Çatı Partisinin Temelsizliği
Baştan söyleyeyim; Türkiye’de güçlü sol demokrat bir partinin olmasını çok istiyorum. Seçimlerin hemen arkasından BDP tarafından bir çatı partisi önerisi ortaya atıldı.
Emekten, barıştan, özgürlükten, demokrasiden yana olanların bira araya geldiği bir çatı partisi oluşumunu gündemine alan BDP ve bir kısım sol yapılar, herhalde önümüzdeki dönemde bunu hararetle tartışacaklar.
Tartışmanın hararetli olacağı kesin!
Bu girişimin hüsranla sonuçlanacağı da kesin!
Solcular olacak da, tartışma olmayacak.
Elbette tartışma doğaldır, olmalı da, ama solcuların tartışması bir başkadır!
Dağın fare doğurması gibi, tartışmalar sonunda vücut bulan bir pratik çıkmayacak.
Çıkamayacak çünkü solun kitleselleşmesinin şimdilik nesnel koşulları alabildiğine zayıf.
Ya da kitleselleşebilecek bir sol, yeni bir dil geliştirmek zorunda.
Küreselleşmeyi kavrayamayan solun, 20. yüzyıl emperyalizm nakaratıyla siyaset üretmesi mümkün değil.
Sınıf siyasetini iyi yapamadığımız için kitlelerden kopuğuz diyen solculara bayılıyorum; daha doğrusu üzülüyorum. Sol yayın organlarında sıkça aynı terane tekrar edilir.
Ben hala BDP’nin böyle bir çatı partisi girişimini yeterince anlamış değilim.
Eğer Türkiye ölçeğinde bir parti haline gelmeyi bu çatı partisi üzerinden tasarlıyorlarsa, bu durum, verimsiz bir tarladan ürün alma hayalini kurmaya benziyor.
BDP’nin Türkiye partisi olmasına ihtiyacı yok ve bu durumda istese de, olamaz.
BDP’nin politik dünyası, önsel olarak varlık nedeniyle sınırlanmıştır. Bu nesnel durum, bir diğer deyişle Kürt sorunu, demokratik bir çözüme kavuşturulamadığı sürece, BDP, Türkiye partisi olamaz. Ve Kürt sorunun kesin çözümü, BDP’yi de BDP olmaktan çıkarır. O zaman BDP, başka siyasetler geliştirmek zorundadır. Ancak şimdiki hayat onu, Kürt sorununa/siyasetine kilitlemiştir.
BDP, Türkiye soluyla bir çatı partisi oluşturursa siyaseten güçleneceğini mi sanıyor?
Eğer böyle düşünüyorsa, bu görüşünün yeterince isabetli ve doğru olmadığı kanısındayım. Türkiye solunun kitlesel bir gücü yok!
Türkiye solunun entelektüel gücü de çok zayıflamış durumda.
Elbette burada bir tane sol yok ve Türkiye solu derken bir kategorizasyon yanlışlığına düşmemek gerekir.
Adı sol, kendisi hiçbir koşulda sol olmayan milliyetçi, ulusalcı, Kemalist kuyrukçusu, CHP yardakçısı kesimleri geçelim; bırakın BDP’lileri, bunların dışında kalan solcuların da bunlarla bir işi olamaz.
Geriye sınıf siyasetini, Ortodoks Marksizmi, Leninist/Stalinist parti anlayışlarını taşıdıklarını söyleyerek Türkiye üzerine sol siyaset ürettikleri iddiasında olan kesimler kalıyor ki, bunlarda çok parçalı, küçücük boyutlarda, amip misali üremeye müsait yapılar.
Elbette siyasette fiziken küçük bir yapıya sahip olunabilir ama esas olan, ne söylediğindir ve söylediklerinin etki sahasıdır.
Bu kesime dâhil sol çevrelerin genel olarak değişen dünyayı yeterince doğru okuyamamaları ve özellikle ülkenin koşulları gereği elzem olan demokrasi olgusunun önemine, sınıf siyaseti kibriyle burun kıvırmaları nedeniyle pek de ayakları yere basmıyor.
BDP’ye demem şu ki, sol siyasetlerle ittifak yapabilirsiniz ama onlarla birlikte bir parti kuramazsınız!
Deneyin görün!
Bolca laf salatası, üzerine biraz entelektüel sos ve sonra, her siyaset kendince kumandan!
Yani kastettiğim bu mevcut solun, Kürt sorununun çözümüne entelektüel/teorik bir katkısı da olamayacak.
Çatı partisi gibi bağlayıcılıklar taşıyan örgütsel yapılanmaların sağlanabilmesinin koşulları yeterince olgun değil. BDP, böylesi enerji tüketici girişimler yerine Kürt sorununun demokrat, entelektüel, sol sosyalist, liberal ve hatta muhafazakâr kesimlere daha fazla açılmasını sağlamayı ve bu kesimlerin katkılarıyla ülke ölçeğinde meşruiyetini ve gücünü artırmayı hedeflemelidir diye düşünüyorum.
Çatı, direkler ya da duvarlar üzerinde durur.
Kendi çatısını kuramayan sol, BDP’ye yaslanarak bir çatı partisi hevesine kapılmış olabilir ama BDP, neyin hevesine kapıldı?
Heck of a job there, it absuoltely helps me out.
Haziran 27th, 2011 at 04:26