Çocuk Olmak…
Çocuk olmak, hayat ağacının dalına sıkıca tutunabilmektir. Düşeceğini hesaba katmadan o ağaçta keyfince salınabilmektir belki de… Geçmişten geleceğe uzanan, yokuşların nefesleri kesmediği düz bir güzergahta yola revan olmaktır çocukluk….
Çocuk olmak, hayata pembe gözlüklerle bakabilmektir. Bütün insanları kardeş görebilmektir çocukluk… Çocukların milleti ve milliyeti yoktur. Bütün dünyada masumdur çocuklar… Onlar gülünce tebessüm yayılır annelerin nurlu yüzüne; onlar ağlayınca annelerin yüreğinden bir tel kopar sanki… Çocuklar, şefkatin membaı olan annelere duygu telleriyle bağlıdır çünkü… O teller, tonlarca yükü taşıyan çelikten çok daha sağlam ve güçlüdür.
Çocuk olmak; dertlerden, tasalardan, yarın endişesinden, geçim sıkıntısından, savaşların acı yüzünden habersiz yaşamaktır. Zira bütün dünyaya aynı gözle bakar onlar… Onların düşmanları, tarihi emelleri, kinleri, nefretleri yoktur. Saflığın en doğal halidir çocukluk… Bir somun ekmek için çöplükleri karıştırırken bile hayata tebessüm edebilmektir.
Giydiği eski püskü, yırtık pantolonun tasasını yaşamadan onu bile eğlenceye dönüştürebilmektir. Hayatın acı yüzüne gülümsemektir çocuk olmak… Yarının dertlerini sırtına almadan, an’ı doyasıya yaşamaktır. Karamsarlığın her çeşidini kovmaktır hayatından...
Çocuk olmak; bir dağ köyünde yoksulluğun getirdiği, tahammülü zor acıları anne babayla bölüşmektir; ekmeğin yanında katık aramamaktır. Etin kokusunu kurbandan kurbana hissedebilmektir taşranın varoşlarında çocuk olmak… Zenginlerin elinden merhamet dilenmektir donuk bakışlarla… Bir düğün arabasının önüne atılmaktır canını hiçe sayarak…
Çocuk olmak, bir bombayı oyuncak sanarak avuçlamak ve ömür boyu sakat kalmaktır Doğu ve Güneydoğu’da… Sakat bacağıyla yine de hayata güler yüzle bakabilmektir. Gül bahçesine destursuzca girip dikenler içinde iri güller dermektir çocuk olmak…
Çocuk olmak, bazen de karanlık odakların emellerine alet olmaktır. Nereye ve niçin attığını bilmeden ara sokaklarda taş atmaktır kör kuyulara… Eylemin çirkin felsefesine inemeden bunu bir taş oyunu olarak görmektir. Sokaklarda kovalamaca oynamaktır kendince.
Çocuk olmak, tahta kılıçla ülkeler fethetmenin garip düşünü görmektir. İşlek bir ana yolda, arabaların camını silerek merhamet dilenmektir. Çocukluk hiç farkında olmadan kendini tinercilerin tuzağında bulmaktır ne yazık ki!... Buz gibi kış gecelerinde sokakları mesken bilip mavi gökleri yorgan edinmektir üstüne.... Varoşlarda çocuk olmak baskülle tartı yapmak, kağıt mendil alıp yalvarırcasına satmaktır biraz da… Sokakların diliyle konuşup sokakları dost bilmektir çocukluk… Anne şefkatini sokaklarda aramaktır bir yerde…
Çocuk olmak; top ve misket oynamak, kaydıraklarda kaymak, anlamsızlığı anlam edinmektir çok kere… Toprağa yakın olmak, kendini toprağın bir parçası hissetmektir çocukluk… Bazen de bir kamyonun arkasına takılıp bir çeşit akrobatlığa soyunmaktır köyün toprak yollarında. Çocuk olmak, bazen de ölümle alay etmektir hiç farkında olmadan…
Çocuk olmak, çok kere oyuncakların dünyasında kaybolmaktır. Onlarla duygusal bağlar kurmak, onları hayatın bir parçası kabul etmektir. Evcilik oynamaktır çocukluk… Annelik, babalık rolüne soyunmaktır bazı zamanlarda. Hayatı bir oyundan ibaret görmektir masumca… Gece, yatağına yatınca her şeyi unutup bir ninninin veya bir masalın ellerine teslim etmektir kuş uykusunu. Meleklerle el ele verip dünyayla ilişkiyi kesmektir çocukluk…
Çocuk olmak, bir yaz yağmuru altında hiçbir şey olmamışçasına sırılsıklam ıslanmaktır. Uçurumların ardını görememektir çocukluk. Bir top için kendini yardan uçurmayı göze almaktır ne yazık ki!... Bulutları pamuk şekeri olarak görmektir büyüklere inat…
Çocuk olmak, hayallerin gerçeklere galebesidir. Umudun hiç sönmeyen meşalesini tutuşturarak karanlıkları ürkek bakışlarla aydınlatmaktır çocukluk… Kırık dökük düşleri toplamaktır cam kırıkları arasından… Konuşulması gereken yerde susmak, susulması gereken yerde de konuşmaktır bazen de… Sırrın sırrına vakıf olamadan onu paylaşmaktır çocukluk…