Çay
Olanca ciddiyetini takınarak mavi gözlerini bana çevirdi; “Ben çayı çok severim, kahramanlarıma da istediğim kadar çay içiririm, karışmayın.” dedi günümüzün büyük roman yazarlarından Adnan Şenel Bey.
Bir insanın zenginliği bilgisinin çokluğu ve gönlünün gani olduğuyla ölçülmez mi?
Muhteşem bir eserin doğuşuna tanıklık ettiğimiz saatlerin ardından ne güzeldi bu son söz. Belki de eserin en güzel tarafı yazarıyla karşılıklı çay içmiş olmasıydı. Kimi zaman karargâhta, kimi zaman bir köy evinde bir bardak sıcak çayla hasbihal… Ve ardından Gözyaşı ve Kan adlı kitabın’ ın satırlarıyla sayfalarda can yangınına düşmek. Balkanların sızısını iliklerinde hissetmek… Onlarla göç yollarında yürümek, cephelerde beraberce yeniden ölmek sonra çaresizce geriye dönüp ardımızda kalanlara bakmak.
Yazarın o çok sevdiği bir yudum çayı sevdikleriyle paylaşması belki de içinde taşıdığı hasret, sevgi ya da merhametidir. Gönlü sevda barındıran elindekini esirger mi hiç? Sevdiği bir yudumu, sevdiği onca insanla, onca kahramanla paylaşması ne güzel bir meziyettir. Bin teşekkür Adnan Şenel.
“Karıştır çayını zaman erisin.
Köpük köpük duman duman erisin.” demiş üstat Necip Fazıl Kısa kürek.
“Peygamber zamanında çay keşfedilmiş olsaydı vallahi şimdi sünnet olurdu.” Sözünü Hayati İnanç Bey den duyduğumda keyif almıştım.
Çaya olan muhabbetini; “Üzerinde demlenen çay yoksa eğer, ocağa ne lüzum var.” diyerek dile getirirdi Şeref Taşlıova.
Çayı çok sevdiğimden değil bu dediklerim elbet, onun hakikaten sevilesi bir nimet olduğunu bildiğimdendir. Sohbetleri bal eyleyen, gönülleri şad eyleyen bu sıcacık birkaç yudumluk lezzet, içinde şeker den başka ne çok şey barındırıyor.
Şimdi aklıma geliyor da yıllar önce hükümetlerin piyasaya yaptığı zam, çayla şekerle başlar pahalılık onlarla ölçülürdü. O zamanlar komşumuz Yurdagül Abla vardı, ne zaman çay fiyatı değişse; “ İsterse parası boyum kadar olsun çayımı yine içeceğim.” derdi.
Burada ki çabam çayın edebiyatını yapmak değil tabi ki, ama çayla edebiyatı birbirine ne çok yakıştırdığımı söylemektir. İnce belli, leb renkli güzelin kokusu buram buram mest ediyor sevenini. Gözüm kâğıt üstünde, kalemim ise kelimeler peşinde. Ve bir dosttan yardım istermişçesine yine ona uzanıyor elim. Yayılıyor sıcaklığı avuç içime en samimi haliyle.
Bir bardak çay! İkramın, hürmetin, sevginin, dostluğun en samimi en içten, en sıcak ifadesi değil mi? O güzelliği nice dostun dudaklarına lezzet olmadı mı? Uzun kış gecelerinin muhabbeti, yaz günlerinin keyfiyeti, Paylaşılan dertlerin ortağı, Uyuklayan gözlerimizin aydınlık feri, bardaklarda anıların renk bulduğu, Yorgunlukların istirahati, güzeller güzeli çay…
Kahramanların çaylarından çıktığım yolda ne güzel şeylere rastladım.
Adnan Şenel Beye benden bir çay, Lebriz, lebrenk, lebsüz olsun. Afiyetiniz bol olsun.
29.01.2016