iki zıt duygunun yaşanmasına ve içice geçmesine neden oluyor.
*****
Bugün çocukluğumun geçtiği yerlerde bırakın uçsuz bucaksız yeşillikleri bulmak, küçük yeşilliklerin olduğu yerleri bile bulmak mümkün değil.
İstanbul’un en önemli sebze bahçelerine hayat suyu veren Ayamama Deresi bugün pislik akıtıyor.
Bırakın balık tutmayı, kurbağa bile bulamazsınız.
Sebze bahçelerinin yerinde otoban ve büyük büyük binalar yükseliyor.
*****
Dışarıda yine kar yağıyor.
Şiddetli bir karın yağacağı, günler öncesinden duyurulmuş.
Dünyanın en büyük metropolünde yollar kapalı. Arabalar, kapılarının önlerinden çıkamıyor.
Belediyeler, günler öncesinden şiddetli yağacağı duyurulmuş karda sınıfta kaldılar.
Bir akıl planlanması yok.
Karla mücadele edebilecek kaç aracın var?
Özelde kaç araç var?
Bunları bir araya getir, kentin en önemli yerlerine yerleştir.
Kar başladığı andan itibaren çalış…
Tuzla, temizle…
Ertesi gün yollar temiz olsun.
Nerede?
Sahi, çocuktuk büyüdük ve kirlendi yaşadığımız dünya da, akıllarımızı da mı kirlettik?
*****
Şiddetli bir kar yağdığında organize olamayanlar, kentlerin yeşil alanlarını talan etmede, imar plan değişiklerinde nasıl organize olabiliyorlar?
Hatta ayrı ayrı partilerde bulunanlar nasıl oluyor da, imar plan tadilatlarında yol arkadaşlığı yapabiliyorlar?
*****
Dışarıda kar yağıyor. Terk edecekmiş bugün İstanbul’u.
Keşke biraz daha kalsaydı.
Örtseydi tüm pislikleri ve her tarafı, bir ölüm sessizliği kaplasaydı.
Biraz daha devam etseydi, temizlenirdik belki.
Kirlettiğimiz kentlerimiz biraz kendine gelirlerdi.
Vicdanlarımız aklanırdı.