content Güney Marmara Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
10 Eyl

CHP’nin Eridiğinin Resmidir!.

Kapak fotoğraflarımıza baktığınızda çok şey anlattığını göreceksiniz.

Dün, yani 9 Eylül Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluş yıldönümüydü.

Hani, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu ile övünen CHP’nin.

Düzenlenen 84. yıl kutlama fotoğrafına bakınca, CHP’nin hergün kan kaybettiğini, eridiğini ve hızla yok olmaya gittiğini düşündüm.

Ve, daha önceki fotoğraflar, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

Hatırlıyorum da, önceki yıllarda CHP’lilerin kutlamaları büyük coşkulara sahne olur, Cumhuriyet meydanı katılımcıları almazdı.

Gerçi o zamanlar Cumhuriyet meydanı belki bu kadar büyük değildi ama yine de katılımcılar eski meydanı tıklım tıklım doldururdu. Hepsinin de elinde ya Türk bayrağı ya da CHP’nin 6 oklu bayrağı ile.

Sonra...

Sonrasını zaten hep beraber yaşayıp görüyoruz.

Her geçen gün eriyen, kan kaybeden ve yok olmaya doğru giden bir partinin başında “Son seçimlerde büyük bir başarı kazandık” diye önce kendini, daha sonra partililerini ve daha sonra da halkı kandıran, hem de gözünün içine baka baka yalan konuşarak kandıran bir genel başkan...

Çıkıp “Hiç kimse benim dürüstlüğüme laf söyleyemez” deyip de, hizipçiliğini, anti-demokratlığını, faşistliğini, diktatörlüğünü, saklayan başkan ve şürekası, CHP’nin yok olması için büyük bir mücadele içine girdiklerinin ya farkında değiller, ya da bir takım yerlenden bir takım rantlar karşılığında bilinçli bir oyun sergiliyorlar.

Oyunun adı da, herhalde CHP’yi yok etmek olmalı!..

Seçimlerin ardından CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı eleştiren yazılar yazarken, en çok da bozulan CHP’lilere karşın, AKP’lilerden de sitem geldi.

Şaşırdım. AKP’lilere ne oluyor diye?

Önde gelen bir AKP’li siyasetçi “Neden Deniz Baykal aleyhine böyle eleştiri yazıyorsun ki? Hani kaza ile genel başkanlığı bırakırsa bizim için çok büyük bir kayıp olur vallahi” dedi.

Meğer, CHP’lilerden daha çok AKP’liler destekliyormuş Deniz Baykal’ı.

Açık açık da dile getiriyorlar; “O giderse biz bu kadar oyu mümkün değil alamayız...” diye.

Hatta birkaç seçim daha CHP’nin başında kalması için el altından kulis yaptıkları dahi oluyormuş!..

Baykal’ın CHP’nin başından ayrılması durumunda, çok daha ciddi bir muhalefetle karşı karşıya kalacakları düşüncesiyle, Baykal’ı sonuna kadar destekleme kararı almışlar!..

Yani CHP’liler boşu boşuna kendi kendinize gelin güvey olmayın, anlayacağınız Deniz Baykal’ı değiştirmek sizin değil, AKP’nin elinde.

Ne zaman ki AKP, Deniz Baykal’ın değiştiril-mesine karar verir, an-cak siz o zaman Baykal’-dan kurtulursunuz. Aksini, sakın düşünmeyin!

Eh Baykal da partinin başında olduğuna göre, siz de ufak ufak erimeye de devam edeceksiniz. Belki de taa yok oluncaya ve partinin kapısına kilit vuruluncaya kadar!..

Zaten, sanırım Baykal da “Başkasına bırakacağıma partinin kapısına kilit vurulmasına razı gelirim daha iyi” düşüncesinde. Yoksa, bin yıldır(!) başında bulunduğu partide yerine geçecek birini mutlaka yetiştirirdi.

Yetiştirmediğine göre... Anlayın artık.

Eh, genel merkez bu durumda olunca, yerel merkez sanki farklı bir durumda mı oluyor?

Yukarıda da dediğim gibi önceki yıllarda Cumhuriyet meydanı, CHP’lileri almazdı. Şimdi ise kuruluş yıldönümünü kutlamaya katılan ancak 15-20 kişi ile Ata’nın huzuruna çıkıyorlar.

Hep aynı yüzler. Ve değişik hiçbir sima yok.

Haa, eski fotolarda yer alıp da, partinin ve yöneticilerinin tutumundan dolayı diğer partilere gidenler de kaybın ve erimenin en büyük göstergesi.

Sanırım gelecek 85. yıl kutlamalarında ancak 8-10 kişi ya çıkar, ya da çıkmaz. Ama 86. yıl kutlamalarına çıkacak partilinin kalacağını da pek düşünmüyorum.

Öyle ya 3-5 kişiyle de Ata’nın huzuruna çıkıp, “Ey Ata’m, işte kurduğun CHP!..” diyecek halleri de yok ya. Ata’nın kemiklerini de hiç kimsenin sızlatmaya hakkı yok sanırım.

Biz bunları yazdığımız zaman da bazı CHP’lilerden sitem işitiyoruz. Bol bol...

Beni, CHP’nin kanlı-bıçaklı düşmanı gibi görüyorlar. Oysa ki, bana sitem dolu sözler yetiştireceklerine, kendi içlerine bakıp da, “Biz nerede yanlış yapıyoruz acaba?” diye bir sormaya cesaret edebilseler, en azından partiyi toparlayacak bir duruma bile gelebilirler.

Ama, her işimizde olduğu gibi kolaycılığa kaçıp da, karşımızdakini suçlayınca, hem daha çok rahatlıyoruz hem de büyük bir vebalden de kurtulmuş oluyoruz demek ki!..

İnsan, kalkıp da “Bizim şöyle şöyle... böyle böyle... hatamız var. Bu hatamızı da en kısa zamanda düzeltmeye çaba harcayacağız” dediği zaman kendini suçlu konumunda hissediyor.

Fakat, karşısındakini suçladığında da böylesine bir yükü taşımaktan kurtuluyor.

Tabii bir de, kayıtsız-şartsız (Allah uzun ömür versin) ölene kadar Genel Başkan koltuğunda oturmaya kararlı Deniz Baykal’a biat etmeye öylesine alışmışlar ki, onun iki dudağının arasından çıkan sözleri de kanun kabul edip, aynen uyguluyorlar.

O da, seçim sonrası ne kendini ne de şürekasını suçlamıştı zaten!.. Kabahat hep AKP’ye oy veren bu milletteydi...

Ama, millet herşeyin doğrusunu görüyor demek ki!

Küçük sanayinin durumu

Kendimi bildim bileli, ev içinde yapı-lan ufak tefek tamiratlar için ne bir ta-mirci çağırırım, ne de tamirciye giderim.

Boya-badana, musluk tamiri, conta değişmesi, takılması, elektrikli ev aletleri tamiri, küçük cihazların tamiri gibi şeyler iyi kötü elimden gelir.

Sanırım bu biraz da genlerden geçen bir özellik olsa gerek. Rahmetli babam da bu konularda çok bilgiliydi. Dikkat ediyorum da benim oğlum da bazı konularda beni geçmiş durumda.

Efendim, cumartesi günü evin banyo bataryası ile bütün musluklarını yenile-meye kalktım.

Kalktığıma da bin pişman oldum.

Yeni aldığım banyo bataryası ve duş takımını, çıkarttığım eskisinin yerine takmam, abartısız tam bir günümü aldı.

Yanlış anlamayın, benim beceriksiz-liğimden değil, tamamen aldığım batarya ve duş takımının birbirleriyle olan uyumsuzluğundan.

En azından 8-10 kez nalburiye dükkanına gittim. Dükkan sahibi de çok sıkıldı ama onun da bir günahı yok ki.

Aldığım bataryayı, sökülenin yerine takmak en az iki saatimi aldı. O bağlantı yerlerini denk getirmek için, milimetrik hareket etmelisiniz, aklınızda olsun.

Bir de, bizim inşaatlarda neden tesisatlar düzgün yapılmaz, anlamak mümkün değil.

Sıcak su bağlantısı aşağıda, soğuk su bağlantısı ise yukarıda. Aralarında nereden baksanız 1-2 cm. fark var.

Bunu yapanlar da, piyasada ustayım diye geziniyorlar bir de.

Batarya bağlantılarını yaptıktan sonra, aldığım duş takımını takmaya sıra geldi.

Hemen söyleyeyim, eğer bir günümün sadece bir duş takımını bataryaya monte etmeyle geçeceğini bilseydim, vallahi de billahi de eskiyen batarya ile idare ederdim.

Emin olun, eski imal edilenler, şimdi imal edilenlerden çok çok daha kaliteli.

Bir kere, bizde hiçbir standart olmadığı için, üretilen hiçbir şeyin de birbiri ile uyumu ve bağlantısını yapmanız bir anlamda mucizeye bağlı.

Allah’tan nalburiye dükkanı evime çok yakın da, gidip gelmesi sorun olmuyor. Ama yüzümün aldığı kızgınlık hali nasıldı kimbilir, ne zaman gitsem dükkan sahibi son derece hoşgörüyle ne istersem yapıyordu. Değiştiriyor, bir başka marka veriyor, bozulanı alıyor yenisini veriyor. Yani elinden gelen yardımı gösteriyordu.

Hani aslında bir sefer ters davransa belki söylenip rahatlayacağım da, onu da yapmıyor ki. Ben o kızgınlıkla habire evle nalburiye dükkanı arasında mekik dokuyorum.

Artık kaçıncısında tutturabildiğimi ben de hatırlamıyorum ama tam anlamıyla olduğunu da söyleyemem. Şıp şıp damlatıyor. Buna da razıyım. Altına kova koyduk, tuvalete kullanıyoruz. Ama, kim imal ettiyse benden duydukları 7 sülalesine yeter.

Haa, kutularda marka var, bol bol reklam var da, telefon ve adres yok.

Olsa işiteceklerini biliyorlar çünkü...

Etiketler : , , ,

Bu Yazıyı Yazdır Bu Yazıyı Yazdır

Yorumlar Kapatıldı.



2007-2012 Bilgi Agi / Turkiye nin Interaktif Kose Yazari Gazetesi

Designed By Online Groups
ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ

bizajans, kent akademisi, sunubank