Can Dostlara Ulaşmak…
Ulaşımda son nokta…
Dubai belgeselini izlerken, ulaşımda geldikleri son nokta, yaşadığım trafik keşmekeşini ve insan davranışlarının bizim günümüzü nasıl bitirdiğimizi gösteriyordu.
Buyrun…
Dubai’de otobüs durakları klimalı. Dışarıda hava 35 -40 derece iken, klimalı duraklar 21-22 derece. Duraklar cam kapılardan olduğu için yolcular toplu taşıma araçlarının durağa yaklaştığını çok rahat görebiliyorlar.
Ayrıca akşamları da durakta bulunan kırmızı düğmeye bastığın zaman şoför görüyor ve seni duraktan almak için geliyor.
Ulaşımda yenilik… İşte budur .
Ülkemde de çok farklı değil diyebilseydim…
Geçen cumartesi dostlarımla Beyoğlu Öğretmenevi’nde bir akşam yemeği için buluşacaktım. Gülbağ – Eminönü güzergâhı otobüs yolumdu. Tepebaşı durağına gitmek için yaşanası gereken durumlar vardı. Olmalıydı. Rengârenk bir yolculuk…
Neden mi?
TAKSİM’ deki çalışmalar ve ulaşımdaki aksilikler tepsi içinde sunuluyor bizlere. TAKSİM’ de çalışma olmasa çok rahat olacağımız vurgulanıyor her yola çıkışımızda.
Dubai’de ulaşımdaki son noktayı araştırdıktan sonra; bu kısa ama uzun yolculuğumu sizlerle paylaşmak istedim.
Durakta önce bir –iki kişi vardı. Birbirimizin yüzüne baktık. “Aynı yolun yolcusuyuz.” der gibi. Beklemek için durak olduğu da söylenemez. Sadece bir elektrik direğinde otobüslerin hareket saatlerinin fotokopi sayfası ince şeffaf ve enli bir bantla direğe yapıştırılmış. Uzunca bir bekleyişten sonra otobüs durağa geldi.
Şoförümüz altmış beş yetmiş yaş arası bir beyefendi. Geç kalmasının sebebini açıkladıktan sonra İstanbul’un en kalabalık semti olan Mecidiye köy’den taksimi geçerek ulaşacaktı Eminönü ne.
İstanbul’da her günün her saatin bir trafik adı vardır ya bunun adı da “Cumartesi Trafiği” idi. Kırmızı ışıklar da sanki hiç değişmiyor gibiydi. Hep Kırmızı ışık hep kırmızı ışık. Otobüs trafikte ağır ağır ilerlerken bir kişi şoförün göreceği şekilde kapının camına vurdu. Şoför kapıyı açtı. Yolcu durağa gitmeden otobüse binmenin keyfini yaşadı. Ön sıradaki boş koltuğa oturdu. Otobüs trafik sıkışıklığı nedeniyle ağır aksak ilerlerken, hareket ettikten bir süre sonra arka taraftan genç bir yolcu gelerek inmek istediğini söyledi. Şoför yolcuya inemeyeceğini belirterek durakta inebileceğini söyledi. Yolcu biraz önce durak olmadığı halde kapıyı açarak yolcu aldığını hatırlattı. Şoför duymazlıktan geldi. Yolcu, tekrar inmek istediğini söyledi. İnemeyeceğini söyleyen şoföre karşı sert tutum içine giren yolcu şoförün önündeki kapı düğmesine bastı. OYUN BAŞLAMIŞTI. Şoförü el çabukluğu ile kapıyı kapattı. Adam kapı arasına sıkıştı. Açmak zorunda kaldı. Ve düello başladı. Yaşlı gibi dursa da kendini koruyabildi şoförümüz. Küfürler havada uçuşuyordu. Adam bu arada indi. Hala geriye dönüp parmak sallıyordu. Silah gösterircesine.
Kapıya vurarak giren yolcunun sesi yükseldi.” Kardeşim inmeyi de binmeyi de bilmiyoruz.” Haklıydı.(Keşke inmeyi de binmeyi de bilseydi de durakta bekleseydi.)
Yetişmem gereken yere çok geç kalmıştım.
Olay sırasında taksim’e yakın bir yerde, otobüs durunca inerek otobüsün tam yanında duran taksiye bindim. Saniyeleri değerlendiriyordum. Taksiciye Beyoğlu Öğretmenevi’ne dediğimde “Abla ya çok kısa mesafe. Kusura bakma ekmek param “ demesi beni çok şaşırtmadı bu karmaşada. Anında geri duran otobüsüme bindim. Ve ulaştım TEPEBAŞI durağına.
Ağır ağır giden karıncaya sormuşlar: Nereye gidiyorsun?
Uzaktaki sevdama demiş karınca…
Bu ayaklarla zor gidersin demişler!
“Olsun” demiş karınca,
Ona varamasam da;
YOLUNDA ÖLÜRÜM!
Can dostlarla buluşmak için,
Bütün yaşadıklarım değer doğrusu …