Çatlakları Severim Ama Aptalları Değil!
Çatlak diye tabir edilen ve aynı zamanda hayatın vurdumduymazlığıyla dalga geçenleri hep takdir etmişimdir, etmekteyim. Başka bir yönden
bakarlar yaşama. Normal görülen insan kalıplarından farklıdırlar. Adları üstlerinde zaten, bir çatlak nokta bulup, oradaki sorunları dikkat çekici yöntemlerle irdelemeye bayılırlar. Safmış gibi gözüküp, lider olabilme yeteneğine sahiptirler. Bu da onların başarısıdır.
Aptallar ise gerçekten aptal olanlardır. Göründüklerinin aksi bir durum yoktur ortada. Her şey nasıl görünüyorsa öyledir. Kabulleniş vardır doğalarında, güven boşlukları vardır ve gelmiş düzeni kabul ederler. Kendilerince fikirleri vardır da, ne kadar doğru düşündüklerini onlar da bilmezler.
Hayatı ciddiye alanların bir bütün oluşturdukları başka başka gruplar da vardır elbet. Ama iki uçtaki örnekler: aptallar ve çatlaklar…
Çatlaklar araştırmaya ilgi duyarlar, aptallar eğlenceyi tercih ederler. Çatlaklar hareketlidirler, gittikleri ortamlarda ilgi odağı olup, havayı değiştirirler, aptallar durdukları yerde durup, komik olmayı severler.
Belki de aptal olan insan yoktur, aptal olmayı seçen insan vardır, demek geliyor içimden ama maalesef ki öyle değil. Aptallık doğuştan mıdır acaba? Sonradan aptal olma ihtimali yüzde kaçtır? Peki ya çatlaklık… Aileden mi geliyor yoksa kişinin karakteristik özellikleriyle mi ilişkili? Muhtemelen kişiye bağlıdır.
Sadede gelirsek; çeşit çeşit insandan seçmece iki tip konu ettik yazıya. Üstüne alınan alınır, alınmayan umursamaz ve gider. Hayat yalnızca doğrular olmadığı gibi yalnızca yanlışlardan da ibaret değildir. Elbette insan olarak tüm olabilirliklerden yararlanacağız. Sözüm, kendisini geçtim, çevresindekilere zarar verenlere. Gerekli yerleri dokundurmalarımla rahatsız etmiş olsam da verdiğim rahatsızlıktan asla özür dilemiyorum.