Cevap Hakkına Saygı…
Sözünü vermiştik…
Köşenin sahibi herkestir.
18 Kasım tarihinde “Bizde laf yüze söylenir” başlıklı yazımıza AK parti İzmir İl Başkanı Sayın Ömür Kabak, cevap hakkını kullandı.
Aynen yayınlıyoruz.
Tabii cevap hakkımızla…
*
Sayın Erdal İzgi
18 Kasım tarihli yazınızı sizin adınıza üzülerek okudum. Üzüldüm, çünkü sizin doğrudan ve haktan yana taraf olduğunuzu sanıyordum. Hâlbuki siz, sadece bir tek kişinin sözcüsü olmuşsunuz. Üzüldüm, çünkü sizin küfür ve hakaret yazmadığınızı sanıyordum. Hâlbuki siz, her satırı kara çamur bir yazı yazdınız.
Ben arkadan konuşmadım. Yüzlerce kişinin önünde, TV kameraları ve ses cihazlarının karşısında konuştum. Bu sözlerimi daha önce de söylemiştim. Hatta 2004 belediye seçim kampanyası sırasında, AK Parti İl Seçim İşleri Başkanı ve adayımız Taha Aksoy yanında olan bir siyasetçi olarak aynı açıklıkla ve ‘yüze karşı’ söyledim.
Söylediğim sözler için hiçbir zaman inkârcı olmadım. İstifa sözüm dâhil her zaman ‘sözümün arkasındayım’ dedim.
Doğrular ve gerçekler adına herkes için konuştum. Belli kişilere körü körüne bağlanarak, Hakka sırtımı dönmedim.
İl Başkanı veya Belediye Başkanı olmak, hizmet şansı vermesi dışında önemli değildir ve mutlaka geçicidir.
Önemli olan doğru söylemek, doğru yazmaktır.
Yazınızda sadece çirkinlik vardı ve kötü söz sahibine aittir.
Ancak, asıl soruma tek kelime cevap yoktu: Ahmet Piriştina hangi eseri yaptı?
Avukat Ömür KABAK
*
Sayın Ömür KABAK
Üzülmenizi istemezdim.
Ben de sizi bazen haklı çıkışlarıyla ve gerçekleri dile getiren yapınızla takdir etmişimdir.
Hatta sizi bir- iki kez kutlama amaçlı telefon açmayı da düşündüm.
Ancak farklı anlaşılması, bazı çevreler tarafından çarptırılması endişesini taşıdım.
Gelelim konumuza…
Öncelikle yanıt hakkınızı kullanacağım.
Ama ondan önce size vurgulamak istediğim şudur:
Tamam, Ahmet Piriştina hiçbir şey yapmadı. Sevilmedi. İkinci kez seçimi şansına kazandı. Cenaze töreninde on binlerce kişi sadece TV kameralarında görünebilmek için yürüdü, ağladı.
Başbakan laf olsun diye üzüntülerini dile getirdi.
Tamam, Ahmet Piriştina yaşasaydı, hiçbir işi beceremeyecek, belki de yanlışlarına mahkûm olacaktı.
Ben rahmetli arkadaşım Piriştina için “Şunu yaptı- bunu yaptı” iddiasında değilim. Takdir insanların, insanlığındır.
Ben, birlikte ekmeği-suyu paylaştığım, bugün toprakla bütünleşmiş bir insanın hakkını korumak için varım.
“Rahmetliye laf söylenecek, ben bakacağım, sessiz kalacağım.”
Hangi vicdanda, hangi davranışta, hangi duyguda böyle bir pısırıklığa yer vardır.
Yoksa siz, ölen yakınlarınıza olumsuz konuşmalara seyirci mi kalıyorsunuz?
Sanmıyorum.
İtirazım ve isyanım bu nedenledir. Dikkat ederseniz, yazımda hiçbir şekilde kişiyi hedef alan cümle yoktur.
Yapılanın yanlışlığını sergilemek için bilgelerin söylediği, kutsal kitaplardaki görüşlere yer verilmiştir.
Sizin kadar olmasa da biraz hukuk okumuşluğumuz vardır. Ama hukuka saygımızdan önce, insana hele mevtaya saygıyı hep ön planda tutmuşuzdur.
Rahmetli ile uğraşma sebebinin mantığını söyler misiniz?
Eğer baş göğe erecekse; Allah katına ulaşmış insanların ardından olumsuz değil iyi konuşmak, yok eğer içiniz almıyorsa hiç konuşmamak daha doğrudur.
Sayın kelimesini kullanarak söze girdiğiniz için – isteyerek ve içtenlikle- bir cümlemle yazımı noktalamak istiyorum. Sizin unuttuğunuzu sanıyorum.
Saygılarımı sunarım.
************************