Cihaner Nerede CHP’liler Orada mı?
Önceki akşam Avcılar CHP'nin yemeğine davetliydik. Ezo Restaurant'ta yapılan geceye vardığımızda, iğne atsanız yere düşmeyecek salonda. Seçime şurada ne kalmış ki, ancak salonda heyacan adına hiçbir şey yok. Yanımıza bir ilçe yöneticisi geliyor. Bir gün öncesi yazdığımız, Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci ve Orhan Duran ile ilgili yazdığımız yazı ile ilgili düşüncelerini açıklıyor: "Yazını çok beğendim. Çok doğru analizler yapmışsın. Değirmenci ve Duran nasıl yan yana gelecekler? Nasıl oy isteyecekler? Kutlarım."
Ardından bir başka meclis üyesi, ‘hoşgeldiniz’ diyor ve kulağımıza eğilip, "Eşinize selamlarımı söyleyin. Meclis’te yaptığı konuşmayı çok beğendim. Ayrı partilerdeyiz. Söylemem doğru olmazdı mecliste. Ama kendisine iletin, konuşması oldukça iyiydi. Kendisini kutladığımı iletin." Teşekkürler deyip, yanından ayrılıyorum.
İlçe Başkanı Bayram Acar konuşmasına başlamadan evvel, salonda bulunan arkadaşlara ve dostlara merhaba diyorum. O sırada bir bayan masaları dolaşıyor ve herkesin ellerini sıkıyor ve kendisini tanıtıyor. Benim de elimi sıkıyor. Binnaz Toprak olduğunu öğreniyorum. Şu Cumhuriyetçilerin oldukça tepkisini çeken aday.
Sanki Genel Başkan geldi
Başkan Acar konuşurken, salonda büyük bir hareketlenme oluyor. İlhan Cihaner'in salona girdiği ifade ediliyor. Salon ayağa kalkıyor. Sloganlar atılı-yor: "Cihaner nerede biz oradayız!" Harareti attıran ise, 80 öncesinin dev-rimcilerinden ve iki dönemdir İl Genel Meclis Üyesi. Slogan atılırken düşünü-yorum. 'Cihaner nerede biz oradayız' ne demek? Cihaner sonuçta CHP'nin Denizli Milletvekili adayı. CHP'liler, daha dün partiye katılmış olan bir savcı için nasıl olur da, "Cihaner nerede biz oradayız" derler ki... Aklım almıyor. Sonra aynı görkemli karşılamanın aynı akşam Küçükçekmece CHP'nin gecesinde yapıldığını öğrenince şaşırmadım.
Çünkü CHP'nin tabanı son 20 yılda Cumhuriyet, laiklik üzerindenşekillendirildi. Aynı zamanda kendisini solcu sayanların da özellikle AK Parti karşıtlığı üzerinden darbecilerle, de-mokrasi karşıtlarıyla aynı çizgide bu-luşmalarını anlayabiliyorum. Çünkü bu solculuk cumhuriyetten beri Kemalizme sahip çıkmayı bir ilericilik saydı. Kemalizmin ilkeleri solculuğun ilkeleri gibi kabul edildi. Evrensel solun tüm değerleri gitti yerine yerel ve milliyetçi değerler egemen oldu. (Önümüzdeki günlerde uzun bir yazı dizisi hazırlıyorum, bu konuyla ilgili...)
İlhan Cihaner'e gösterilen ilginin en önemli nedenlerinden biri, tarikatlara ve tarikatçılara duyulan öfke... Aslında halk için solculuk yaptıklarını söyleyenlerin, halka öfkeleri...
'Cihaner'in şahsında hangi sol değerler, hangi geçmiş değerleri ya da müca-delesi var?' soruları anlamsız kalıyor.
CHP'ye ergenekoncu kişilikleri aday gösterdi diye kızanların bilmedikleri bir gerçek var: CHP'nin tabanı bu kişilere kızgın değil ki! İnanın iki salona Mehmet Haberal, Sinan Aygün de gelse aşağı yukarı aynı coşku ile karşılanırdı. Mustafa Balbay'a bu ilgi gösterilse inanın bunun solculuk anlamında bir değeri olabilirdi. Ancak, İlhan Cihaner'e gösterilen ilgiyi görünce, Kılıçdaroğlu'nun işinin ne kadar zor olduğunu daha iyi anlayabiliyorum.
Özellikle son günlerde Taraf Gazetesi'nde sürdürülen bir tartışma var. Yıldıray Oğur, Gürbüz Özaltınlı ve Alper Görmüş arasında... Yıldıray Oğur, Ergenekon'un silah bıraktığını iddia ederken şunları yazıyor: "Ergenekon örgütüne ne oldu? Bunun cevabı aday listelerinde.
Ergenekon, üst üste gelen operas-yonlar, hastane odalarına kadar girip, sahte raporların peşine düşen bir adli kararlılıkla önce psikolojik olarak çö-kertildi. Sonra da 2010 Askerî Şûrası ile ordu, referandumla da yüksek yargının dengesi bozuldu. Buna CHP’nin yeniden dizayn edilmesi, medyada yaşanan değişim, bir zamanların beşli çetesi sivil toplum örgütlerinin dönüştürülmesi de eklenince kaçınılmaz son geldi.
Ergenekon silah bıraktı. Silahlarını, çıktığında “polis gömdü” diyecek kadar uzağa ve derine gömen Ergenekon’un üst rütbelilerinin haftalarca mavi kanlı bile olmayan Dersimli sıradan bir Ankara bürokratının hazırladığı listelere girebilmek için birbirleriyle yarıştığına şahitlik ettik.
Bugüne kadar ordudan medet umanlar siyasetten medet ummaya başladılar. Bugüne kadar TSK ve yargının yanında bir siyasi şube olarak kalan CHP, artık kudretli paşaların listeye alınmayınca küstüğü bir güç odağı haline geldi. Listeye giremeyen eski darbeciler bağımsız aday olarak siyasetin bacasından içeri girmeyi de-nemekteler. Çünkü Ergenekon taktikleri, siyaset karşısında yenildi.
Çünkü biliyorlar ki artık çözüm siya-sette. Ordu geri püskürtüldü. Ergene-kon’a silah bıraktırıldı. Bundan sonra Ergenekon’dan kalanlar düz ovaya inip CHP içinde siyaset yaparak var olmayı deneyecekler. CHP ise, Anayasa’dan Kürt sorununa kadar hem kendi hem de Türkiye’nin ezberini bozmaya devam edecek. CHP ile AKP’nin sivil demokra-side ve barışta anlaştığı günler rüya değil.
Devletler zor değişiyor. Ama sonunda değişiyor işte... "
Alper Görmüş ise, Oğur'un iddialarına katılmadığını belirtirken şunları yazıyor: "Ergenekoncular CHP’cilik yapmak için CHP’ye giriyor değiller, zannedildiği gibi öyle yalvar yakar oldukları da yok. Orada doğal tabanları var ve o tabanın zorlamasıyla, bir anlamda “hak ederek” giriyorlar CHP’ye. Bir soru: O taban öyle olmasaydı, Kılıçdaroğlu Ergenekoncuları listeye alır mıydı? Hiç şüpheniz olmasın; almazdı.”
Ergenekoncuların
doğal tabanı CHP'de...
Benim de görüşüm, Görmüş'ün görüşlerine yakın. Ergenekoncuların doğal tabanı var CHP'de... Hatta bu taban Ergenekon diye bir suç örgütü olduğuna dahi inanmıyorlar. Avcılar ve Küçükçekmece CHP'nin gecelerinde İlhan Cihaner'e gösterilen o büyük ilginin nedeni bunun kanıtı... CHP ne kadar değişmeye çalışsa da, darbecileri destekleyen ve kendilerine eskiden devrimci, sosyalist ve komünist diyenden tutun da farklı kesimlere kadar geniş bir taban var. Görmüş’ün dediği gibi, Kılıçdaroğlu tabandaki desteği görmese ve ciddi bir oy tabanı olduğunu bilmese, inanın listeleri daha farklı yapardı. Önümüzdeki birkaç yıl içersinde Türkiye daha da değişecek. Kendilerini çok güçlü zanneden halktan desteği olduğunu düşünen BDP dışında bağımsız adaylarla seçime girenler ise, boylarının ölçüsünü alacaklar. Sokak gerçeğini bir kez daha gördükten sonra, yine darbe özlemleri içinde ömürlerini tüketecekler... Eskiye özlemleri ile hayatlarını tamamlayacaklar... Ve bir daha büyük bedeller ödetemeden, göçüp gidecekler...