Çanakkale Savaşları Üzerine Bir Çarpıtmanın Eleştirisi!
1915 Çanakkale Savaşları Üzerine Bir Çarpıtmanın Eleştirisi!
Yalansız, dolansız bir dünya yok.
Tamam da, Türkiye’de tarih üzerine üretilen yalanlar, buradan Ay’a yol olur!
Bir tarihi olay, nerede afakî nutuklarla kutlanıyor veya anılıyorsa, bilin ki orada yalan vardır. O nutukların amacı, gerçeğin üzerini örtmek için insanlara gaz vermekten ibarettir!
Birkaç gün önce bir gazetede “Sızıntı” dergisinin reklâmını gördüm. Dergide, Ramazan Balcı adlı bir yazarın, “Çanakkale Şehitleri ve Biz” yazısının başlığı yer almaktaydı. Merak ettim, dergiyi aradım, bulamadım, ama dergi internette yer almakta. İsteyen, bu yazı da dâhil olmak üzere, “Sızıntı” dergilerini internetten okuyabilirler.
Yazı, tahmin ettiğim minval üzere. Fakat bu denli basit, anakronik ve çarpıtmalı olacağını sanmıyordum. Yazının daha giriş cümlesi, bırakın Çanakkale Savaşını bir parça olsun anlatmaya çalışmayı, o tarihi olay, ideolojiye ve siyasete kurban edilen bir koç gibi Hz. İbrahim’in mezbahına yatırılmış boylu boyunca. İshak’ı ya da İsmail’i Tanrı kurtardı. Peki tarihi, siyasetlerine kurban edenlerden bizi kim kurtaracak? Bakın Çanakkale’nin şu cümlelerle kurban edilişine: “Uzun zamandır kopması beklenen fırtına nihayet kopmuş, Haçlı orduları bir defa daha Osmanlı Devleti’nin kapısına dayanmışlardı. İslam’ın son kalesi yıkılacaktı.”
Tahlile bak, tahlile!
Dünya görüşünün haklı çıkarılması telaşıyla bir tarihi olay, ancak bu kadar çarpıtılabilir. Ve hatta bu kadar yalan söylenebilir!
Batı’nın Osmanlıya her saldırısı, bir Haçlı Seferi benzetmesiyle anılır. Peki, Osmanlı’nın Batı’ya saldırısı ne seferi olarak anılır? Bunu geçelim.
Çanakkale Savaşlarını bir Haçlı Seferi olarak görmek, bu savaşları bir Hıristiyan ve Müslüman çatışması olarak görmek demektir. Şimdi yazarın derdini anladık: Batı öteden beri İslam’ın son kalesi Osmanlı’yı yıkmayı hedefliyordu ve bu hedefine ulaşmak için Birinci Dünya Savaşını çıkardı!
Tarihi Haçlı Seferlerinde Almanlarda yer almıştı.
Peki, Çanakkale’yi Haçlı Seferleri olarak lanse eden bay yazar, Çanakkale Savaşlarında Almanların nerede olduğundan hiç söz etmiyor. Osmanlı kiminle müttefikti? Yazar, yazısı boyunca bir kez olsun Osmanlı ile birlikte Çanakkale’de savaşan Almanlardan bahsetmiyor. Çanakkale Savaşlarının başkomutanı Alman Liman Von Sanders’ın adını anmıyor. Yazarın, Osmanlı’nın gayrımüslüm milletlerinden olup da Çanakkale’de Osmanlı askeri olarak savaşanlardan söz etmesi zaten beklenemez.
Çanakkale’de İngiltere’yi Haçlı Ordusu olarak nitelendiren yazar, aynı İngiltere’nin 1854 Kırım Savaşında Osmanlı’nın ittifakı olmasını ve 1878 Osmanlı-Rus savaşında da, Osmanlı’nın yanında yer almasını nasıl açıklar acaba?
Birinci Dünya Savaşında Osmanlı, Hıristiyan Almanlarla ve Bulgarlarla ittifak yapmadı mı? O halde Çanakkale 1915 nasıl Haçlı Seferi olabilir ki? Sakın Almanlar o dönemde Müslüman olmasınlar? Olmaz demeyin, bal gibi olur! Çanakkale 1915’e Haçlı Seferi diyen bir görüş, Almanları da Müslüman yapar! Yalandan kim ölmüş ki?
Çanakkale 1915’i ve genel olarak da tarihi, bir İslam ve gayrımüslüm çatışması olarak gören bir anlayışın örneğin, şöyle bir cümle yazması da normal:“İslam âleminin dört bir yanından İslam’ın son kalesini savunmak için Çanakkale’ye gelen ‘Mehmetçik’in…”
Osmanlı coğrafyası dışında hangi İslam ülkesinden insanlar (Mehmetçikler) gelip Çanakkale’de veya başka cephelerde savaştılar? Ama tersine, yazarın Haçlı Seferi dediği kesimde Müslüman askerler vardı. Elbette onlar İngiltere’nin sömürgelerinden bir zorunluluk sonucu getirilmişlerdi. Tamam, cephede isyan zordur (Gerçi bu askerlerin cephede isyan ettiğini, bunların büyük bir kısmının İngilizlerce kurşuna dizildiğini yazanlar bile var. Belge var mı? Yok! Olsun, siyasal İslamcı birisi yazmış ya, yeter!) ama o geldikleri ülkelerin Müslüman halklarında nedense bir protesto bile yükselmedi. Hindistan örneğini abartmaya gerek yok.
Tarihi bir çıkarlar çatışması, yönetenler ile yönetilenlerin çelişmesi, devletlerin egemenlik alan mücadelesi, sınıf çatışmaları ve uygarlıkların sarmal akışı olarak görmeyenlerin tarihe ilişkin her söyledikleri, belli bir çarpıtmayı ve hatta yalanı içerir. Her şeyde olduğu gibi görünen ve görünmeyen yüzler vardır. Tarihteki çatışmaların görünen yüzünde daha çok din, mezhep, kültür, erki elinde bulunduran güçlerin hırsları, tutkuları vs. vardır. Bunlar zarftır, mazruf değil. Zarfın içinde, temeli iktisadi çıkarlara dayanan egemenlik çatışmaları bulunur!
1915 Çanakkale’sinden siyasal İslamcılık devşirmek, en hafif deyimle ayıptır!
Tıpkı koca Çanakkale savaşlarını, orada birçok komutanın adını dahi anmadan M. Kemal’in mücadelesine indirgeyen Kemalistler gibi!
Tarihi yalanlarınızdan bıktık!
Ayıp, gerçekten ayıp!
Yazınız bir eleştiri yazısı galiba. Cevap verme niteliğinde olmuş. Bununla beraber bilgi almak isteyen benim gibi okurlarınıza yönelik olarak Çanakkale Savaşı'nın gerçek sebeplerini ve gerçek konumunu paylaşmanızı da rica ediyorum.
Mart 21st, 2011 at 17:19Sayın Niyazi Şahin,
Tarihçi değilim. Böylesi konularda genel bilgilerin ötesinde daha derin ve kapsamlı bilgiler, bir ölçüde uzmanlık ve araştırmacılık gerektirir.Haddimi bilerek, konuya dair genel tarihi bilgilerin ötesinde söz söyleyemem.
Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşının bir parçasıdır. Bu savaş, genel savaşın bir parçası olarak okunduğunda, savaşın nedenleri çok daha kolay anlaşılır.
İtilaf güçlerinin Çanakkale'ye gelip dayanmalarının başlıca nedeni, Boğazların askeri ve iktisadi önemidir. İngiltere ve Fransa, birlikte olduğu Rusya'ya askeri yardım gönderebilmek (çünkü Rusya, Doğu Cephesinde Almanlarla amansız bir savaşın içindeydi ve yeri gelmişken şunu da belirteyim:Almanlar, Doğu Cephesindeki Rus baskısını azaltmak için Osmanlı'ya Sarıkamış cephesinden saldırması için baskı yapmışlardır. Kibirli Enver Paşa'da, bu önerinin üzerine dört elle atlamış ve büyük komutan edasıyla Erzurum'a gelmiş, ordunun başına geçmiş ve ordu komutanlarının çok büyük bir kesimi karşı koymasına rağmen taaruz emri vermiş, 15 gün içinde 90 bin askerin donarak ölmesine sebep olmuştur. Bu olanların hiçbirisini çok uzun bir süre hiç bir gazete yazamamıştır!) ve Rusya'dan da kendilerine başta buğday olmak üzere gıda ve maden girdilerini sağlayabilmek için boğazlara hakim olmak istediler. Boğazlara onların hakim olması, başka iki amacın gerçekleşmesi ihtimalini de güçlü kılıyordu: 1) Başkent İstanbul'a girerek Osmanlıyı savaştan devre dışı bırakma, 2) Rusların uzun dönemdir Akdeniz'e inme amacının gerçekleşmesi.
Osmanlı-Alman ittifakının süreci, iki Alman denizaltısının Akdeniz'de İttifak donanmasına saldırması ve kaçarak İstanbul'a sığınması; Osmanlı'nın krizi çözmek adına bu iki denizaltının adlarını değiştirerek satın aldığını ilan etmesi; bütün bunların Alman genelkurmayı ile İttihat Terakki'nin başta Enver paşa olmak üzere önde gelen birkaç kişisi arasında önceden anlaşılarak Osmanlı'yı savaşa sokmak için bir tezgah olduğunun kısa bir süre sonra ortaya çıkması ayrı bir konu.
Demem şu ki, bu bir emperyalist paylaşım savaşıdır ve bu savaş hakkında doğru bilgilere ulaşabilmenin bir yolu da, İttihat Terakki Partisi'ni bilmekten geçer.
Çanakkale için vatan, millet, Müslümanlık üzerinden nutuklar atmak, artık hiç hoş değil.Elbette halkların mitleri, kahramanlıkları, destanları vardır; saygı duyarım. Ancak şu soru sorulmalı:Osmanlı savaşa neden girdi? İngilizler, Fransızlar Çanakkale'ye neden geldiler?
Çanakkale'de verilen o müthiş mücadeleye saygı, ancak gerçeği ifade ederek duyulabilir.
Mart 21st, 2011 at 23:54