Cibran’ın Kökleri
Kök denen şeyi hep düşünürüm... Dün de, ne güzel bir tesadüf!, Cibran'a denk geldim. İtiraf edeyim, çok da okumadım onu. Ama, sanırım öyle denk geldi ki pek çok şeyini anlam için ulu evren bir sinyal gönderdi. Başka bir denk geliş ise, aynı zamanlarda, kök denen şeyin bir araba içinde bana doğru gelişiydi. Annem babam buraya geliyordu. Tamamen ayrıldılar uzun yıllar yaşadıkları-yaşadığım yerlerden. Kök koptu. Fakat nereye kadar kopabilir? Kök iyi bir şey midir? Şu kökleri nereye dikmeli?
Zaman geçtikçe insan, geriye baktıkça, kendini hem şanslı hem de şanssız hissetmesi, bazen bunu aynı anda oluyor gibi olması tahammül edilebilir fakat içinden çıkılmaz bir hal almasıyla, zorlanıyor. Zevkli bir zorlanım.. öte yandan bilinemezlik'in kontrol edilmiş halinin yine de bilinemez olması.
Cibran ne güzel bir ruhtur! Geriye bakınca insan, ek olarak Cibran'a bakınca, kökleri başka yerlerde aramak gerektiğini de unutmamak gerek. Hatırlamak gerek. Hepimiz köküz. Tek bir kılcal dahi bulsa diğerini bir kök oluyoruz. Tersine büyüyoruz. Kök dönmesi değil, göğe açılan kökler, göğe dalan kökler.
Kök kökle beslenir. Kök kökle ululanır.
Cibran ne güzel ruhtur!
---
Şurada da yazıyorum: