Çare!…Bir Cefa, Bin Çare Üretirmiş!….
Sevgili dostlarım
Siyasetin vıcık vıcık kir koktuğu, ülkenin bilinmezliklere sürüklendiği, kan gölüne dönmüş ortalığın neredeyse umursanmadığı, gerek nedensiz bir ihtirasla sürüklendiğimiz Ortadoğu bataklığından, gerekse, açılım zırvasıyla başlayıp devamında verilen tavizlerle beslenen, ülkenin her gün hangi köşesinden yeni bir terör saldırısıyla karşılaşacağımız endişesinin yaşandığı ölüm-acı-gözyaşı haberlerinin neredeyse kanıksan...dığı bir ortamda ülkenin en yüce kurumunun, parlamentosunun uğraştığı konuya bakar mısınız!?...
Yasa tanımazlığa, yasa tanımazlığın devamında gelen defalarca çiğnenen anayasa ile yaratılan fiili duruma, askıya alınan hukuka yasal,
- daha da ötesi - anayasal bir meşruiyet kazandırmak adına, kimin neresine neresi battıysa, parlamenter sistemin yerine tek kişi otoritesinin mutlak hakim kılınmaya çalışıldığı, aklın izanın, vicdanın sıfırlandığı, kin ve nefretin siyasete malzeme yapıldığı yeni bir anayasa yapmakla meşgul o anlı şanlı Gazi Meclisimiz!...
Ve O gazi Meclis’in kahraman neferleri kendilerine o makamı lütfetmiş efendilerine biadın – itaatin - sadakatın tüm koşullarını canhıraş uğraşlarla – çığlıklar arasında- yerine getiriyor olmanın huzuruyla(!) görevlerinin başındalar.
Kuşku yok ki; o kahramanlar(!) tarihin sayfalarında yerlerini alacaklar günü gelende. Ne yazık ki; insani vasıfların arasına, yıllar sonrasındaki torunların yüz ifadelerini görebilme yeteneği konulmamış.
Olabilecekleri tahmin yeteneği de hepten elinden alınmış değil ya insanoğlunun!...
*
Bu gidiş karşısında bir çare üretmenin artık vefa borcu olmaktan öte, vatani bir görev olduğu kanısındayım. Ve “ÇARE!” diyerek sesleniyorum tüm dostlarıma….
*
ÇARE...
Bir cefa, bin çare üretirmiş...
Oysa sen yıllardır,
Bin cefanın içindesin;
Söyler misin;
Sen, niçin bir çare üretmezsin!..?
Aciz misin!?..
Elin, dilin, ayağın, kolun... gözün, kulağın,
Aklın, vicdanın, izanın, yok mu senin?
Aymaz mısın?
uykuda mısın?
" Ben de varım! " de bakalım!..
" İnsanım... Yetti artık!..."
"İş'te ben;
aş'ta sen,
Emekte ben,
yemekte sen!..
Lütfedip verdiğin kadar mı hakkım!?"
Bunu demek senin hakkın !..
Yoksa
köleliği cefadan saymaz mısın?
Bak işte,
Yokluğunda çizilmiş kaderin.
Ve sen bu kaderi seçmeye zorlanmaktasın!...
Oysa;
Dayatılan, aykırıysa akla
Hele ki; vicdanları sızlatırsa,
Ve düzen,
kula kulluğu inanç diye yutturmaya kalkarsa,
hala uyanmaz mısın ?...
*
Özgürlüğün ilkesine uygun davranmaksa,
erdem;
Doğruyu seçmede rehberse;
akıl; izan, vicdan ;
Kulluğu kabullenmekten
Baş eğip, kader bilmekten
utanmalısın!...
Akıl;
Zorunluyu seçmek değil;
Zorlu'ya karşı durmaktır!...
İyiyi, doğruyu, güzeli bulmaktır...
*
Aklı kullanmak insan olmaktır!...
*
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
-------------
KAYNAK : Ha Gayret !..., Sayfa : 74 - 75