CHP’de Kemalizim Depreşti
Sevgili okuyucular, ne demişler, 'Kırk yıllık Yani, olur mu Kâni?' Bizim kırk yıllık dogmatik Kemalist CHP de bir türlü demokrat bir halk partisi olamıyor. Tek parti jakobenizmi öylesine üzerlerine sinmiş ki, ne kadar 'Biz Yeni CHP'yiz, farklıyız' deseler de dogmatik Kemalizmin patolojisi içinde bocalamaktan kendilerini kurtaramıyorlar.
Son günlerde hem de birbirlerine düşerek olmadık garabetlere girişerek bir bardak suda fırtınalar koparan CHP'li dostları biraz ibretle, biraz da acıyarak seyrediyorum. '
Cumhuriyet' babanızın malı mı?
Efendim, güya 'yeni' CHP'de Kemalizm'in depreşmesi, evvelâ Cumhuriyet Bayramı bahanesiyle başladı. Van Depremi'nden birkaç gün sonra yapılacak olan Cumhuriyet Bayramı törenleri Deprem sebebiyle iptal edilince -daha önce Marmara Depremi'ndeki aynı uygulama unutularak- AK Parti İktidarı 'Cumhuriyet düşmanlığı' ile itham edildi.
Bu Kemalist arkadaşlar, Atatürkçülüğün ardına sığınarak her devirde terör estirmişlerdir. 1925'te Terakkiperver Fırka, 1930'da Serbest Fırka, korkularından adlarının başına birer 'Cumhuriyet' kelimesi ilâve etmeden kurulamamışlardır. Bunlar Cumhuriyet'i tekellerinde kabul etmişler ve karşılarındaki siyasî partileri 'Cumhuriyet karşıtı' olarak nitelendirmekten geri durmamışlardır.
Öyle ya, AK Parti Hükûmeti cumhuriyet karşıtı olduğu için Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal etmiştir. Bu ilkel mantığı kabul etmek mümkün müdür?... İnsanın sorası geliyor; arkadaş, Cumhuriyet sizin babanızın malı mı?...
Abdülmecit kadar taş düşsün kafanıza!
Efendim, bence 12 Haziran sonrası dönemin yıldızı, hiç tartışmasız Meclis Başkanı Cemil Çiçek'tir. Uzlaşmacı kişiliği, çalışkanlığı ve siyasî ağırlığıyla göz doldurmuş, özellikle Yeni Anayasa çalışmalarında önemli mesafeler katetmeyi başarmıştır.
Cemil Çiçek, TBMM Başkanı olarak 'Vefatının 150. Yılında Sultan Abdülmecid ve Dönemi' konulu bir sempozyum hazırlatmış ve fevkalâde önemli bir ilke imzasını atmıştır. Abdülmecid Han'ın yaptırdığı ve TBMM'ye bağlı olan Dolmabahçe Sarayı'nda gerçekleştirilen iki günlük sempozyum çerçevesinde ayrıca Ahmet Özhan konseri düzenlenmiş ve konuyla ilgili sergiler açılmıştır.
Şimdi söyler misiniz bana, şanlı ecdadımızın değerli, üstelik reformcu bir mensubu hakkında sempozyum düzenlemek suç mudur? Bunun 'Atatürk' ve 'Cumhuriyet' düşmanlığıyla ne ilgisi vardır?
Cemil Çiçek, son derece önemli bir vazife ifa ederek ecdadımıza ve tarihimize sahip çıkmıştır. O'nu candan alkışlıyor ve önüne geleni padişahçılıkla itham eden bu zavallı devrim yamyamlarını kınıyorum. Başınıza Abdülmecid kadar taş düşsün e mi?...
Tek parti faşizminin kalıntıları
Efendim, 1938 yılında Dersim'de, isyan bastırılmaya çalışılırken yaşananları biliyoruz. O devirde yaşanan olayların üzüntü verici olduğu da muhakkaktır. Hangi sebeple olursa olsun Dersim olaylarını tasvip etmek mümkün değildir. Lâkin, tarihimizle yüzleşmek bahanesiyle bölücülerin haksız saldırılarını da kabullenemeyiz.
Şimdi CHP Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün çıkmış, Dersim olaylarından Atatürk'ün de haberdar olduğunu söylüyor. Yani bir bakıma Atatürk'ü itham ediyor. Doğrusu ben Dersim olaylarına Aygün'ün baktığı gibi bakmıyorum ama Aygün'ün bu ifadesini büyük bir suç işlemiş gibi kabul edip CHP'de isyan çıkaranlara ne demeli?...
Atatürk, büyük ve millî bir liderdir ama tabiî olarak hatâları da vardır. Atatürk-İnönü ikilisinin, Dersim olaylarında hatâ yapmış oldukları niçin düşünülmesin? Lâkin tek parti faşizminin kalıntısı CHP'li jakobenlerin Kemalistlikleri depreşmiş ve ânında tepki göstererek partileri içinde küçük çapta bir krize sebep olmuşlardır.
***
Hep yazıyorum ya sevgili okuyucular, kırk yıllık Yani, olmuyor Kâni...