Çocuk Olmak
Bu aralar işim gereği ( bir öğretmen olamasam da ) küçüklerle uğraşıyorum. Beni strese soktukları kesin ama bunun yanında bana çok hoş anlarda yaşatıyorlar. İstedim ki yaşadığımız can sıkıcı olayların dışına az biraz çıkalım. Yüzümüzde ufakta olsa bir tebessüm olsun.
Evet küçük dostlarımdan bahsedeceğim sizlere. Biri 9 yaşında ki Mustafa, diğeri 7 yaşında ki Mislina.
Mislina çok hiperaktif bir çocuk. Yerinde duramıyor. Benimle ilk derse başladığı zamanlar; masanın üzerine çıkıyordu. Hatta çoğu zaman kucağıma bile oturuyordu. Baktım baş edemiyorum sert olmaya başladım. Yazı yazarken ve kitap okurken ondan kıpırdamamasını istiyorum. Geçen gün ders çalışırken yine kıpır kıpır, ondan durmasını istedim. Bu arada okurken kalçasını oynatıyordu. Ben sabit dur dediğimde bu sefer üst tarafı oynamaya başladı. İnanın dostlarım abartmıyorum. Kaynamasın diye gülemiyorum da. Zoraki kaşlarımı çatıyorum. Bugün beni dinledi kıpırtısı azaldı. Ama okumakta zorlandı.
- Hadi ama Mislina oku biliyorsun. Bak kaç defa tekrarladık. Dedim
Aldığım cevap aynen şu;
- Ama bu sefer kıpırdamıyorum.
Öğretmeni Atatürk ile ilgili resimleri bir kartona yapıştırmamızı istemiş. Resimleri seçtik. İçlerinde Atatürk'ün kimliği de vardı. Bana bir heyecanla:
- 'Hadi Yusuf kağıdını da yapıştıralım'. Dedi.
Ve ben yarım saat boyunca doğrusunu anlatmaya çalıştım. Gelelim Mustafa'ya;
Kendisi bir şeyler öğrenmeye çalışmıyor tam tersi dersi bir an önce bitsin istiyor. Bundan dolayı biraz sıkıntı yaşıyoruz. Özellikle sorduğum soruları yapamadığında hemen beni suçlamaya kalkıyor. Daha geçen gün matematik dersinde toplama işlemi yapıyorduk. Öğretmeni iki sayfa fotokopi vermiş. İlk sayfada yapılan işlemlerde hep bir elde kalıyordu. Arka sayfaya geçtiğimizde kalansız işlemler vardı. Ama o bunu anlamak yerine işlemleri, yanlış yaptığımızı düşündü. Haliyle benden fırça yedi. Hayat Bilgisi dersinde öğretmeni: 'okullumuza doktor geldiğinde, gelen doktora ne sorarsınız?' demiş. Bende döndüm ve sordum. Anne ve babası esnaf olan bir çocuktan aldığım cevap karşısında şaşırmamalıydım ama şaşırdım. Cevabı hazır:
- İşler nasıl derim? Dedi.
Bir seferinde de
'Cumhuriyet nedir?' dedim.
- Bayramdır. Dedi.
Ders çalışmaya, bir şeyler öğrenmeye mehilli olmayınca ortaya böyle şeyler çıkıyor. Ders dışında muhabbetlerimizde oluyor onlarla. Ama şuan aklımda kalan Mustafa'nın aşkları oldu.
Mustafa'ya kız arkadaşının olup olmadığını sordum. Hınzırca gülümsedi. Yok muş ama üç kıza birden aşık mış. Üç kişiye birden aşık olunmayacağını anlatmaya çalıştım kabul etmedi. Kalbi elimize aldığımızda üç parçaya ayırabilirmişiz, böyle olunca da kalp üç kişiyi birden severmiş. Hem kızın birinin yüzü kalp şeklindeymiş, diğerini ki U şeklinde, üçüncünün yüzü normalmiş ama çok esmermiş. Ve üçüne de aşık mış.
Evet dostlar. İnsan ne kadar gülse de, kızsa da hep çocuk kalmak istiyor. Özelliklede bu zor günlerde... Onların çocuk yüreklerine hayran kalıyor, onlara imreniyorsunuz. Oysa onlara sorsak hemen büyümek istiyorlar. Tıpkı zamanında bizlerinde yaptığı gibi. Sanırım biz insanlar hiçbir zaman yaşadığımız yaşın tadını alamadan yaşıyoruz. Hep bir şeyler bekliyor, bir şeylerden şikayet ediyoruz. Hiçbir şey bizi tatmin etmiyor. Ama ne olursa olsun hepimizin ortak bir düşüncesi var. Ne kadar kıymetini bilmesek de hep tekrar çocuk olmak istiyoruz.