Can Yoldaş Olabilmek
Ne yollar beni taşımaktan yorul du, ne de ben yürümekten pes ettim. Karanlık, aydınlık demeden yürüdüm, yürüdüm. Bedenimi ve ruhumu dinlendirecek ıssız bir yer aradı gözlerim. Ben bu yollarda yürürken hep bir can yoldaş aradım kendime. Elimden tutabilecek beni taşıyabilecek.
Tam umudu kesmişken beklemediğim güzellikler çıktı karşıma. Sana rastladım, güzel bir tesadüftü, sanki sönen ışıklar yeniden yanmaya başlamıştı. Yürüdüğüm karanlık yollar seninle aydınlanmıştı. Elimden tuttun üşüyen yüreğim ısındı. İşte burası dedim, ruhun ve bedenin dinlenebileceği yer.
Geldin ama burada sana yer yok dedi, bu yolda sen benimle gidemezsin dedi. Etrafa bakındım sığınabileceğim başka biri de yoktu. Devam ettim yine peşinden yürümeye içimdeki umutlarımla. Yollar toz dumandı, çoğu yeri geçilmeyecek kadar sarp ve tehlikeliydi. Korkum o sarp ve ulaşılmaz yollarda tek başıma kalmaktı.
Ama ne olursa olsun hep yürümek geliyordu içimden o sarp yollarda, duygularım ve hislerim durma yürü diyordu.
Umutsuz da olsa, anlamsız da olsa gidiyordum nereye gittiğimi bilmeden. Nefsim dön diyor fakat ona yenik düşüyordum. Yolun sonu görünmüyordu fakat gitmek beni yormuyordu.
Beni yollar yormadı hiç, beni yoran umutların umutsuzluğu oldu hep. Ne kazandığım ya da ne kaybettiğim de önemli değildi. İçimdeki eziklik bunu düşünmeme bile fırsat vermiyordu. Yürümek istiyordum hep bulabileceğim bir can yoldaşla nereye kadar varabilirsem oraya kadar. O can yoldaşa yetiştim sonunda ve el ele yürümeye başladık.
Ama aynı yola ikimiz sığmıyorduk, geçtiğimiz yol hep yabancıydı ikimize de. Ya ikimiz birden önümüzdeki uçurumdan düşeceğiz, ya da birimiz geri dönecektik. Bunu bildiğimiz halde birlikte yürümeye zorladım kendimi. Ama olmadı, yorulmadım ama geri dönmesi gereken bendim.
Dönmeliydim geriye, daha ileri gidemezdim eğer gidersem önümüze çıkan ilk uçurumdan düşecek ben olacaktım. Benim düşmeme can yoldaş hiç razı değildi ve hep geriye dönmemi istedi. Belki de bana acıyordu. Ziyan olmamı istemiyordu. Bunu bildiğim halde onun peşinden gitmek güç veriyordu bana. Sanki içimden bir ses dönme geriye devam et diyordu.
Benim üzerine titrediğim ve bana en masum görünenler bile sonradan sahte yüzlerini gösterdiler. Ama can yoldaş böyle değildi, onunla gidilirdi bu tehlikeli yolda. Fakat o hep hayır diyordu sen dönmelisin geriye diyordu. Kendinden önce beni düşünüyordu. Cana can olmak buydu işte.
Evet, can yoldaş dediğin gibi olsun sen haklısın biliyorum. Sen bensiz devam etmeliydin bu yola yüreğinin serinlediği yere kadar. Huzur bulabileceğin son durağa kadar. Belki de yolun az ilerisi istediğin kadar hoş ve güzeldi.
Biz orayı göremediğimiz için korkuyorduk. Fakat korkularımız boşa da değildi. Hiç gönlüm razı değil elini bırakmaya ama sen devam et yoluna gelmeyeceğim ben.
Bil ki geride dönmeyeceğim. Hani seninle ilk karşılaştığımız yer vardı ya seni hep orda bekleyeceğim.
Geri döneceğine hiç umudum da olmasa o güzel hatırın için bu çileye de katlanacağım. Söylemiştim ya sana ben çileye alışığım diye. Beni düşünme sen devam et yoluna ama ne olur yoldaşın da senin gibi olsun. Sen bana can yoldaş oldun ama ben sana olamadım.
Unutma sen çok değerlisin.