Casusun Kötüsü Dile Düşendir
Gazete sayfaları, TV ekranları casuslarla ilgili haberler var. Kimi övüyor
kimi yeriyor. Yani istihbarat yetkilileri artık dile düştü. İlgili, ilgisiz
hemen herkes yorumlar yapıyor.Dünya'da, bölgede ve Türkiye'de kaos hali var. Dünya'da ekonomik krizi
aşma için çaba gösterilirken, Türkiye'de iktidar savaşı, *istihbaratçılar
savaşı* olarak sürdürülüyor.
* *
İstihbarat bir devletin kılcal damarlarıdır. Tıkanması halinde kan
toplar, kangren olur, kalp kapakçıkları kapanır, çalışmaz, beden hareketsiz
kalır. Tıp'ta buna tıkanan damarların açılması kapakçıkların değiştirilmesi
gibi birçok tedavi uygulanır.
Devletin istihbarat ağı ise parçalanmış durumda. Devletin üst kurumları
arası güvensizlik aşılamıyor.
Bu arada Türkiye'de hemen her ülke istihbarat örgütü cirit atıyor.
Her zaman casusluk faaliyeti yapılır. Tarih örnekleriyle dolu.
İstihbarat faaliyeti devletler arasında yapılır, iktidar kavgası için
yapılır. Bilgi, teknoloji, ürün akla gelen hemen her konuda yapılır.
Herkes ajan olmak çabasında. Yaşananlar, alışılmışın biraz daha dışında.
Resmi istihbarat kuruluşları yanında gayri resmi örgütler var.
İstihbarat örgütlerinde* kendi içlerinde karşıt grubu takiple
görevli ajanlar
faaliyette. Yine; resmi olmayan gayri resmi istihbarat örgütüne karşı
dikkat kesilmiş vaziyette.
Yabancı istihbarat örgütleri; gazeteci, iş adamı akademisyen görüntüsü
altında Türkiye'yi mesken tutmuş durumda. Gazetecileri, akademisyenleri ise
ispiyoncu yapmış durumdalar.
Kanundaki hüküm gereği yabancı casuslar, kamu görevlisi konumundalar.
Özel olarak kurulan yüksek teknolojiye dayalı dinleme araç ve gereçlerine
sahip örgütler var. Devletin istihbaratçıları, siyasi olarak ayrılmış
durumdadır.
Resmi istihbarat örgütleri; MİT, askeri istihbarat ve emniyet istihbarat
kurumlarıdır. Bunların dışında devletin hemen her kurumunda iç güvenlik ve
istihbarat birimleri var. Ama görülmekte olan bu istihbarat örgütleri de
kendi içinde gruplara ayrılmış durumdadır.
Her gün devletin gizli raporları, belgeleri bir gazetede yayınlanıyor. Ya
da birilerinin ofisinde ele geçirildiği söyleniyor. Suçlanan ise büroma
konuldu diyor. Her şey birbirine karışmış vaziyette.
İnternet fareleri de, işbaşında. Yani ispiyoncular. Bu tipler ise bağlı
olduğu merkezler aleyhine yazılan yazıların yer aldığı sitelere yorumlar
yazarak suçlama görevlileridir.
Siyasi bütün davalar, hazırlık safhasından itibaren anında ve her gün TV
ekranlarında, gazete köşelerinde yer alıyor.
Deniz Feneri e.V. denen, din istismarcılığı olan yüz karası dava
konusunda ise; Ankara savcılığının yayın yasağına uyulması isteniyor ve
yandaş işbirlikçi medya tek kelime söz etmiyor, okuyucularını bilgisiz
bırakıyor. Masum insanların temiz dini-yardımseverlik duygularını istismar
eden münafıkların iğrenç uygulamalarından tek söz etmiyorlar.
Alman mahkemesi, Maliye Bakanlığı artık hemen her kurumu bu paralar
toplandı Türkiye'ye gönderildi, Başbakanlıkta teslim edildi, alan da,
götüren de, teslim eden de, teslim alan da bunlar diyor. Ama Türkiye'yi
yönetenler hayır bir kuruş partiye girmedi diyor. Savunma refleksi ile
hareket ediyor.
Nasıl olacak? İç ve dış güçler Türkiye'de onarılması zor, adaletsizlik
uygulamalarını ısrarla ve inatla sürdürüyor. Peki ama nereye kadar.
Saf temiz iyi niyetli vatandaşlar hala uykuda, kendilerinin temiz
duygularını istismar edenlerin maskeli çirkin yüzlerini niyetlerini
görmekten aciz vatandaşlar uyanacak mı dersiniz.
Türkiye insanı; sabırlıdır tahammüllüdür. Engin feraset sahibidir.
Gaflet, dalalet ve de hıyanet içinde olan meczupları geçmişte o derin
düşünce terazisinde değerlendirmiştir.
Olan bu güzel ülkenin insanlarına oluyor. Yazık hem de çok yazık.
Günün Sözü: adaletin yandaşa göre uygulandığı ülkede yıkım kaçınılmazdır.