CERN’de Bir Higgs Boronu
CERN’de yapılan deneyleri mümkün olduğunca izlemeye çalışırım. Elbetteki basından. Atomların, atom-altı parçacıkların birbiri ile tokuşturulmasını kendimce tehlikeli bulduğum zamanlar oldu. Fakat daha sonra bu tokuşturmaların mikro mikro mikro düzeylerde olduğunu öğrendiğimde içim rahatlamıştı. Bu tokuşturmalar sebebiyle, şişirilmiş bir balonun içinde yeni bir balon şişirilmeye çalışılması gibi, iki evrenin birbirini sıkıştıracağını ve dolayısıyla bizim de arada kalıp-sıkışıp öleceğimizi bile hafif bir iç-gerintisiyle düşünmüştüm. O günlerde, benzer balon sıkışması korkusunun başkaları tarafından da düşünüldüğünü öğrendiğimde bizim zaten istersek başka önemli şeyleri de birlikte bulabileceğimiz dahiyane düşüncesi gelmişti aklıma. Fakat sonra bu dahiyane şeyi başka birinin söylediğini hatırladım. Ya Engels ya da Marx’tı.
CERN’de pek çok değişik ülkeden bilim insanları çalışıyor bildiğim kadarıyla. Orada hiç felsefeci de var mı? Veya bir şair?.. Bu insanlar da lazım çünkü. Çünkü eni sonu ne klasik fizik ile ne de klasik diğer bilim teorileriyle açıklanamayacak şeyler de bulabilecekler. Açıklanamazlığın neden açıklanamadığına ilişkin pek de açık olmayan açıklamalar, gibi. Bizim orada Şair Eşref de varmış. Neyse, CERN tosuncukları çalışıp çalışıp bir şeyler buluyorlarmış, Şair Eşref de eskilerden bir kitabını çıkarıp, kitabın ortalarından bir sayfa açıp birkaç mısra gösteriyormuş, “Ben dediydim!” diyormuş. Şair Eşref de böylece şairlikten Tanrıyı kuyruğundan yakalayan dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bilim insanı oluyormuş.
Higgs Boronu denen bir şeye diyorlar Tanrı parçacığı. Kütle, yani aslında varlık aksi-ekosu,
onun tersini de bulunca bu akseden şeyin arkasındaki şey biraz daha belirmiş olacak, gibi bir yaklaşımları var galiba.
Dünya hiç de temiz bir yer değil. Tesla dünyanın en büyük bilim insanlarından biridir fakat herkes Edison’u daha çok tanır. Derme çatma bilgilerimle şöyle bir düşünüyorum da; bence CERN’in fikir babası Tesla’dır. Buharlı makinelerin sanayi devrimlerini hala sırtında taşıdığı zamanlarda şu zamanlarda bilimkurgu yönüyle bildiğimiz “Işınlama”nın babasıdır Tesla. Kendi düşünce evreninde en mikro düzeylere inebildiği için kendinde Tanrı parçacığını bulabilmiştir. Ve belki de tanrı onu cezalandırmıştır; çünkü Tesla o tanrı dağının tepesindeki tanrı tapınağının kapısına varabildi. Kapıyı çaldı, fakat …sonrasını bilmiyoruz.
Kütle’siz olmaz. Kütle, çoğu kişinin düşündüğü gibi direkt “ağırlık” anlamına gelmiyor. O bir tanımdır. Fakat kütle’siz bir şey olmaz. Mesela kütle olmasa ben bu yazıları yazamam çünkü kütle tanımsız parmaklarım ve düşüncelerim olmaz. Şiiri, merakı, bilgiyi sevişim olmaz. İnsanlar beni sevemezler veya benden nefret edemezler. Koku olmaz. Ayırt olmaz. Kısacası, kütle: her şeydir. Higgs Boronu’dur her şey. Sevgi, nefret, koku oradadır.
Fakat CERN’dekiler eksik yapıyorlar bu işi. Oraya şairler de, felsefeciler de lazım. Şair Eşref veya bir başkası.
Bilimden uzak kalmamalıyız çünkü dikkat edilirse o Higgs Boronu moronu dedikleri şeyden ben de var, sizde de var. Öyleyse hepimiz Boron'luyuz, değil mi?