Canan Karatay İle Yağlı Kilolu Geceler
Didim Altınkum Yazarlar Festivali bu yaz da renkli geçti. Normalde 15 gündür yazarlar festivali fakat önceki ve sonraki etkinliklerle beraber gün sayısı yirmiye kadar çıkar. Kendimi şanslı hissetmemin sebeplerinden biri de bu. Bir sürü yazar geliyor buraya. Bazıları imzanın yanı sıra konuşma da yapıyor.
Festival sürerken 15-16 gün boyunca edindiğim izlenimleri yazayım diyordum, fakat başka işlerle de uğraştığım için yazmaya fırsat bulamadım. Çok da ahım şahım şeyler değil tabii düşüncelerim fakat yine de bir okuyuculara bir renk aktarımı olsun diye düşünüyordum bunu yapmayı. Aklımda kalanları yazayım, dedim.
Kilo dediğimiz şey gerçekten de başa bela. Evet. Doğru bu. Bu konularla ilgili şöyle bir genel görüngüye baktığımda sanki bir türlü ayarını tutturamadığımız şeyler de varmış gibime geliyor. Yani evet bir kilo yağ kolesterol problemi var. Bunların yanıbaşında duran başka durumlar, problemler de var gibime geliyor.
Bir sistem dahilinde yaklaşamıyoruz sağlık denen şeye. Bakın, ne diyorum, sistem diyorum. Yani sağlık denince sadece kilo-yağ anlamak seviyelerinde geziyoruz, gibime geliyor.
Çok kelime bilmenin sağlıklı bir zihin yapısı ile doğrudan ilgili olduğunu bir yerlerde söylemiştim. Belki de sadece kendime söylemiştim fakat söyledim.
Önceki çalıştığım okulların birinde, bir Mesleki Gelişim dersinde, ahlak/etik ile ilgili bir konu anlatıyordum. Verdiğim örneklerin birinde "tecavüz" kelimesi geçti. Hakka tecavüz. Kelime geçer geçmez bütün sınıf kahkahayı bastı. Anlamadım neden güldüklerini. Ön sıralarda oturan aklı başında bir öğrencime, kahkahalar devam ederken, neden güldüklerini sordum.
Hocam dedi, öğrenci, tecavüz kelimesine güldüler, dedi.
Hani sonuçta insanları inceliyoruz, kafa yoruyoruz falan da, hatta gözümüzün ucunda olan insanları da tanıdığımızı sanıyoruz da, bir tokat yiyoruz bazen böyle, bazı şeyleri hesaba katmayınca doğru bildiğimizin eksik olduğunu anlıyoruz.
Tecavüz kelimesi yıllar içinde tırpanlanmış tırpanlanmış, ki benim haberim olmamış, en son gele gele gelmiş bir erkeğin bir kadına cinsel saldırısı olarak durmuş anlam durağında.
Çok kelime bilmekle kilo bağlantısını burada kurabilirim dedim sonraki bir zaman. Ne de olsa bir bilgi daha öğrenmiştim. Örneğin 1 saat kitap okumak baya bir kalori yakıyormuş;80 miydi 90 mıydı,emin değilim. Normalde çok kelime ve anlamlarını bilmek, ve dolayısıyla okurken de ek olarak kalori yakmak, haliyle kilo verdiriyordu insana.
Ben bu konuyu buraya getirmeyecektim aslında. Kelime anlamlarının bizleri nerelere götürebeileceği ile ilgili konuşacaktım ve bunu sağlık ile ilgisini. İlk bakışta sağlık olayını kilo'ya indirgemenin yanlışlığından bahsedecektim.
Canan Karatay'ı beklenirken, kitaplarını alanlar da sıraya dizilmişlerdi bir yandan. Oradaki insanların yarısından çoğu Canan Karatay'ın beğenmeyeceği derecede kiloluydu. Ben şahsen kilolu sayılmam. Neden? Çünkü ben kalın kemikliyim. Matematik formülleri bana uymaz. İdeal kilo formüllerinde çıkan değere benim için bir 15-20 kilo koymanız lazım. Hesapladım. 80 kilo olmalıymışım. 20 daha koysak ediyor 100. 105 de benim. O 5 kiloyu da ne olur ne olmaz diye saklıyorum.
Fazlalık diye bilinen kilonuyu metabolizmanın nasıl kullandığı ile de alakalı "sorun" dediğimiz şey. Ben şahsen rahatsız değilim. Metabolizmamında rahatsız olduğunu düşünmüyorum. Yani bu fazlalık 5 kiloyu "düşman kuvveti" olarak görmek gerekiyorsa bu düşmanı karşılayacak metabolizmik yapı da var bende.
İ
nsanlara bakıyorum.. bir de hayvanlara bakıyorum. Hayvanlar daha akıllı görünüyor. Kil yiyen papağanları izledim mesela. Gerçi onlar bir takım toksinleri vücutlarından atmak için kil yiyorlardı fakat sonuçta olay bir sağlık olayı. Kilo olayı değil. İnsanlara bakıyorum... sarımsak hiç yemiyorlar mesela...ıyyy diyor köylüsü de şehirlisi de. Soğan yiyen yok mesela. Her öğünden sonra limon suyu içen yok mesela. Şu son 10 yılda televizyonlarda gazetelerde yüz bin tane zayıflama reçetesi gördüm. İyi güzel de, limonu öveni hiç görmedim mesela. Sarımsağı öveni hiç görmedim mesela.
Topyekun bir bakış sergileyemiyoruz yani bu sağlık meselesine. Hayvan belgeselleri izlemek de sağlık için yararlı olabilir pekala.
Kitabı kapan gelmiş sıraya girmiş. Kısa bir süre güldüm. Canan Karatay'a sağlık önerileri konusunda bir eleştirim yok tabii. Prof bir insan sonuçta. Bizim kendimize ne kadar topyekun bakabildiğimizdir önemli olan, demek istiyorum. Kendimize sağlıklı bir bakışımız küçümsenemeyecek bir şey bence. Sağlık deyince "kilo" kelimesine giden bir beyin bir zihin ne kadar sağlıklıdır?
Canan Karatay'ın sadece bir şeyi hiç hoşuma gitmedi. İmza masasını geçti, konuşma yapılan standa doğru yürüdü ve konuşmasına başladı. Kitaplarım bir milyon satıyor, dedi. Fakat, dedi, Yazarlar Sendikası beni yazar olarak kabul etmiyor, dedi. Onu izleyen topluluktan "huuu yuuu" şeklinde sesler yükseldi. Bu minvalde biraz daha konuştu... Bence gereği yoktu bu sözlerin.
Bu akşam bir yemekte arkadaşlarla otururken,Adanaları Urfaları götürürken, kilolu bir başka insandan laf açıldı. Arkadaşların demesine göre, kilolu bu arkadaş bir gün bir misafirlikte yemek yerken masadaki birkaç kişi korkmuş, böyle yemek mi yenir, diye. Sonra, laf psikolojiye geldi. Kilo almak isteği/yemek isteği psikolojikti de aynı zamanda. Bir eksiklik veya savunma psikolojisi veya saklanma isteği... Kilolu bir insan neden ilk önce bir psikologa veya psikiyatriste gitmeyi düşünmez? Bu da önemli bir soru bence.
Yağlı zihin. Zihinler de önemli. Ya zihinlerimiz de kiloluysa! Kendimizi bu açıdan da incelemeliyiz. Bu açıdan bakınca, gizliden önerdiğim, bu yeni diyete Sönmez Diyeti diyebiliriz. İşler tutarsa, bu diyet bir iki milyon baskıya götürürse kitaplarımı çok da umurumda olmaz yazar olarak kabul edilmek.