19 Mar
“Allah yolunda ölenlere “ölüler” demeyin, bilakis onlar hayattadırlar fakat siz farkında değilsiniz.” (K.K. 2 Bakara 154)
Çanakkale Savaşı; insanlık tarihinin en ciddi savaşlarından biridir. Öyle ki Milli Şairimiz M. Akif’in dilinde “Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi” ifadelerinde hakkı teslim edilen kahramanların savaşıdır Çanakkale… (Gerçi kendisini Medine-i Münevvere’de dinleme fırsatı bulduğum merhum Ömer Kiraz hocaefendi Hayranı olduğu M. Akif’e bu ifadesi için nazire yazmıştı ama onun derdi de kendi ifadesiyle Çanakkale şehitleri’nin kahramanlığına hürmetsizlik değil, belki Bedir Şehitleri’ne hürmetin ifadesiydi.)
bu’l Beşer Hz. Adem’le (AS) başlayan insanlık macerası içinde şüphesiz çok kahramanlıklar vardır. Ama İslam’ın son karakolu Çanakkale’de verilen mücadele şüphesiz bu maceraların en dikkate şayan olanlarından biridir. Hakkında binlerce kitap, makale, şiir yazılan bu eşsiz destanı elbette bir köşe yazısında özetlemek çok zor ama bizde birkaç anekdotla Çanakkale Savaşı’nın seneyi devriyesinde gözleri ve gönülleri o güne çevirmek isteriz.
Şimdi Çanakkale Savaşından çok sonralara 1980 li yılların ilk yarısına gidelim: Türkiye Cumhuriyeti Devleti Milli Eğitim Bakanı Sayın Vehbi Dinçerler mevkidaşı Japonya Milli Eğitim Bakanı’yla bir heyetler arası resmi görüşme sonrası yemekteler… Vehbi bey bir sohbet, bir sıcak diyalog olsun diye, Japon bakana hitaben
“- Sayın Bakan sizler 2. dünya savaşında pek çok şehri yerle bir olan, alt ve üst yapısı, ekonomisi vs. tarümar olan bir ülkeydiniz, emperyalist güçler ülkenize o güne kadar bilinmeyen atom bombaları atarak sizi teslime zorladı. Böyle bir felaket sonrası siz kimsenin tahmin bile edemeyeceği bir hamleyle yeniden ayağa kalktınız ve çok zor olan karekter sistemli alfabenizi dahi değiştirmeden, her alanda olduğu gibi eğitim hamlellerinizle de dünyanın en süper güçlerinden biri oldunuz. Bu kadar sürede bu kadar önemli bir başarıyı elde etmenizde en önemli faktörler nedir?” şeklinde bir soru sorar. Maksat aslında diyaloga vesile olacak bir sohbettir.
Ancak, Japon Bakan bambaşka bişey söyler: “Haklısınız, özellikle Hiroşima ve Nagasaki ye atılan Atom bombalarıyla biz teslime zorlandık hatta kısmende olsa teslim olduk, der Japon Bakan… Sonra şöyle bir süreç başladı bizde: Anladık ki Emperyalist gücleri alt etmenin tek yolu en az onlar kadar güçlü donanımlı olmakla mümkün. Ve biz atom bombası atılan şehirlerimizin “halen ot bitmeyen, hayvanların 2-3 nesil sonra bile özürlü doğum yaptığı o şehirlerin bombalardan en çok etkilenen yerlerini açık hava müzesi yaptık. Bir de bu iki şehre 3 boyutlu film seyredilebilen sinemalar yaptık ki bu sinemalarda tek film hatta tek sahne var, o bombanın atılışı ve yaptığı yıkım ve acısı… Sonraki yıllarda her okula başlayan, evet o çok zor olan karekter sistemli alfabeyi öğrenmek durumunda olacak olan çocuğumuzu okula başlarken iki şey yapıyoruz çocuğu önce bu her karesinde acı ve ızdırap damlayan sahaya götürüp gezdiriyoruz. Sonrasında da ses hızını aşan tren, robot ve teknoloji müzelerimizden birilerine götürüyoruz. İlk ziyarette ruh dünyası paramparca olan çocuk ikinci ziyaretle müthiş bir öz güven kazanıyor. İşte tam bu noktada o çocukların öğretmeni “yavrum eğer okumazsanız, kendinizi geliştirmezseniz, kendini geliştirmiş olanlar gelir ve işte ülkenizi ilk ziyaret ettiğimiz yere yaptıkları gibi yaparlar” diyerek motive ediyorlar ve bu motivasyon japonyada her ferdin yüreğinde ilk önceliğe sahip diyor.”
Japon Bakanın bu ifadesi heyette ciddi etki bırakırken Vehbi Dinçerler Japon Meslektaşına diyor ki “ Sayın Bakan ben biraz önceki soruyu aslında; biz nasıl bir yol takip edelim de Japonya’nın başarısı benzeri bir hamle yapalım? maksatlı sormuştum. Halbuki bizim ne Hiroşima’mız var ne de ses hızını yakalayan tren, robot yada teknoloji müzelerimiz var,” diyor.
O ana kadar klasik uzak doğu nezaketiyle çok mülayim bir dil kullanan Japon Bakan sesini yükselterek;
“-Vehbi bey, sizin Çanakkale’niz yok mu der. Üstelik size tek millet de değil yedi düvel en gelişmiş teknolojileriyle geldiler ve siz ölüm pahasına teslim de olmadınız…” diyor.
Bir Japon bakanın gördüğünü göremeyen rical-i devlete arz olunur…
Çanakkale savaşının nesini mi anlatalım? her halde bilinene ilave olarak sadece şu üç beş not:
havada mermilerin çarpıştığı ve bugün bir birlerini parçalamış mermilerin yüzlercesinin sergilenebildiği tek savaş, desek…
100 yıl sonra çanakkale boğazında hem de her hangi bir noktada deniz dibindeki herhangi bir kayanın taş kütlesinin hala önemli bir kısmının o güne ait mermilerden oluştuğunu…
Ya da çanakkale savaşının yapıldığı yıllarda Anadolu’da pek çok lisenin mezun veremediğini çünkü tüm lise son sınıf talebelerinin çanakkalede şehit düştüğünü…
Kınalı Kuzuları…
Kanlı Sırtı…
250 kiloluk bombayı sırtlayan Seyid Onbaşı’yı…
57. Alayı ve Komutanı Ahvadı olmakla şeref kazandığım Elbistanlı Yarbay Şevki Beyi..
Bu vesileyle din-i mübini islam adına şehadet şerbeti içen bütün şehitlerimizi ve hassaten Çanakkale şehidlerimizi fatihalarla yad ederken, şehitlik ruhunun neslimizin kutlu dirilişine vesile olmasını Rabb-i Rahim’imden dilerim.
Anlatmam gerekirse birgün gelir, olurda,
Bak neler anlatacak? Dikkat kesilip durda,
Bütün dünya bir olmuş saldırmışlar bu yurda,
Çanakkale şereftir, onurdur, diriliştir.
Çanakkale tarifi imkansız bir iştir…
Düşmanların elinde en gelişmiş… her silah,
Ölüm yağdırıyor hep kurşun yüklü her sabah,
Dillerde zikir tesbih, her daim Allah Allah,
Çanakkale imanla, yeniden diriliştir.
Çanakkale tarifi imkansız büyük iştir.
Analar yavrususnu yolladı kınalayıp,
Sevgililer ayrıldı vatanı namus sayıp,
Kanlı sırtta yaşanan acayip mi acayip,
Çanakkale: son kale, ölürken diriliştir.
Çanakkale tarifi imkansız büyük iştir.
Bak mezar taşlarına… Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Arap…
Ensar-Muhacir gibi ne kardeşlik bu Ya Rab!
Yanar Anafartalar kurşunla, kanla harap,
Çanakkale şehitlik: Kur’an’la diriliştir.
Çanakkale tarifi imkansız bir iştir.
Çocuklar mekteplerde şehadete koştular,
Seyit Onbaşı gibi dağ yüklenip coştular,
Kadınlar kağnılarla der tepe aştılar,
Çanakkale yokluktan varlığa diriliştir,
Çanakkale tarifi imkansız bir iştir.
Ölüm kusan gemiler geliyor yavaş yavaş,
Havada mermilerin çarpıştığı tek savaş,
Vatan millet uğruna kesilen gövde ve baş,
Çanakkale Geçilmez! Tarihte diriliştir.
Çanakkale tarifi imkansız bir iştir.
Ölmeyi emretmişti komutanı askere,
Şehadet DİLDAR idi, yok kimseye tezkere,
Orada yaşananlar destan oldu kaçkere,
Çanakkale gönülden yürekten diriliştir…
Çanakkale tarifi imkansız bir iştir…
Etiketler : çanakkale, mehmet ali kulat