“Cizvit Tarikatı” İle “Paralel Örgüt” Benzerliği
Cizvitler, (Latince: Societas Iesu) İsa Tarikatı olarak anılan bir Hıristiyan Tarikatı. Hıristiyan olmuş eski bir İspanyol askeri olan Ignacio de Loyola (Aziz Loyolalı İgnatiyos, S.J.) tarafından 1534'de kurulmuştur. Başlıca yoğunlaştıkları alanlar misyonerlik ve eğitim kurumları açmaktır. Türkiye'de "İsa'nın Askerleri"adıyla bilinir, üyelerine "Cizvit" denir.
Cizvitlerin benzer tarikatlardan en önemli farkının örgüt yapısında olduğu görülür. Tarikat üyeleri her zaman göze batmadan her türlü toplum içerisinde, o toplumun insanları ile aynı düzeyde ve uyum içerisinde yaşarlardı. Tarikat, ilk gününden itibaren kısa vadeli hedefler yerine hep uzun vadeli hedeflere yönelmiş ve özellikle insana yatırım yapmıştır. Gerçekten de insana yapılan yatırımlar sayesinde Cizvit tarikatı çok kısa sürede Avrupa’nın en önemli siyasi ve ekonomik gücü haline gelmiştir.
Açtıkları eğitim kurumları, Vatikan'dan aldıkları destek, misyonerlik faaliyetleri ve dünya çapındaki yaygın örgütlenme ağı ile Katolik Roma Kilisesini desteklemiş, reformasyon ve Protestanlığa karşı bir muhalefet oluşturmuş olup etkin oldukları dönemde; hükümetleri, din ve devlet adamlarını, aydın ve entelektüel çevreleri etkileri altına almayı başarmışlardır.
Bu tarikata mensup rahipler isimlerinin sonuna S.J. (Societas Jesu) ekleme hakkına sahip olurlar. Cizvit tarikatı ilk kurulduğu zamanlarda Roma Katolik Kilisesinin fevkalade olumsuz tepkisiyle karşılaşmış ve kabul görmemişti. Ancak Cizvitler, kısa süre içerisinde Protestanlara ve Anglikan mezhebine karşı sert tutumları ve bunlar aleyhine yaptıkları çalışmalar nedeniyle kilisenin bu menfi yaklaşımını tersine çevirerek Papalığın beğenisini kazandılar. Bu beğeni, Kilise'nin tarikatı açıktan desteklemeye başlaması ile ilk meyvelerini verdi, alınan destek sayesinde tarikat kısa sürede hem ekonomik hem de politik olarak büyük güç kazandı. Bu dönemde Cizvitler, Kilise'ye hoş görünmek için özellikle aforoz edilenlere karşı çok acımasız oldular.
Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont'ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içerisinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı.
Ayrıca Cizvitler 1583 yılında İstanbul'da bulunan St. Benoit adlı bir Fransız kurumu yönetimini de üstlenmişlerdi. 18 Kasım 1583 tarihinde Fransa Kralı III. Henri'nin isteği doğrultusunda Papa XIII. Gregorius, manastırı Benedikten tarikatından alıp Cizvit (Jésuites) rahiplerine vermiş ve Jules Mancinelli'nin yönetiminde ikisi Fransız ve ikisi İtalyan toplam dört Cizvit rahip, kurumu devralmıştır
Saint-Benoît'da ilk eğitim kurumu, manastıra bağlı olarak yine Cizvit rahiplerin girişimiyle 1583 senesinde kurulmuştur. 1586 yılındaki veba salgını sırasında görevli Cizvit'lerin tamamının ölmesi üzerinde okulu Kapusen (Capusins) rahipleri devralmıştır. Ancak bu rahiplerden Aziz Joseph de Leonessa'nın Topkapı Sarayı'na giderek Sultan III. Murad'a Hıristiyan olma çağrısında bulunması üzerine, Kapusen rahipler tutuklanıp sınırdışı edilmişlerdir. Bu nedenle okul kapanma tehlikesi yaşamış, ancak Cizvitler kısa süre sonra okula geri dönerek kurumu yaşatmayı başarmışlardır. Saint-Benoît bu dönemde, Osmanlı topraklarındaki Cizvit faaliyetlerinin merkezi (maison-mère) olmuştur.
18. yüzyıla gelindiğinde Cizvit tarikatı öyle bir hal almıştı ki hem Avrupada ve hem de özellikle Güney Amerika'da her önemli noktada Cizvitleri görmek mümkündü. Cizvitler, Uzakdoğu'da dahi etkin faaliyette bulunabiliyorlardı. Ancak bu dönemde politik açıdan Roma'da güçler dengesi kilise aleyhine dönmeye başlamıştı ve bu durum kilise yetkililerinin hiç hoşuna gitmiyordu. Kilise azalan etkinliğini tekrar kazanmak ve yeniden güç odağı olabilmek için Cizvitlerden kurtulmak ve onları ortadan kaldırmak istiyordu.
İstenilen kurtuluş 1773 yılında gerçekleşti. O yıl dönemin dini lideri XIV. Clement, Cizvit tarikatının feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma Kilisesi tarafından Cizvitlere tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etti. Kilise, tarikatın varlık sebebi olduğu için kiliseye karşı yapılacak herhangi mücadele de olamazdı. Bu ilan ile birlikte Cizvitler arasında büyük bir çözülme oldu. Her ne kadar 1814 yılında VII. Pius tarafından Cizvitlere eski hak ve ayrıcalıkları geri verilse de Cizvitler bir daha toparlanamadılar ve hiçbir zaman eski hallerine dönemediler. Ancak Katolik mezhebinin bir tarikatı olarak varlıklarını sürdürebildiler.
Cizvitler eğitilerek dünyanın çeşitli bölgelerinde çalışmaya gönderildiler. Bir Cizvit’in eğitimi uzun süre alır. Eğitiminin ilk iki yılını arkadaşları ile birlikte öbür insanlardan ayrı olarak dinsel yaşamı öğrenmekle geçirir. Bu çömezlik dönemidir. Bir ay boyunca Ignatius’ un kuramlarını inceler ve iyi bir Cizvit olup olamayacağına karar verir. İki yılın sonunda Cizvit olmak için karar vermişse yoksulluk ve bekârlık kuralına uyma; Tanrı’ya ve kiliseye itaat etme konusunda yemin eder ve yetkin bir papaz olabilmek için felsefe ve ilahiyat öğrenerek çalışmalarını sürdürür. Cizvitler içinden önder olarak seçilenler papanın verdiği her türlü din görevini yerine getirecekleri konusunda yemin ederler. Cizvit öğrencilerinin diğer tarikatlarla ilişki kurması yasaktır. Cizvit yönetimi tarafından belirlenen kitapların dışında kitap okumaları da kesinlikle yasaktı. Hatta kendi yorumları ile yazılmamış olan İncilleri okumak bile Cizvit öğrencileri için yasaktı. Eğitim süreci tamamen tarikatın belirlediği kurallar çerçevesinde gerçekleştirildi.
Tarikata kabul edilen herkes mutlaka uzun ve ayrıntılı eğitimlerden geçirilir, ancak başarılı görülenler tarikatın fikir ve ideallerini öğrenebilirlerdi. Cizvitler, özellikle fakir ve yetenekli gençlere, kurdukları ya da destekledikleri özel okullar aracılığı ile çok iyi bir eğitim verdirirlerdi. Fransa, Clermont’ta bulunan Cizvit koleji döneminin en iyi okuluydu. Cizvitler fikirlerine karşı çıktıkları bir kurum ya da topluluk ile karşılaştıklarında asla açıkça kavgaya girmezler, sinsi ve gizlice her türlü etkinlikte bulunarak o kuruluşu yıpratırlardı. Özellikle sahip oldukları iyi eğitimli genç üyeleri sayesinde karşıt oldukları kurum ya da topluluğun içine sızarak kendi ilke ve fikirlerini içerden aşılarlardı. Bu şekil içerden yapılan baskı ile o kurum kısa süre içersinde yıpratılır veya tamamen yozlaştırılırdı.
Avrupa’daki halk 16. Yüzyıldan başlayarak Katolik kilisesine karşı bilinçlenmeye başlamıştır. Kuzey Avrupa’da Tapınakçıların kışkırtmasıyla özellikle Protestanlığın yaygınlaşması, Katolik kilisesinin gelirlerini önemli ölçüde azaltmıştır. Kilise tapınakçılar karşısında çok küçük düşmüştür ve kan kaybetmektedir. İşte tam bu sıralarda kurulan Cizvit tarikatı Tapınakçılarla amansız bir mücadeleye girişecektir. Cizvitler siyasi kurumlara çok iyi sızabiliyorlardı, gittikleri ortamlara çabuk adapte olup tüm Avrupa çapında istihbarat çalışmaları yapıyorlar, ele geçirdikleri kurumlar vasıtası ile Protestan ve Anglikanlara büyük darbeler indiriyorlardı. Protestan ve Anglikan mezheplerinin arkasında tapınakçı kökeniyle bilinen Gül-Haç tarikatı vardı. Bu tarikatla dolayısı ile Tapınakçılarla savaşa girerek onların hedeflerinin gecikmesini sağlamışlardır.
Özellikle Afrika ve Güney Amerika’nın Hıristiyanlaştırılmasında önemli bir rol üstlenmişlerdir. Bu bölgelerdeki okulları ve kiliseleri vasıtası ile Katolik mezhebinin buralarda yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
İlk başlarda Tapınakçıların içlerine kadar sızmayı başarsalar da onların gerçek gizlerine asla hâkim olamamışlardır. İlk başlarda bocalayan Tapınakçılar karşı atakla Cizvitlerin içlerine sızmayı başarmışlardır. Tapınakçıların 18. Yüzyılın ortalarında Katolik kilisesini ele geçirmeleri ile, istenilen kurtuluş 1773 yılında gerçekleşti. O yıl dönemin dini lideri Papa XIV. Clement, Cizvit tarikatının feshedildiğini ve dünyanın her yerinde Roma kilisesi tarafından Cizvitlere tanınmış olan tüm hak ve ayrıcalıkların kaldırıldığını ilan etti. Kilise tarikatın varlık sebebi olduğu için kiliseye karşı yapılacak herhangi mücadele de olamazdı. Bu ilan ile birlikte Cizvitler arasında büyük bir çözülme oldu. Her ne kadar 1814 yılında Papa VII. Pius tarafından Cizvitlere eski hak ve ayrıcalıkları geri verilse de Cizvitler bir daha toparlanamadılar ve hiç bir zaman eski hallerine dönemediler. Ancak Katolik mezhebinin bir tarikatı olarak varlıklarını sürdürebildiler.
Kaynakça
•Michael Servetus Research Website that includes graphical documents in the University of Paris of: Ignations of Loyola, Francis Xavier, Alfonso Salmerón, Nicholas Bobadilla, Peter Faber and Simao Rodrigues, as well as Michael de Villanueva ("Servetus")
•Coyle, Henry (1908). Our church, her children and institutions. Angel Guardian Press. ss. 142. Erişim tarihi: 14 August 2011.
•Düşünce Tarihi, Batıya Yön Veren Metinler, Cizvit Eğitimi, Ignatius Loyola
Emekli imam-Hatip Şevket Şahin; Ahmet Mithat Efendinin Bu eseri üzerinde yıllardan beri çalışmalar yapmakta, sadeleştirerek gününüz insanının anlayabileceği şekle sokarak bir kitap haline getirmek gayretindedir.
Yazar Ahmet Mithat Efendi 1844-1912, İstanbul’da doğdu.
Babasının erken ölümü ile ailesi ile birlikte Vidin"e gitti. İstanbul"a döndüklerinde bir aktarın yanına çırak olarak girdi.
Ailecek gittikleri Niş"te Rüştiyeyi bitirdi ve Rusçuk"ta memur olarak işe başladı. 1864. Bu arada hem Fransızca çalışıyor hem de Tuna gazetesine yazılar yazıyordu.
1869′da Tuna gazetesinin başyazarı oldu. Bir ara Bağdat"a gitti.1871′de İstanbul"a dönerek Ceride i Askeriyye Gazetesinde yazılar yazmaya başladı.
Bu arada evinde kurduğu matbaasında kendi kitaplarını bastı. Namık Kemal ile tanıştığında Basiret"e yazılar yazıyordu. Devir ve Bedir adlı iki gazeteyle. Dağarcık ve Kırkambar adlı iki dergi çıkardı.
Sürgüne gönderildiği Rodos"tan üç yıl sonra döndü ve İttihad Gazetesini çıkardı. Çeşitli devlet görevlerinde bulundu. Tanzimat romanının kurucularından biri olan Ahmet Mithat, edebiyatın öykü, roman dahil her türünde değişik konularda eser vermiştir.
Bazı eserleri öykü ve romanları: Kıssadan Hisse (1870), Hasan Mellah (1874), Hüseyin Fetlah (1875), Feiatun Bey ile Rakım Efendi (1875), Vah (1881), Esrar-ı Cinayet (1883), Papazdaki Esrar (1890). Eski Mektuplar (1897), Jön Türk (1908).
Oyunları: Açıkbaş (1874). Ahz-i Sâr (1874). Siyavuş (1883). Eyvah (1884). Diğer eserle-ri: Kainat (1871-1881). Menfa (1876). Ekonomi Politik (1878). Av¬rupa"da Bir Cevelan (1889). Muhâberât ve Muhâverât (1893), Tarih-i Edyân (1911).
Çok yönlü bir değer olan Ahmet Mithat Efendi’nin Hıristiyanlığın Tarihi Tesisi ve İntişarı isimli eseri, önemli bir eserdir. Bu eserde Cizvitlerden bahsetmekte, günümüze ışık tutan önemli bilgiler vermektedir.
Cizvitler Cemiyeti ile Paralel örgüt arasında benzerlik olduğunu söyleyen şahin, çalışmalarından bir bölümü bana verdi. Bunlardan bazı cümleleri buraya almak istiyorum.
“Katolik Kilisesi için zuhur eden yeni mezhep mensuplarından ibaret olan düşman, öyle olur olmaz kuvvetlerle def edilebilecek düşmanlar olmadığı görülünce, Paris’te öğrenci olan İnyas (lovayola) adında birinin liderliğinde Katolik mezhebi menfaatine kendilerini ortaya atan yedi kişiden ibarettir.Papalık tarafından izin verilerek, bu yedi kişi Cizvitler Cemiyetini kurdu. Protestanlığı yok etmek için yeni bir kuvvet icadı hasıl olduğundan, bu cemiyet teşkilatlanmaya başladı. Büyük yetkiler aldılar. Büyükler ve küçükler huzurunda dilenmek, günah çıkarmak, halka nasihat etmek. Çocukları ve gençleri eğitmek, yetiştirmek sahalarında imtiyaz sahibi oldular. Siyasi ve dini her şeye müdahale ederek, Mesih’in askerlerdi olduklarını halka inandırdılar. Putperestlerle Müslümanları kendi dinlerine çekmeye gayret gösterdiler.
Cizvit sizin hiçbir fikrinize karşı çıkmaz. Size uyar, sizin değerlerinize sahip çıkar, bukalemun gibi renkten renge bürünür, yönünü bir türlü belli etmez.
Cizvitler Dünyanın her tarafına yayıldılar, kovuldukları yerlere yine gittiler, çeşitli entrikalarda nice canlara kıydılar, herkesi haraca bağladılar.
Misyonerlerin bir fırkası Cizvit papazlarıdır. Şer odaklarında, kan akıtılan yerde bunları görmek mümkündür.”
Devletin birinci planda ele aldığı, devlet ile bu yapı arasında adeta bir savaş başladığı gününüzde; Müslümanların akılları allak/bullak, mideleri bulanık, görüşleri perişan, din adına düşünce ve ayrılıkları büyük bir yara, inananlar arasında nifak, birlik/beraberliği bozan şikak,
Vahdet için büyük tehlike, şer güçlerin kıs kıs güldüğü ve bayram yaptığı bir komedi/dram haline geldi, sonu merak ve üzüntüyle bekleniyor.
İnternet sitelerine girin, medyada yer alan haber ve röportajları okuyun, konferansları dinleyin, kökü dışarıda bu tarikat ile Paralel Mekanizmanın çalışmaları birbirine benziyor.
Türkiye'nin en ünlü finans uzmanlarından yazar Ömer Özbay, A Haber'de yayınlanan Yaz Boz programı için hazırlanan söyleşide Pensilvanya'daki çiftlik hakkında şoke eden bilgiler aktardı.
“Özbay, şu anda Golden Generation Vakfı'na ait olan, Fethullah Gülen'in içinde misafirleri ağırladığı, sohbetler yaptığı yerleşkenin esrarengiz hikayesini anlattı.
Gülen'in kaldığı çiftliğin daha önce Katolik kilisesine bağlı Cizvit tarikatının yaz kampı olarak kullanıldığını söyleyen yazar Ömer Özbay Cizvit tarikatının da Gülen gibi eğitim odaklı çalıştığını ve devlete sızma uğraşı verdiğini ifade etti. Özbay, Fethullah Gülen'in teorisyenini açıklayarak cemaatle Hıristiyanlar arasındaki bağın nasıl kurulduğuna açıklık getirdi.” Haberi dikkat çekici ve mideleri bulandırıcı bir özellik taşımaktadır.
Her kafadan bir ses yükseliyor, parsellenen ideal ve ideoloji sahipleri bildiklerini yazıyor, medya çanak tutuyor, sendikalar, partiler, sivil toplum teşkilatları siyasi pasta diliminden kapmak üzere yarış halinde. “Binmişiz alâmete, gidiyoruz Kıyamete” demek daha doğru olur sanırım.
“Allah bu fitne ateşini söndüre, gerçek olanlar biline, hak ve adalet tecelli ede, akıl, fikir, izan, şuur, iman vazifelerini yapa. Cennet Vatanı içten ve dıştan yıkmak için faaliyet gösteren, Allah’ın Nizamını yeryüzünden silmek isteyen, oyunlar, senaryolar hazırlayan, tuzaklar kuran şer güçlere meydan vermeye….” diye dua etmek gerekir. Amin!