Çetin Altan’ı Nasıl Bilirdiniz?
Çetin Altan dün 88 yaşında inanmadığı Rab'bine gitti. İnsan işte inansa da inanmasa da bir gün gidiyor.. Bizde bugün Altan'la ilgili pek bilinmeyen bir hadiseyi Mehmet Cemal'in ‘Muhterem Başkan' adlı eserinden nakledelim.
Rahmetli Erbakan hoca TOBB'ın Genel Sekreterliği'ne getirilir. Ardından da TOBB Genel Başkanı seçilecektir. Gelişmelerden rahatsız olan Başbakan Demirel, polis baskınıyla onu görevinden uzaklaştırarak TOBB'u işgal edecektir.
Hocayı TOBB'dan göndermek kolay olmayacaktır. Burası pek çok kismenin malumu. Malum olmayan kısmı Çetin Altan'ın da adının karıştığı hadiseler...TOBB, Vehbi Koç tarafından kurulan bir kurum daha doğru ifadeyle ilk başkanı Vehbi Koç.
TOBB bünyesinde ‘Özel Sektör Enformasyon Komitesi (ÖSEK) diye bir birim kurulur.
ÖSEK'in her yıl 600 bin TL'lik ((Kabaca 5,5 milyon dolar ediyor) tahsisatı olan, ayrıca bir yığın ek tahsisat ve yardım alan ve merkezi ise İstanbul Tepebaşı'nda olan bir birim.
Gelirine karşılık harcamaları üzerinde hiçbir sorumluluk taşımayan, parasını bir çeşit örtülü ödenek salahiyeti ile dağıtan, TOBB Genel Kurulu'na hesap vermekle mükellef bulunmayan ÖSEK'in adını daha vazifesine yeni başladığında adını duymuştu Necmettin Erbakan.
ÖSEK'in amacı; TOBB adına kapitalistlerin haklarını koruyup, Komünizm'le ve Marksizm'le mücadele eden bir yapı olarak takdim edilmişti. Bu amaçla da zenginlerden büyük paralar aktarılıyordu ÖSEK'e.
Derken bir gün Erbakan hoca, TOBB Genel Sekreteri olarak ÖSEK'in merkezine gidip, kurumu incelemeye başlar.
ÖSEK yöneticileri, Erbakan'a komünizm tehlikesinden, korkunç faaliyetlerinden, Türkiye üzerine giriştikleri pazarlıklardan ve memleketi sürüklemek istedikleri uçurumlardan söz ederler.
Erbakan Hoca sorar: “Peki siz buna mukabil neler yapıyorsunuz?”
ÖSEK yöneticileri ise “Başlıca faaliyetlerimiz; memleketimizdeki Komünizm cereyanlarına set çekmek, fikir ve kültür yoluyla engel olmaktır” şeklinde cevaplar.
Hoca devam eder: “Bunu başarmak için neler yapıyorsunuz?”
C: “Basın ve üniversite ile işbirliği yaparak… Bir takım muharrir, fikir ve ilim adamlarına yardım ederek…”
Hoca: “Her ay 100 bin TL olan tahsisatınızı nerelerde kullanıyorsunuz?”
C: “Bu işte, bu amaçla efendim… Dosyaları zatı âlilerinize arz edeceğiz. Mevcut fonumuzdan bu mücadeleye yardım edenlere ödül, mükâfat veriyoruz. Maddi olarak da taltif ediyoruz.”
Hoca: “Mesela?”
C: “Bedii Faik, Çetin Altan, Prof İsmet Giritli, Prof Tarız Zafer Tunaya…”
Bu acı tablo karşısında aklı duran Hoca şu soruyu yöneltir: “Çetin Altan'a kaç lira verdiniz?”
“Fıkrasına 1.000 lira veriyoruz efendim. Ayda ise 15 fıkrasına karşılık 15 bin TL telif hakkı ödüyoruz.” (Bu yıllar 1 doların 9 TL ettiği yıllardır.)
Erbakan'ın gözünün önüne, Ararat Yayınevi'nin yeni bastığı ve Maocu gençlerin bu kitabı Karaköy vapur iskelesinde sattığı, Çetin Altan'ın “Sosyalist'in el kitabı” gelir.
Bir anlık duraksamanın ardından ÖSEK genel sekreterine şu soruyu yöneltir: “Bu memlekette en meşhur komünistler kimlerdir? En meşhurlarından birkaç isim verin bakalım.”
Genel Sekreter ÖSEK'in dosyalarını açar ve Erbakan'a anlatmaya başladı: “Necip Fazıl Kısakürek en başta… En azılıları budur.
Sonra Mehmet şevket Eygi gelir.
Ardından da Ergun Göze…”
Erbakan gerisini duymaz bile, gözleri dolarak ağlamaklı olur. ‘Komünizmle mücadele maskesi' adı altında, hakikatte solculara maddi yardımlarda bulunulmaktaydı.
Erbakan Hoca, ÖSEK'ten ayrılırken her şeyi anlamıştı. “Bunlar Yahudi ve Mason diktasıyla ve sırf İslam düşmanlığı gayretkeşliği ile Müslüman cephenin şahsiyetlerine, takdircisi ve yardımcısı oldukları solcu tiplerin hüviyetlerini giydiriyorlar... Biraz hainlik, biraz da cahillik eseri büyük ve gizli hainlerin kuklası olarak çalışıyorlar belli ki ” diye düşündü.
Özetle böyle diyor Mehmet Cemal, “Muhterem Başkan' adlı eserinde.
ne yazık ki siyasi tarih konusunda pek bilgi sahibi değiliz ya da çabucak unutuveriyoruz.
1 asırlık bile geçmişi olmayan Türkiye'nin siyasi tarihi içerisinde öyle hadiseler var ki, binlerce insan üzerinden çalışsak bu dramları yazmakla bitiremez.
Ama sadece bu hikayecik bile milletin nasıl aldatıldığıu ve talan edildiği göstermesi bakımından önemli.
Ateist Komünist Çetin Altan gibilerin "Komünizmle mücadele" adı altında nasıl beslendiğini gördüğümüzde oyun daha iyi anlaşılır.