Çek Kenara!
FOX TV için bir yönetmenin talebi üzerine yazdığım on üç bölümlük “Sonrasızlar" dizisinin öykülerine farklı hikâyelerle devam ederek Türkiye''de kadın şiddetine maruz kalmış otuzu aşkın kadın cinayetlerini yazdığım ve “Sonrasız Kadınlar" adını verdiğim kitap çalışmamın, hem Türkiye''de hem de Almanca yayımlanması için girişimlerim devam ederken,
ayrıca ileride dizi olabilecek bir roman çalışmam için de 2002 yılından günümüze kadar olan yılları, gazetelerin arşivlerindeki sayfalarını didik didik edip, elle ajandaya ilginç bölümlerini not aldığımda, siyasetten yaşama, gözüme neler ilişmedi ki, neler!
Şimdi şu günlerde yine torbaya konularak gündeme düşen torba yasasının ne sivil toplum kuruluşlarıyla panellerde, ne medyada tartışmadan, ne de muhalefetin bu konuda görüşlerine değer vermeden oldubittiye getirerek aceleyle kanun teklifi verildi. İşte o aldığım notların birinde, Türk Ceza Kanunu''nda özgürlüklerimizi kısıtlayacağı belirtilen yasa değişikliği bundan on yıl önce, 26.09.2004 tarihinde AB''ye uyum çerçevesinde 78 yıl aradan sonra yenilendiğinde, muhalefet ve çevreler yanı sıra AB tarafından da olumlu karşılanmıştı.
Bu geçen süreç içinde neler değişti de yine eskiye dönüyoruz?
AB''ye uyum çerçevesinde on yıl önce değişikliğe gidilen TCK''nun amacı Kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzeni ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek olarak tanımlandı. Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyecek ve güvenlik tedbiri uygulanamayacak. özetindeydi...
Yapılması düşünülen değişikliklerle hayatımızda neler değişecek?
Önce, yolda yürürken veya otomobilinizle giderken, bir kahvede, parkta ve otobüs içinde olası bir muhalif gazeteye göz gezdirirken, birkaç kişi bir araya gelerek iktidarı hararetle eleştirirken size muhalif bir kolluk kuvveti ile karşılaştığınızda veya tipinizden, sakal ve bıyıklarınızdan, farklı giyiminizden, mini eteğinizden dolayı gıcık kapılabilirsiniz. Demokrasi hakkım var diye HES''leri veya AVM yapımı ile havaalanı yapılıyor diye ağaç kesimini mi protesto etmek istiyorsunuz? Ya da düşük maaşınızı sendikanızla birlikte bir köşede protesto ederken polisin sıktığı biber gazından gözünüzü limonla mı temizliyorsunuz? Lafı uzatmayalım kısacası size Anayasa''da ve İnsan Hakları Sözleşmesi''nde verilen yürüyüş ve protesto hakkınızı kullanırken, olası bir iktidar yanlısı emniyet görevlilerince Müşteki Şüpheli ile kendinizi karakolda, daha sonra savcı ve en sonunda da bir hâkim karşısında bularak, yıllarınızı kendinizi aklayıncaya kadar zindanlarda çürüyebilirsiniz…
Umarız böyle kolluk kuvvetleri olmaz!
Özgürlüklerimizi kısıtlayacağı belirtilen torba yasasında, daha neler mi var? Artık teknik takibe rahatlıkla alınabilecek, dinlenebileceksiniz… Polis, aracınızı, evinizi, iş yerinizi müşteki şüpheli sıfatıyla her an arayabilecek…
Aman dikkat!
Şu günlerde öyküler üzerindeyken gelin küçük bir öykü canlandıralım:
- Amirim şu araçta gidenlerin tiplerini beğenmedim, çevirelim mi?
- Yap bakayım anonsunu da sağa çeksinler…
Mavi kırmızı döngülü ışık polis otosunun üstünden gecenin bir yarısı ortalığı farklı aydınlatıyordu. Beyaz Kartal marka arabanın sağı solu zaten döküktü… Sağa yanaştı… Polis, elindeki feneri şoföre doğrulturken bir eli de tabancasındaydı. Aracın etrafı diğer polislerce çembere alınmıştı… Şoför, fenerin keskin ışığından gözlerini kaçırarak ürkekçe yanıtladı:
-Arkadaşlarla düğünden geliyorduk…
- Saçlarınız uzun, o sakal ve bıyıklar ne? Tıpkı terörist gibisiniz!
- Beyefendi bu benim özgürlüğüm, hem alkollü de değiliz… Efendice evimize gidiyoruz…
- Demek özgürlük öyle mi? Senin çenen fazla düşmüşe benziyor! Ver bakayım kimlik, ehliyet ve ruhsatını…
Neyse hikâyeyi uzatmayalım… Hikâyenin sonunda aracın içindekiler belki evlerine dönecek, belki de karakola kartallarıyla uçacaklar (!) O da polislerin demokrasiyi nasıl anladıklarına bağlı olacak… Zira polis, “Müşteki Şüpheli" diye herkese böyle yanaşma yetkisi olacak…
Allah kimseyi kötülerle karşılaştırmasın. Olası bir araç çevirmesinde veya ev aramasında sahte CD''ler, örgüt dokümanları veya uyuşturucular gibi suç teşkil edecek istenmeyen delillerle karşılaşmayın!
Allah korusun!
Yalnız vatandaşlar mı tedirgin olacak! Hayır, iş adamları da sıkıysa iktidarı bir toplantıda, sağda solda eleştirsin! Yandı keten helva! O da bir gecenin sabahında pijamasıyla şöyle bir gezintiye çıkabilir, mallarına el konula bilinir… Ondan sonra da yıllarca uğraşsın dursun! Tıpkı Ergenekon da tutuklananların durumu gibi…
Zaten yargı senindi, benimdi, tartışması aldı başını gidiyor!
Ya basın? Malum basın, ülkemizde özgür değil. Gazeteciler bir gecede kovuluyor, patronları sindiriliyor… Zaten dünyadaki yerimizde malum, sonlarda… Gazete patron ve yazanlarına neler mi olacak? Örneğin “Sözcü" gibi sivri dilli muhalif gazetelerin patronlarıyla yazanları yine bir sabah elleri kelepçeli merkeze çekilip, yine Ergenekon sanıklarının durumuna düşebilirler. Sonra da gazeteye el konulup, bir anda iktidarın yandaşı haline getirile bilinir. Tıpkı Sabah, Akşam, Star vs. gazetelerde olduğu gibi…
Milletvekilleri sizlerin dokunulmazlığınız mı var? Kanun çıkarsa ona da pek güvenmeyin! Bir gecede dokunulmazlığınızın kaldırılması için başka bir torba, meclis genel kurulunun kapısında bekliyor olabilir!
Boooommm! Korkmayın! Torba patladı!
Bu TCK Torba yasası bu şekliyle çıkarsa, mutlaka AB''den rest göreceği gibi, muhalefetçe de Anayasa Mahkemesi''ne götürülerek iptal ettirilmesi istenecektir. Ancak bu aradaki zaman diliminde hızlı gelişmeler olabilir, diye de kaygılanıyorum…
Umarım kaygım olmaz da, demokrasi kazanır!
İşte iktidarın verdiği kararlardan hoşlanmadığı bir Anayasa Mahkemesi kaldı! Sıra ona geliyor!
Diğer bir konuda internetlerde artık devlet büyüklerimize sert eleştirenlere de hapis cezaları gelecekmiş… Yani bu ne demek? Padişah dokunulmazlığı… Eleştirinin sert veya yumuşak olduğunun dozu kanunda nasıl belirlenecek? Buna hangi mercii karar verecek? Bence Cumhurbaşkanı''nından sade vatandaşa kadar herkes demokrasi nezaketi çerçevesinde eleştirilebilmelidir. Ancak, bizler genelde her zaman kanunlarımızı ve yaşam biçimimizi Avrupa''ya göre kıyaslama yaparız, yapmasına da, onlar Orta Çağdan sonra demokrasi kültürünü kanlarına işletmişler. Bizler ise hala “demokrasi" diye debelenmekteyiz… O kültür bizde ne yazık ki yok!
“İyi söylüyorsun da, maske takarak molotoflarla çevreye zarar verenler ne olacak?" Deniyor. Aslında bu kadar tantanaya hiç gerek yoktu! Demokratik haklarını kullananların arasına sızan maskeli eli taşlı ve molotoflular için cezaları caydırıcı yapın, olsun bitsin... Anında yakalama mekanizmalarını geliştirin. Otobüs, okul, iş yeri gibi çevreyi Molotoflarla harabeye çevirenleri, en kısa sürede çevirme hareketiyle olay mahallinde yakalayarak (olaya karıştığı hukuk çerçevesinde tespit edilmesi halinde) Adam öldürmeye teşebbüsten ensesine binin ve en ağır ceza verilmesi için yalnızca onlara kanun değişikliğini yapın…
Bu arada hırsızlara, dolandırıcıları da hapse yüzlerce kez girip-çıkartmaktan yalama yaptırmayın! Üç haktan sonra onları da, Artık sen adam olmazsın diye ömür boyu içeride tut, sonra da dağlarda taş ocaklarında yattığı ve yediklerine karşılık ağır işlerde, çalıştır, olsun bitsin...
Demokratik haklarını kullanmak isteyen vatandaşı, yaşın yanında yakmayın…
Türk halkı her şeyin en iyisine layıktır! Demokrasinin de…
Ertuğrul Erdoğan
Ekim / 2014/ Bursa
www.erdoganlaedebiyat.com